“Bizler insanız”

Yangının küle çevirdiği Moria kampını terk ederek sokaklarda yaşamak zorunda kalan binlerce sığınmacıdan birisi de Afganistanlı Fahim Bayat. Daha iyi bir yaşam umuduyla geçen yıl bin bir zorlukla kendisini Midilli Adası’na atmayı başaran Bayat anlatıyor.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 16 Eylül 2020
  • 09:00

Midilli adasında geçen hafta çıkan yangında kül olan Moria kampından çıkmak zorunda kalan sığınmacılar insanlık dışı koşullarda hayata tutunmaya çalışıyor. Ne Yunanistan ne de Avrupa ülkeleri sığınmacılara kapıları açma niyetinde. Yangın sonrasında sokaklarda yaşamak zorunda kalan yaklaşık 13 bin sığınmacıdan birisi de Afganistanlı Fahim Bayat.

Daha iyi bir yaşam umuduyla Afganistan’dan yollara düşen ve geçen yıl bin bir zorlukla kendisini Midilli Adası’na atmayı başaran Bayat yangın sonrasında yaşamak zorunda kaldıkları trajediye dikkat çekti. Sığınmacıların oluşturulan geçici kampa geçmek istemediklerini söyleyen Bayat, insani koşullarda yaşamak istediklerini belirtti. Özgürce adanın dışına çıkabilmek istediklerini kaydeden Bayat, başka bir kampa gönderileceklerse de en azından en temel insani ihtiyaçlarının karşılanması gerektiğini vurguladı.

Caddelerde yaşıyoruz

Aralarında bebeklerin, çocukların ve hamile kadınların bulunduğunu belirten fahim, "yangın sırasında kampımızdaki bütün çadırlar yandı. Bu, bizim yaşayacak hiçbir yerimizin kalmadığı anlamına geliyor. Eşyamız, soğuktan korunabilecek battaniyemiz ve karnımızı doyurabileceğimiz bir gıdamız yok. Caddelerde yaşıyoruz. Kişisel ihtiyaçlarımızı karşılayabileceğimiz yeterli sayıda tuvaletlerimiz ve banyolarımız da yok” diyor.
Atina yönetiminin kendilerini yakındaki başka bir kampa göndermek istediğini ancak kamptan kampa savrulmak istemediklerini belirten Bayat, “Peki yakındaki kamptan sonra ne olacak?” diye sordu.

“Geçici kampa gönderilmek istemiyoruz, bizler insanız” diyen Bayat, “Buranın geçici bir kamp olduğunu söylüyorlar ama temel nedenin bizi tamamen kovma amaçlı olduğunu biliyoruz. Zaten mevcut kampta da imkânlarımız çok kısıtlıydı. Aramızda çocuklar, bebekler, hamile kadınlar var. Kamplarda yeterli miktarda tuvalet, banyo yok. Göndermek istedikleri kamp hepimizi nasıl barındırabilir? Nasıl yiyecek ihtiyacımızı karşılayabileceğimiz imkânlara sahip olabilir?” ifadelerini kullandı.

İnsanca yaşamak istiyoruz

Eğer orada gönderileceklerse en azından insani koşullarda imkânların sağlanması gerektiğini belirten bayat, “yoksa buradan ayrılmayı kabul etmiyoruz. Çok kısıtlı imkânlarda, insanlık dışı koşullarda yaşamımızı istiyorlar. Bizim istediğimiz sadece kampın ve adanın dışına çıkarak özgür bir şekilde yaşamak ve diğer ülkelerde güvenli bir gelecek kurmak" dedi.
Yunan hükümetinin yangının kampta kalan göçmenlerin, sığınmacıların planlı bir saldırısı sonucu çıktığı yönündeki iddialarını da reddeden Bayat, “Suçu göçmenler üzerine atarak, adada yaşamaları engellenmek ve düşmanlığı derinleştirmek istiyorlar. Kampı biz değil, dışardan geldiğini gördüğümüz insanlar yaktı" ifadelerini kullandı.

Almanya Midilli'den sığınmacı alacak

Almanya Başbakanı Angela Merkel ile İçişleri Bakanı Horst Seehofer, Almanya’nın Midilli Adası’ndan bin 500 sığınmacı daha alınması üzerinde uzlaştı. Alman haber ajansı dpa’nın hükümet çevrelerinden aldığı bilgilere göre, söz konusu sığınmacılar Yunanistan’da koruma statüsü onaylanmış aile ve çocuklardan oluşacak. Kararın Yunan hükümeti yetkilileriyle de istişare edildiği belirtildi.

Harekete geçme zamanı

Yunanistan Başbakanı Miçotakis ise mülteciler konusunda Avrupa Birliği’ne çağrıda bulundu. AB Konsey Başkanı Charles Michel ile bir araya gelen Miçotakis, “Avrupa’nın desteğinin sözlerden eyleme geçme ve somut bir dayanışma içinde ifade edilme zamanı” dedi. Avrupa’nın Yunanistan ile göç konusundaki dayanışmasını pratiğe dökmesi gerektiğini belirten Mitsotakis, geçen hafta Midilli Adası’ndaki yangında harap olan Moria kampının “geçmişe ait olduğunu” söyleyerek, AB’nin daha fazla desteği ve katılımıyla yeni bir tesisin inşa edileceğini söyledi.

***

Avrupa göçmen politikasını gözden geçirmeli

Yunanistan’da iki yıldır yaşayan insan hakları aktivisti Simone İnnico da şunları söylüyor:

"STK’ların hemen hemen hepsi adaya gelen mültecilerin parmak izleri ile kayıtlarını alarak, sığınma taleplerini kayda geçiren merkezlerin “Hotspot” yeniden gözden geçirilmesi ve yeni bir kamp yerine daha kalıcı bir çözüm üretilmesi gerektiği konusunda hemfikir. Ayrıca bu yükün diğer Avrupa devletleri arasında daha eşit şekilde bölüştürülmesi gerektiği ve Avrupa Birliği’nin acilen insan haklarını sağlayacak somut tedbirler alması gerektiğini düşünüyor. Bunca kişinin adalardan alınıp anakaraya taşınması uzun dönemde bir çözüm değil. Lakin anakaradaki mültecilerin de çoğu evsiz; parklarda ya da yarım kalmış inşaatlarda kalıyorlar. Sağlık hizmetlerine erişimleri kısıtlı. Bunlar göz önüne alındığında 12 binden fazla kişiyi anakaraya dağıtmak durumu sadece daha da kötüleştirir. Daha kalıcı bir çözüm bulunması ve Avrupa’nın iltica politikasını yeniden gözden geçirmesinin tam zamanı" 

***

Kampın yaşam koşulları insani değildi

Avrupa’nın en büyüklerinden olan Moria sığınmacı kampı daha önce de sık sık kötü, insanlık dışı içinde bulundukları yaşam koşulları gündeme gelmişti. Özellikle sağlık hizmetlerine ulaşma konusunda büyük zorluklarla karşılaşan sığınmacılar salgın sırasında da yeterli derecede bu hizmetlerden faydalanamamıştı. Salgının yayılması üzerine kamp karantinaya alınmıştı.

Yunanistan’da göçmenlerin yaşam standartlarının iyileştirilmesi konusunda çalışmalar yapan bir sivil toplum kuruluşunda gönüllü çalışan Damla İlibaş kampa dair şunları söyledi:

"Moria kampında farklı ülkelerden gelen 12 binden fazla göçmen kalıyordu. Kampın yaşam koşullarının kabul edilemezliğinin yanında, adalardaki sığınma prosedürü nedeniyle anakaraya geçmelerine, yani adayı terk etmelerine izin de verilmiyordu. Aylardır konteynır ve çadırlarda kalan bunca insanın doktor ve avukata erişimi imkansız denebilecek kadar zordu. Örneğin, STK’mızın durumda acil durum hattına ulaşan hamile bir kadın, kampın engebeli bir arazide olması ve temiz suyun aşağı tarafta olması nedeniyle zorlandığını, her seferinde su için tepedeki çadırdan inmesi gerektiğini ve hamileliğinin bu döneminde bunun imkansız olduğunu söylüyordu. Bunun yanında, acil tedaviye ihtiyaç duyan bir danışanımız ise kamptaki doktora gitmiş, doktor yeterli tıbbi ekipmanı Midilli’de bulamayacağını söylemiş ve kendisini iltica bürosuna göndermişti. İltica bürosu ise kişinin adadan çıkmasına izin veremeyeceğini söyleyerek sağlığa erişim hakkını yok saymıştı. Tüm bunlar varken, kamp sakinlerinin ne şartlarda yaşadığı görmezden gelinerek yangından sorumlu tutup Yunan halkına hedef göstermek kabul edilemez."