Amasra’da bile bile katliam!

Rejim katliamı unutturmaya çalışsa da ortaya konulan veriler, bu suçtan sıyrılmasının kolay olmayacağına işaret ediyor.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 20 Ekim 2022
  • 08:00

Bartın Amasra’da 41 maden işçisinin hayatına, altısı ağır 11 işçinin yaralanmasına neden olan patlama, “kader/fıtrat” değil Saray rejiminin pervasızca uyguladığı neoliberal politikaların vahim sonuçlarından biridir. Rejim için bu “sıradan” bir olay. Nitekim patlamadan sonra Amasra’da boy gösteren rejimin başı Tayyip Erdoğan’la bazı müritleri, hiçbir şey olmamış gibi, aynı pişkinlikle işlerine devam ediyorlar. İşçilerin cenazesinde bile sırıtmaları, bu zevatın oraya emekçilerin acılarına ortak olmak için değil, görüntüyü kurtarmak için gittiğini göstermişti.

Rejim katliamı unutturmaya çalışsa da ortaya konulan veriler, bu suçtan sıyrılmasının kolay olmayacağına işaret ediyor. Sosyal Haklar Derneği heyeti tarafından hazırlanan rapor, rejimin hem katliam koşullarını hazırlayan yönetim anlayışı hem gaz sızıntısı olduğu bilinmesine rağmen tam bir umursamazlıkla hareket edip hiçbir önlem almamasından dolayı suçlu olduğunu ispatlıyor.

Sosyal Haklar Derneği heyeti patlamanın ardından 15-16 Ekim’de Amasra’ya gidip maden sahasını ziyaret etmiş, işçiler ve yakınları başta olmak üzere ilgili tüm taraflarla görüşmeler yaparak katliamla ilgili raporu hazırlamış. Hem heyetin gözlemleri hem işçiler ve yakınları tarafından verilen bilgiler, AKP-MHP rejimi ile devlet kurumlarının başına atanan liyakat yoksunu yandaşların, işçilerin hayatına zerre kadar önem vermediğini gözler önüne seriyor.

Görüşmelerde anlatılanlarla gözlemlerin bir kısmı şöyle:  

- İşçi yakınları, bir önceki vardiyanın gaz (metan gazı olduğu değerlendirilmektedir) kokusu nedeni ile erken çıkarıldığını ancak yine de bir sonraki vardiya için işçilerin madene indirildiğini belirtmektedir.

- Madende gaz sensörlerinin sayısının az olduğu ve büyük çoğunluğunun çalışmadığını dile getirenler olmakla birlikte, sorunun gaz sensörlerinin çalışmaması değil, bu sensörleri takip eden kişi sayısının azlığı olduğu da ifade edilmektedir.

- Özellikle madenin geçmişini de iyi bilen eski işçiler tarafından, kuyu başlarında ve ocakta kullanılan teçhizatın çok eski olduğu ve bu durum bilinmesine rağmen yenilenmediği belirtilmiştir.

- 2019 yılı Sayıştay Denetim Raporu’nda alınması gereken önlemler daha önce dile getirilmiş olmasına rağmen, madende risk analizi dahi yapılmamıştır.

- Madende toz patlaması riski ve metan gazından kaynaklı riskler olduğu bilinmesine rağmen; gaz ölçümleri sağlıklı şekilde yapılmamış, metan drenajı yapılmamış ve dinamit patlatma yöntemiyle üretime devam edilmiştir.

- Madendeki yapısal eksiklikler, madendeki toz patlaması riski, metan gazından kaynaklanan riskler ile makine ve teçhizatın ekonomik ömrünü doldurmuş olanların modernize edilerek değiştirilmesi gerekliliği saptanmış olmasına rağmen, risk analizi yapılmadığı ve gereken önlemlerin alınmadığı anlaşılmaktadır.

- Liyakatsiz ve tecrübesiz kişilerin kurumun yönetim kademesine atanmaları, alınması gereken önlemleri alma konusundaki basiretsizlikleri ve tercihleri; bir bütün olarak enerji politikalarının işçi canını bir maliyet kalemi olarak görmesi katliamın göz göre göre gelmesine neden olmuştur.

 ***

Bu olgular, kapitalistlerin hizmetindeki AKP-MHP rejiminin vahşi sömürü koşullarına mahkum ettiği işçilerin yaşamları konusunda da korkunç derecede umursamaz ve gaddar olduğunu gözler önüne sermektedir. Bu kadarına ancak ‘neoliberalizm/dincilik/ırkçılık’ karışımı ucube bir zihniyetin egemen olduğu Saray rejimi cüret edebilir. Bu zihniyetin başında bulunduğu iktidar her tür çürüme ve yozlaşmanın dip çukurunda bulunmaktadır. İşçi sınıfı hesap sormadan bu rejimin politikalarını değiştirmeleri söz konusu bile olamaz.