İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon ve Cumartesi Anneleri / İnsanları 987. hafta eyleminde 29 yıl sonra bir kez daha Murat Yıldız’ın akıbetini sordu.
Galatasaray Meydanı’nda polis bariyerlerinin önünde yapılan eylemde basın metnini Fehmi Tosun’un kızı Besna Tosun okudu. Tosun eylemlerine açılan davaya ilişkin şunları söyledi:
“Galatasaray Meydanı’nda gerçekleştirmek istediğimiz barışçıl buluşmalarımızın 950. haftasında polis şiddetiyle engellenmiş ve gözaltına alınmıştık. Aralarında kayıp yakınları, İnsan Hakları Derneği yönetici ve üyelerinin de olduğu gözaltına alınan 20 kişi hakkında ‘Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet’ ten ceza davası açıldı. Davanın ilk duruşması 27 Şubat 2024'te İstanbul 39. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülecek.”
“Murat Yıldız’a ne oldu?”
Tosun devamında Murat Yıldız kaybedilişini şu ifadeleri kullanarak anlattı:
“19 yaşındaki Murat Yıldız İzmir'de annesi ile birlikte yaşıyordu. Bir kafede otururken çıkan tartışmada silahla havaya ateş ederek olay yerinden uzaklaştığı için polis tarafından aranmaya başladı. Annesi Hanife Yıldız'ı karakola götüren polisler 'Murat hemen gelip teslim olursa ifade vererek serbest kalacak' dedi. Bunun üzerine 23 Şubat 1995 tarihinde Murat Yıldız, avukatı, kuzeni ve annesi ile birlikte, İzmir Bornova Özkanlar Asayiş Şubesi'ne giderek Komiser Ramazan Kaya ile polis memuru Tahir Şerbetçi'ye teslim oldu. Aradan üç gün geçtiği halde Murat eve dönmeyince anne Hanife Yıldız, Bornova Özkanlar Asayiş Şubesi’ne gitti ancak sorularına net yanıtlar alamadı.”
Hanife ananın oğlu hakkında ne yanıt alabildiğini ne de adalet sağlandığını vurgulayan Tosun “Kaç yıl geçerse geçsin Murat Yıldız için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz” dedi.
“Tansu Çiller oğluna araziler alırken ben oğluma mezar yeri alamıyorum”
Tosun’un konuşmasından sonra Murat Yıldız’ın annesi Hanife Yıldız konuştu. Hanife Ana 29 yıldır oğlunu aradığını vurguladığı konuşmasında Çiller’e dikkat çekerek “Tansu Çiller oğluna araziler alırken ben oğluma mezar yeri alamıyorum” dedi.
Hanife Ana’nın konuşmasının ardından bariyerlerin ardına karanfiller atıldı.
“Seni bekliyorum oğul”
Hanife Ana’nın oğluna yazdığı mektupta şu ifadeler yer aldı:
“Canım Muradım,
Senin son çektirdiğin yakışıklı resmini yanımda taşıyorum. Yıllar oldu İstiklal caddesinde, Galatasaray Meydanı’nda seni arıyorum.
Seni bekliyorum oğul...
beni göresin de, gelip sorasın diye.
Beni sorasın diye bekliyorum oğul... Anam sen buraya neden, nasıl geldin diye.
Bak anam ben kayıp değilim, haydi gel diyesin diye bekliyorum.
Yıllar oldu, sen neden gelmedin oğul? Neden sormadın oğul?
Ne oldu da dönmedin?
Gel artık... Anam haydi kalk da evimize gidelim de bana.
Ben de senden af dileyeyim.
O meydana nasıl gittiğimi anlatayım sana.
Muradım, benim İstiklal Caddesini, o meydanı görmüşlüğüm, gitmişliğim yoktu. Kayıpları olan gelsin, Galatasaray’da birlikte arayalım diyen Baba Ocak'ın sesinin peşinden geldim ben buraya. Seni karakola diye götürdüm yavrum. Onlar seni orada kayıp değil, yok ettiler., Bana da oğlun denize atladı, yüzerek kurtuldu dediler. Ben de seni bulmak umuduyla bu meydana sığındım…
Kayıp edilenler çoğumuş meğer.
Kayıp aileleri ve insan hakları savunucuları ile çoğaldık.
Ah oğul… Gel de gidelim artık. Yıllardır Galatasaray'da, şimdi de seni aradığım meydana döşenen demir bariyerlerin arkasında gel bul beni...
Ana de bana... ben de yok olayım senin sesin, soluğunla. Gel oğul, gel de bu sana yazdığım son mektubum olsun.”