Diyarbakır
Kayıp yakınları ve İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi’nin yaptığı kayıp yakınları eyleminin 601. haftasında Şubat 1994’te Şırnak’ın Cizre ilçesi Dirsekli Köyü’nde gözaltında kaybedilen Mehmet Acar’ın akıbeti soruldu.
Basın açıklamasını İHD Şube Yönetim Kurulu üyesi Ercan Yılmaz paylaştı.
Acar’ın kaybedilmeden 3 yıl önce Diyarbakır Hapishanesi’nde 7 ay tutuklu kaldığı ve aldığı tehditler nedeniyle Bursa’ya göç ettikten bir müddet sonra tekrar köyüne geldiğini anlatan Yılmaz, şöyle devam etti:
“1994 yılının Şubat ayında, Bedran ve Hakim olarak tanınan itirafçı ve yanlarında bulunan sivil giyimli, telsizli iki-üç kişi köye gelip Mehmet Acar’ı gözaltına aldı. Mehmet Acar iki gün gözaltında kaldıktan sonra serbest bırakılmaması üzerine ailesi, kendileriyle aynı aşiretten olan korucubaşı Osman Demir’den yardım istedi. Osman Demir, oğlunu Mehmet Acar’ı sorması için İlçe Jandarma Komutanlığı’na gönderdi ve Mehmet Acar serbest bırakıldı. Eve dönen Mehmet Acar, eşine ‘Beni yine alacaklar. Araya girenler olduğu için bıraktılar ama yine alacaklar ve kaybedecekler’ dedi.
Serbest kaldıktan iki gün sonra aynı şahıslar tekrar köye Mehmet Acar’ı almaya geldi. Mehmet Acar, olaya tanıklık etmesi için kardeşini çağırdı. Kardeşi Reşit Acar, oraya gittiğinde Hâkim Güven arabanın içinde oturuyordu. ‘Bedran’ kod adlı Adem Yakin, Mehmet Acar’ı zorla arabaya bindirdi. Yakınlarına ‘Mehmet Acar’ın ifadesini alıp, serbest bırakacağız’ denildi. Reşit Acar, ağabeyi ile gitmek istedi ama izin verilmedi. O günden sonra Mehmet Acar'dan bir daha haber alınamadı.”
Yılmaz, Acar’ı arayan ailesinin ise bir çok kez ‘Aramayın, evinizde oturun. Yoksa aynı şey sizin de başınıza gelir’ şeklinde tehditler aldığını söyledi. Ailenin 2009’da Cizre Cumhuriyet Savcılığı'na şikayette bulunarak Mehmet Acar'ın zorla kaybedilmesiyle ilgilerinin olduğunu düşündükleri Cemal Temizöz ve Abdülhakim Güven'in yargılanmalarını talep ettiğini belirten Yılmaz, fakat tüm girişimlerinin sonuçsuz kaldığını ifade etti.
Ankara
Hasta Mahpuslara Özgürlük İnisiyatifi, eylemlerinin 310. haftasında Sincan Kadın Kapalı Hapishanesi’nde kalan tutsak Gülşan Adet’in durumuna dikkati çekti. İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara Şube binasında gerçekleşen açıklamayı İHD Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyesi Nuray Çevirmen yaptı. Çevirmen, 27 yıldır cezaevinde tutulan Adet'in koronadan kaynaklı olarak son dönemlerde çeşitli sağlık sorunları yaşadığını kaydetti.
Kronik anklikozan spondilit (eklem iltihaplanması) ve ülser rahatsızlıkları bulunan Adet’in eklem iltihaplanması hastalığının kontrol altına alınması için düzenli olarak kontrollere gittiğini aktaran Çevirmen, Adet’in pandemiden dolayı sevklerinin durdurulduğunu ve sadece kampüs içindeki hastaneye gidebildiğini belirtti. Hasta tutuklu Adet’in hastaneye gidip gelmesi ardından 14 gün boyunca bir odada kilitli bırakıldığını dile getiren Çevirmen şöyle konuştu:
“Bu da özellikle hastalar için, yanlarında kimsenin de olmamasından kaynaklı ihtiyaçlarını karşılama noktasında zor bir uygulama halini alıyor. Adet, Mayıs ayı sonlarında nedeninin hala anlaşılamadığı bir hastalığın kendisinde ve arkadaşlarında baş gösterdiğini, doktorlara yaşadıklarını anlattığını ve yazılan ilaçların hiçbir faydasının olmadığını, durumunun da giderek ağırlaştığını aktarmıştır. Yaşadığı sağlık sorununun hala tanısı konulmamıştır.”
Adet'in hastalıklarını tetikleyici olarak düşündüğü için yeterince güneş almayan, aşırı derecede nemli olan odasını değiştirme talebinde bulunduğunu belirten Çevirmen, şunları söyledi:
“Ancak cezaevi idaresi salgın nedeniyle hiçbir şekilde oda değişikliği yapılmayacağını ve doktor raporu alması gerektiğini belirtmiştir. Adet, revir doktorunun da dosyasında tüm bilgileri olmasına rağmen bu konuda bir şey yapamayacağı ifade ettiğini aktarmıştır. Ayrıca oda değişikliği yapılmamasına rağmen cezaevinde sevklerin yapılmaya başlandığını da aktarmıştır.”
Adet’in gerekli olan teşhis ve tedavileri eksiksiz olarak yapılması çağrısında bulunan Çevirmen, “Ayrıca kendi doğalında yaşama zorluğuna sebep olan hapishanelerde bir de güneş almayan ve nemli olan koğuşlar birçok hastalığın oluşmasına ve ağırlaşmasına da zemin hazırlamaktadır. Bu nedenle bir an önce oda değişimleri yapılmalıdır. Hapishanelerde yaşaması güç olan ve ağır olan mahpusların tahliyeleri de gerçekleştirilmelidir” dedi.
Kaynak: Mezopotamya Ajansı