AKP’li Melih Bulu’nun kayyım rektör olarak Boğaziçi Üniversitesi’ne atanması ile başlayan eylemlere defalarca polis saldırısı gerçekleşmiş, onlarca kişi gözaltına alınmış, pek çok öğrenciye ev hapsi, yurtdışı yasağı ve adli kontrol cezaları verilmişti. Günlerce süren polis-yargı teröründe 4 öğrenci ise tutuklanmıştı.
Öte yandan, akademisyenlerin rektörlük binası önünde yaptıkları sırt dönme ve alkış eylemi de bir ayı aşkındır devam ediyor. Akademisyenlerin bugünkü açıklamasında gayrimeşru rektör atamasının üzerinden 5 hafta geçtiği hatırlatılarak şunlar ifade edildi:
“Boğaziçi Üniversitesi’nin hocaları, öğrencileri, mezunları ve emekçileri olarak çeşitli platformlarda bu atamayı kabul etmediğimizi nedenleri ile ifade ettik, etmeye devam edeceğiz. Üzülerek ifade etmek isteriz ki hem Boğaziçi Üniversitesi’nin hem de bütün akademinin tarihine kara bir leke olarak geçecek bir hafta yaşadık. Öğrencilerimiz hedef gösterildi, ağır tehditlere maruz kaldı. 2 öğrencimiz tutuklandı, 2 öğrencimiz kelepçeyle ev hapsi cezası aldı. Bunun üzerine yaptığımız açıklamada sağduyu çağrısı yaptık. Üniversitedeki ve Hisarüstü’ndeki yoğun polis ablukasının kaldırılmasını ve öğrencilerimizin serbest bırakılmasını talep ettik.”
Haftalardır süren karalama kampanyalarına karşı kamuoyunu bilgilendiren akademisyenler sözlerini şu şekilde tamamladı:
“Tüm kamuoyunu bu süreçte bizim ve öğrencilerimizin haklı mücadelemize yönelik karalama kampanyalarına, kurumumuzu ve öğretim üyelerimizi yıpratmaya çalışan söylemlere itibar etmemeye çağırıyoruzç Bugün de bu meydanda görüldüğü gibi yüzlerce hoca olarak atanmış rektörün istifasını talep ediyoruz. Kabul etmiyoruz, vazgeçmiyoruz, aşağı bakmıyoruz!”
Akademisyenler, eyleme katılan hocaların sayısının yer aldığı dövizleri yürüyüş yaparak rektörlüğün kapısına bıraktı.
Boğaziçi Üniversitesi'nde Etiler kapısında “LGBTİQ+’lar vardır” açıklaması yapıldı. Okunan basın metninde “Yapılan inkarın karşısında yalnızca ‘biz varız’ demiyoruz. Varlığımız tartışmaya açık değildir. Var olmakla kalmıyoruz. Eşit ve özgür bir hayat için mücadele ediyoruz" denilerek "Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiç birimiz” vurgusu yapıldı.