Alevi Bektaşi Federasyonu ve 36 bileşeni, Alevi Dernekler Federasyonu ve 38 şubesi, Alevi Vakıflar Federasyonu ve 10 bileşeni, Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu 14 ülke federasyonu ve 280 Cemevi, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı ve 53 şubesi, Alevi Kültür Dernekleri ve 98 şubesi, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği ve 81 şubesi, 17-18 Eylül'de düzenlediği “Cumhuriyet’in II. Yüzyılında Alevilerin Bugünü ve Geleceği Çalıştayı”nı tamamladı.
Nevşehir'in Hacıbektaş ilçesinde düzenlenen çalıştayın sonuç bildirgesini Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF) Genel Başkanı Mustafa Aslan okudu.
“1- Öncelikle Alevi sorununun çözümüne yönelik her adımı olumlu karşılayacağımızı, bu konuda üzerimize düşecek her türlü sorumluluğu göstereceğimizi ilan ederiz. Ancak şu ana kadar karşılaştığımız davranış ve değerlendirmeler, atılan adımların çözüme yönelik olmaktan tamamen uzak olduğunu göstermektedir. Gerek bu ziyaretlerde kullanılan dilin ötekileştirici ve ayrıştırıcı niteliği, gerekse de merkezi kurumlarımızı devre dışı bırakarak uygulanan dayatmacı yöntemler, bir çözüm süreciyle değil, bir diz çöktürme ve Alevilerin ağır bedellerle sağladıkları örgütlülüklerini dağıtma seferberliğinin karşısında olduğumuzu göstermektedir. Bu süreçte zaten Alevilerin hakkı olan ayni ve nakdi yardımlar, hem Alevilerin asli talep ve sorunlarının çözümü gibi sunulmakta, hem de bunların diyeti olarak Alevilere İslamcı politikalara biat dayatılmaktadır. Cumhuriyet tarihi boyunca inançsal kimlik hakları reddedilmiş olan Aleviler, bugün çok daha ağır bir İslamcı asimilasyon baskısı altına alınmış bulunmaktadır.
2- Dilencileştirme ve sadaka politikaları Alevilerin tarih boyunca maruz bırakıldıkları eşitsizlik politikalarını telafi edemeyeceği gibi hiçbir sorunu da çözemez. Çözümün öncelikli yolu, başta Aleviler olmak üzere, inançsal, ulusal etnik, cinsel ve dilsel kimlikleri üzerinden düşmanlaştırılmış kesimlerin uğratıldıkları eşitsizlik, inkar ve asimilasyon gibi mağduriyetlerin derhal sona erdirilmesidir.
Alevi toplulukların ve kurumlarımızın üzerinde bir kez daha mutabakat tazelediği eşit yurttaşlık talebimizin gerekleri, bu çalıştayımızda bir kez daha teyit edilmiştir. Bu kapsamda öncelikli taleplerimiz şöyle belirginleştirilmiştir:
a) Cemevlerinin ibadethane statüsünün kabul edilerek, bu statünün gerektirdiği tüm hakların tanınması ve el konulmuş dergahlarımızın bize iade edilmesi,
b) Toplumun tüm kesimlerine bir deli gömleği gibi giydirilen, zorunlu din derslerinin zorunlu olmaktan çıkarılması, toplumun tümüyle çağın gerisine savrulmasına neden olan eğitimin dinselleştirilmesinden vazgeçilmesi,
c) Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, toplumun tümünü domine etmeye yönelik girişimlerden bir an önce elini çekerek, temel siyasal sorunlarımız konusunda bir referans mercii olmaktan uzaklaştırılması ve nihayet tasfiyesine dönük adımların atılmaya başlanması,
d) Gerek kamu kaynaklarının ve gerekse kamu kadrolarının liyakat, adalet ve eşitlik ilkelerine göre dağılımının sağlanması, başta Aleviler olmak üzere ötekileştirilen tüm kesimler aleyhine sürdürülen negatif ayrımcılığa derhal son verilmesi,
e) Madımak’ın utanç müzesi yapılması ve rejimin tüm insanlığa karşı suçlarıyla yüzleşilmesi.
3- Açıkça ilan ederiz ki öncelikle bu sorunların çözümü için adım atılmak isteniyorsa, bunun doğrudan muhatabı, Alevilerin on yıllara yayılan mücadeleleriyle oluşturdukları kurumlarıdır. Başta federasyonlarımız olmak üzere kurumlarımızı ve bu çalıştayda bir kez daha teyit ettiğimiz birleşik irademizi yok sayarak, doğrudan Cemevlerine ve özellikle dedelere yönelik manipülatif çabalar, çözümün değil, çürütme ve parçalama iradesinin göstergeleridir. Aleviler, tüm renkleri ve kurumlarının birleşik iradesiyle bu beyhude ve anti demokratik çabaların karşısında duracaktır. Devlet, Alevi sorunun çözümüne yönelik gerçek bir adım atmak istiyorsa, öncelikle kurumlarımızın muhataplığını kabul etmek ve başta AİHM kararları olmak üzere evrensel hukukun gereklerini yapmaya başlamak zorundadır.
4- Buradan tüm ülke kamuoyuna ilan ederiz ki, iktidar Alevilerin sorunlarını, şimdiye kadar olduğu gibi görmezden gelmeye devam edemez. Kürt sorununda olduğu gibi Alevi sorununu da çözmek yerine çürütme inadı, sadece söz konusu bu kesimlere değil, Türkiye halkının bütününe de büyük bedeller ödetmektedir. Gerçeklik buyken Alevi kurumları, sadece kendilerine yaşatılan mağduriyetin çözümü için değil, bir bütün olarak Türkiye’nin sorunlarının çözümü için uğraş verdiğinin bilinciyle davranmaktadır. Alevi hareketinin her kanadını temsil eden ve Serçeşme huzurunda birlikte eşit yurttaşlık hak mücadelesi verme sözleşmesi gerçekleştiren bizler, Türkiye’nin her kimlikten halkına, vicdanını kaybetmemiş herkese gerçek bir demokrasi, gerçek bir laiklik ve sosyal hukuk devleti için birlikte mücadele etme çağrısı yapmaktayız.
5- Hünkar’ın huzurunda dosta düşmana ilan etmek istediğimiz bir diğer hususta da, Cumhuriyet’in ikinci yüzyılına ilişkin kendi bağımsız tutumumuzun ilanıdır. Türkiye’nin bugünü ve tarihinde gericiliğe karşı hep ilerici safta yer tutmuş olan Aleviler, kendilerini salt bu saflaşmaya hapsetmek isteyenlere karşı da, yeni taleplerini yükseltme kararı almıştır. Her türden tek tipleştirmeye karşı ikinci yüzyıla ilişkin perspektifimiz, çok kimlikli çok kültürlü bir Türkiye’nin gerçekleştirilmesi, başta bizler olmak üzere kimsenin kimliğinden dolayı mağduriyete uğramaması, eşit yurttaşlık hakkının tüm herkes için sorgulanamaz bir hak haline getirilmesidir. Birinci yüzyılını mağduriyetle, asimilasyonla, katliamlarla geçirdiğimiz Cumhuriyetin ikinci yüzyılında artık Pirlerimizin belirttikleri çizginin, yani “72 millete bir nazarla bakma” düsturunun gerisinde kalan bir yedeklenmeyi kimse bizlerden beklemesin. Barış savunucusu, barışçıl bir topluluk olarak biz Aleviler, özellikle dış politikada kendini gösteren yayılmacı, savaşçı yaklaşımların, iç politikada eril şiddet diline dönüşerek kadınları ve farklı cinsel kimlikleri ezmesine her platformda karşı çıkacağımızı ilan ederiz.”