TİHV Akademi, “Bu suça ortak olmayacağız” başlıklı bildirinin imzacısı olan akademisyenlerin Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile ihraç edilmesine ilişkin akademisyenlerin maruz bırakıldığı ihlalleri 2017’den bu yana raporlamaya devam ediyor.
Raporda OHAL Komisyonu’nun Barış Akademisyenlerinin başvurularına ret kararı vermesinin etkileri ve İhraç edilmiş Barış Akademisyenlerinin güncel durumuna ilişkin gerçekleştirilen anket çalışmasın bulgularına yer verildi.
Rapor, barış akademisyenlerinin çalışma ve sosyal güvence hakkından adil gelir hakkına, sağlık hakkından mesleki olarak kendini gerçekleştirme ve geliştirme hakkına kadar pek çok yönden hak ihlaline uğradığını ortaya koydu.
Yüzde 36,8'inin sosyal güvencesi yok
Raporda yer verilen anket sonuçlarına göre, ihraç edilen her yedi barış akademisyeninden biri gelir getirici bir işe sahip değil. Yüzde 39’unun tam zamanlı bir işi yok. Yüzde 39,6’sı sosyal güvenceye sahipken, sosyal güvencesi olmayanların oranı yüzde 36,8. Ankete katılan barış akademisyenlerin yüzde 23,6’sı ise emekli.
Sağlık güvencesi de akademisyenlerin için sorun olmaya devam ediyor. Her on akademisyenden birinin sağlık güvencesi yok. Sağlık sigortasını kendi ödeyenlerin oranı ise yüzde 6,6.
Rapora göre, akademisyenlerin adil gelir hakları da ihlal ediliyor. Türkiye’de akademisyenlerin gelir diliminin altında bir gelirle yaşayanların oranı yüzde 58,5 belirlenirken; yüzde 6,6’sı çalışmanın yapıldığı sırada hiçbir gelirinin olmadığını, yüzde 14,2’si ise asgari ücretin altında gelire sahip olduğunu bildirdi.
İhraç edilmelerinin üzerinden yıllar geçmesine karşın, ihraç edilen barış akademisyenlerinin neredeyse yarısı hala ekonomik desteğe ihtiyaç duyuyor.
Raporda, ihracın akademisyenlerin akademik çalışmalarını da olumsuz etkilediğine dikkat çekiliyor. Yapılan ankete katılan her iki akademisyenden biri “Akademik çalışmalarım parçalı ve düzensiz hale geldi” dedi. Anket katılımcılarının yüzde 60’ı akademik çalışma yapma konusunda motivasyonunu yitirdiğini belirtti. Dört akademisyenden biri ise kütüphane ve veri gibi kaynaklara erişemediğini ifade etti. Akademik çalışmaları devam ettirebilmek için başvurulan yollardan bir diğeri de yurt dışına çıkmak. Katılımcıların yarısından fazlasının yurt dışında mesleklerine devam etmek için çeşitli burslara başvurduğunu belirtenlerin oranı %50’dir. Maruz kaldıkları hak ihlallerine ve güçlüklere rağmen her on akademisyenden biri üniversiteye dönmek istemediğini, yaklaşık üç akademisyenden biri de emin olmadığını ifade etti.
“Ohal Komisyonu'nun cezalandırmayı devam ettirmesi suçtur”
Bulguların elde edildiği online anket çalışmasının OHAL Komisyonunun Barış Akademisyenlerin başvurularına ilişkin ret kararlarını açıklamadan önce gerçekleştirildiği belirtilen raporda şu değerlendirmeye yer verildi:
“Bulgulardan hareketle, ancak ihtiyatla, akademisyenlerin iş, çalışma ve gelire ilişkin iki sene önceye nazaran daha iyi durumda olduğu söylenebilir. Buna karşın ihracın akademisyenlerin mesleklerini icra etme üzerindeki olumsuz etkilerinin yanı sıra belirsizlik hissinin de devam etmesine neden olduğu görülüyor. Muhtemelen anket çalışması OHAL Komisyonu kararlarının ardından tekrarlanmış olsa bu hislerin daha yoğunlaştığı görülebilirdi.
AYM kararına istinaden Barış İçin Akademisyenlerin beraat etmesi, bir başka deyişle suçsuzluklarının ilan edilmesine karşın, yapısı ve çalışma metodolojisi bakımından sorunlu bir idari mekanizma olan OHAL Komisyonunun fiili cezalandırmayı devam ettirmesi hukuken suçtur ve kabul edilemezdir. Komisyon, idari bir mekanizma niteliği taşımasına rağmen, ülkenin en yüksek anayasal yargı organı olan Anayasa Mahkemesinin (AYM) kararlarını dikkate almayarak –tanımayarak- karar almaktadır.”