Üniversitelerin eğitime açılmasının ardından ÖSYM ilk ek yerleştirme tercih sonuçlarını açıkladı. Ek yerleştirme sonuçları eğitim sistemindeki çöküşün yeni bir göstergesi oldu. Tıp, dış hekimliği, hukuk gibi bölümlerin dahi kontenjanları boş kaldı. Toplam kontenjanın sadece yüzde 6,2’si, ön lisans bölümlerinin ise yüzde 25’i doldu. Lisansta 134 bin 728 olan ek tercih kontenjanının yalnızca 8 bin 374’ü doldu. Bunun 941’i ise açık öğretim programları. Ön lisansta 129 bin 889 olan kontenjana 32 bin 222 öğrenci yerleşti. Toplamda 264 bin 627 kontenjanın yalnızca 40 bin 596’sı dolu.
Boş kalan kontenjanların büyük bir kısmını vakıf üniversiteleri, daha doğru bir tabirle özel üniversiteler oluşturuyor. Pandemi döneminde eğitim uzaktan işlemesine rağmen fahiş zamlar uygulamaları ile gündeme giren özel üniversitelerin boş kalması, aynı zamanda ekonomik krizin bir göstergesi olarak değerlendiriliyor.
AKP iktidarının bütün teşviklerine ve özendirmelerine ilahiyat fakülteleri de en az tercih edilen bölümler durumunda. 1.686 kontenjanı olan ilahiyat fakültelerini tercih eden öğrenci sayısı sadece 310 oldu. Kontenjanın sadece yüzde 1,8’i doldu.
Neredeyse her senenin ortak bir tablosu haline gelen boş kalan kontenjanlar “geleneği” ek yerleştirme sonuçlarının ardından da bozulmadı. Ek yerleştirmede ortaya çıkan bir diğer sonuç ise “her ile bir üniversite” projesinin çöküşünün daha yalın bir şekilde görülmesidir. Toplumun ihtiyaçlarından ziyade AKP iktidarının üniversitelere yönelik müdahaleleri ve sermayedarların ihtiyaçları sonucu pıtrak gibi çoğalan ve plansızca açılan üniversiteler/bölümler eğitim sistemindeki çürümenin adeta aynası haline gelmiştir. İş bulabilmek için birden fazla diplomaya sahip olabilmenin bile bir karşılığının olmadığı bu çarpık düzende, elbette ki öğrencilerin tercihi “taşra” ya da “apartman” üniversiteleri olarak adlandırılan niteliksiz kurumlar olmamaktadır. Ancak tıp ve diş hekimliği gibi iş bulabilmenin garanti olarak görüldüğü alanların dahi boş kalması, bölümlerin niteliksiz hale getirilmesinin, mesleklerin itibarsızlaştırılmasının ve sağlık alanında çalışma koşullarının kölelik koşullarına dönüştürülmesinin bir sonucudur.
Tıpkı yükseköğrenime geçiş sınavının yansıyan ilk verilerinin ve ilk yerleştirme sonuçlarının gösterdiği gibi, ek yerleştirme tablosu da tüm topluma şu gerçeği anlatıyor: Sorun, yerleşemeyen, barajı geçemeyen ya da tercih yapma hakkını kullanmayan on binlerce öğrenci değildir. Sorun, eğitim sistemini kendi gerici politikaları ekseninde dönüştürme gayretinde olan, zaten niteliksiz ve güdük olan eğitimi gün geçtikçe daha da niteliksiz hale getiren sermaye iktidarıdır. Bu düzenin tüm alanlarında yaşanan çürümeden eğitim sistemi de üzerine düşen payı fazlasıyla almıştır, almaktadır.
M. Nevra