Basın özgürlüğünün güvencesi örgütlü mücadeledir!

Basın özgürlüğünün güvencesi örgütlü mücadeledir ve bu ancak temel haklar ve özgürlükler mücadelesi ile birlikte yükseltildiğinde başarı sağlayabilir.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 03 Mayıs 2023
  • 08:00

3 Mayıs “Dünya Basın Özgürlüğü Günü”nü gazetecilerin ev baskınlarında gözaltına alınıp tutuklandığı, eylemlerde darp edildiği, gazetecilik faaliyetlerinin baskı ve zorla engellenmeye çalışıldığı günlerde karşılıyoruz.

Matbaanın bulunuşundan bugüne yüzyıllar geçti. Yine de bu ülkede gerçek anlamda basın özgürlüğünden söz etmek mümkün değil. Ancak AKP rejiminde Saraya biat etmeyen gazetecilerin mesleki faaliyetlerinden dolayı tutuklanması, gazetelerin ve haber sitelerinin kapatılması, baskı ve yasakların artması ve tüm bu keyfi zorbalığa “yasal kılıf” uydurulması “kural” haline getirildi.

Sadece son bir haftada yaşananların dökümü bile dinci-faşist rejimin gazetecilere uyguladığı zorbalığın boyutlarını göstermeye yetiyor:

*25 Nisan’da Diyarbakır merkezli 21 ilde yapılan ev baskınlarında gözaltına alınan 10 gazeteciden 4’ü tutuklandı. Diğerleri adli kontrol şartı ile serbest bırakıldı.

*29 Nisan sabahı Ankara merkezli ev baskınlarında DFG eşbaşkanı Dicle Müftüoğlu ve MA Editörü Sedat Yılmaz evleri basılarak gözaltına alındı. Yılmaz, gözaltında gördüğü işkence nedeniyle işitme kaybı yaşadı.

*29 Nisan akşamı İstanbul’da meslektaşlarının gözaltına alınmasını ve tutuklanmasını protesto etmek isteyen gazeteciler de gözaltına alındı. Kolluk kuvvetleri gözaltına aldıkları 6 gazeteciye araçta işkence yaptılar. Meslektaşlarının eylemini takip eden gazeteciler de darp edildi.

*30 Nisan günü Eskişehir merkezli 8 ilde yapılan ev baskınlarında ETHA editörü Nadiye Gürbüz gözaltına alındı. ETHA muhabiri Pınar Gayıp hakkında yakalama kararı çıkarıldı.

*1 Mayıs günü İstanbul’da eylem takip eden 2 gazeteci gözaltına alınırken çok sayıda gazetecinin çekim yapması, polisin histerik saldırganlığıyla engellendi.

Gözaltına alınan ve tutuklanan gazetecilerin iddianamelerini yaptıkları haberler, röportajlar, tuttukları notlar, çektikleri fotoğraflar, haber kaynaklarıyla yaptıkları görüşmeler, evlerindeki kitaplar, toplatması olmayan gazeteler dolduruyor. Gazetecilik faaliyetleri “suç delili” sayılıyor. Yapılan haberlerin “terör örgütü propagandası” olduğu iddia ediliyor. “Saraya biat etmeden gazetecilik yapmak suçtur” demeye gelen bir politika izliyor AKP-MHP rejimi.

Öte yandan 16 Haziran 2022'de 16'sı tutuklanan 20 gazeteci hakkındaki iddianame 9 ay sonra hazırlanabildi. Ortada bir iddianame olmadan aylardır tutuklu bulunan 16 gazetecinin ilk duruşması 11 Temmuz’da görülecek.

***

BM Genel Kurulu’nun 1993 yılında aldığı bir kararla 3 Mayıs, “Basın Özgürlüğü Günü” olarak kutlanıyor. Ayrıca Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve TC Anayasasında “basın özgürlüğü” kavramı yer alıyor. Ancak demokratik haklara dönük saldırıların arttığı ülkelerde ilk olarak basın özgürlüğü hedef alınır. Gerçekler ortaya çıkmasın diye gazetecilere dönük saldırganlık artarken, aynı amacın bir parçası olarak yalan ve demagoji üreten yandaş medya ise, talanla dolan Sarayın kasalarından besleniyor. Manipülasyon ve linç kampanyaları için kullanılan troller de Saray borazanı medya ile aynı telden çalıyor.   

Düşünce Kuruluşu Freedom House‘un yayımladığı 2023 Dünyada Özgürlük Raporu’nda, Türkiye özgürlük puanında son 10 yılda en fazla düşüş yaşayan ülkeler arasında bu yıl beşinci sırada yer alıyor.

Türkiye’de gazeteciler özellikle son dönemde, siyasi görüşlerinden bağımsız olarak gerici-faşist iktidara biat etmediği sürece hedef gösteriliyor ya da tutuklanıyor. Siyasal bir tercihin sonucu olarak gazetecilere yönelik baskı ve tutuklamaların amacı tüm topluma gözdağı vermek ve kokuşmuş Saray rejiminin çöküşünü geciktirmektir.

***

Gazeteciler bir yanda baskı, sansür, tehdit, şiddet, gözaltı, tutuklama sarmalına alırken, diğer yanda düşük ücret ve işsizlikle karşı karşıya kalıyorlar. Yani hem kokuşmuş Saray rejimi hem kapitalistlerin baskısı altındalar. Zorbalar rejiminde mesleği asgari zeminde icra etmek bile bir tür direniş haline geliştir.

 Biriken sorunlar ancak örgütlü mücadele ile bertaraf edilebilir. Basın özgürlüğü ancak “Sınırsız söz, basın, örgütlenme, gösteri ve toplanma özgürlüğü!” için mücadele edilerek kazanılabilir. Basın özgürlüğü; tek başına “demokratikleşmenin” göstergesi olmadığı gibi emekçilerin ifade, gösteri ve örgütlenme özgürlüğünün olmadığı yerde bir anlamı da yoktur. Basın özgürlüğünün güvencesi örgütlü mücadeledir ve bu ancak temel haklar ve özgürlükler mücadelesi ile birlikte yükseltildiğinde başarı sağlayabilir.

 

K. Düşgör