AKP-MHP rejimi pandemi sürecinde kapitalistlerin çıkarlarını korumak için her türlü önlemi aldı. Önlem paketlerinin tümü kapitalistlerin teşviki, kriz ve pandeminin faturasının işçi ve emekçilere ödetilmesi hedefiyle çıkarıldı. Geçtiğimiz dönemde pandemi önlemleri adına başta büyük holdingler olmak üzere şirketlerin vergi ve sosyal güvenlik primleri ve kredi desteklerinin ödemeleri 6 ay ertelenmişti.
Öte yandan AKP-MHP iktidarı, sermaye düzeninin adeta rutin işleyişi haline gelen vergi aflarını yeniden gündeme getirdi. Gecikme faizinin silinmesi, faiz indirimi, vergi borcu affı, SGK prim borç yapılandırması, e-haciz ve borç yapılandırma vb. düzenlemelerin Ekim ayı içerisinde meclise getirilmesi söz konusu. Meclise sunulacak olan yasa teklifi, borçların anaparalarının taksitlendirilmesini, borçlara ait gecikme faizi ve cezalarının bir bölümünün silinmesi ve kalan bölümünün uzun vadelere yayılarak taksitlendirilmesini içeriyor. Geçmişteki borç yapılandırılmalarından yararlanıp şartları yerine getirmeyenlerin de yeni uygulamadan yararlanması sağlanacak.
Kamuoyuna, pandemi sürecinde özellikle hizmet sektörünün yaşadığı daralmadan etkilenen esnaf ve küçük işletmeler için müjde olarak lanse edilen vergi afları, sarayın sunduğu tüm nimetlerden yararlanan yandaşlar ve tüm kapitalistler için çıkarılmaktadır. Amaç; işçi ve emekçilerin sırtına daha ağır ekonomik-sosyal yükler bindirerek Türkiye ekonomisini döndürmek ve kapitalistlerin kasalarına akan karların azalmasını engellemektir.
Öte yandan, işçi emekçiler dolaylı ve dolaysız vergilerle tüm kesintileri peşin peşin ödeyerek süreklileşen bir soygunla yüz yüzedir. Açlık sınırının altında ücretlere mahkûm edilen milyonlar, ağır bir borç sarmalı altında ölüm-kalım savaşı veriyor. İşçi ve emekçilerin borçları ilk fırsatta hacizle tahsil ediliyor. İşçi ve emekçilerden çeşitli biçimlerde yapılan kesintilerle biriken milyarlarca lira harami saltanatına ve şatafata, savaşa ve sermayeyi teşvike harcanıyor.
Ücretsiz izin ve kısa çalışma ödeneği gibi uygulamalarla işçi ve emekçilerin zaten açlık sınırının altında olan ücretleri işsizlik fonu yağmalanarak veriliyor. Yılık enflasyonun %30‘larda seyrettiği, temel tüketim ürünlerine ve zorunlu ihtiyaç kalemlerine yapılan zamlarla ücretlerin sürekli eridiği bir dönemde, artan oranlı dolaylı vergilerle de işçi ve emekçilerin kursağındaki lokmaya göz dikiliyor.
Nüfusun büyük bölümü yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Ancak bir avuç sermayedara bir taraftan sınırsız destek ve teşvik sağlanırken diğer taraftan vergi yükü büyük bir pervasızlıkla işçi ve emekçilerin sırtına yükleniyor. Geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi 2020 yılında da sermaye iktidarı toplam vergi gelirlerinin %70’i aşan bölümünü dolaysız vergilerden karşılamayı öngörüyor. Sermaye devletinin vergi gelirlerinin tümü ücretlerden kesilen dolaysız ve dolaylı vergilerden oluşmaktadır. Kaynağı da işçi ve emekçilerin sömürüsüdür.
Sermaye düzeni var oldukça her türden eşitsizlikte olduğu gibi vergi konusundaki adaletsizlik de son bulmayacaktır. Sermayeye vergi affı ile amaçlanan aynı zamanda işçi ve emekçilerin ayaklarına vurulan kölelik zincirlerine bir halka daha eklemektir.
AKP-MHP iktidarının bu pervasız uygulamalarına karşı işçi ve emekçilerin temel görevi “İnsanca yaşamaya yeten asgari ücret!”, “Artan oranlı gelir vergisi!”, “Servet vergisi alınsın!”, “Asgari ücretliden vergi alınmasın!”, “Her türlü dolaylı vergi kaldırılsın!” Talepleri ile mücadeleyi yükseltmektir.
M. Devrim