İstanbul’da ekmeğe gelen zam tartışmalara neden oldu. Ancak tartışmalar, pandemi koşullarında açlık sınırının altında bir ücretle geçimini sağlamaya çalışan milyonlarca emekçi için çare olmanın çok uzağında kaldı. Burjuva siyasetçileri, bir kez daha emekçilerin açlık ve sefaletini kendi ideolojilerinin riyakar sosuna bulayarak, oy devşirmenin ve kirli siyasi dalaverelerinin sofrasına sundular. Burjuva siyaset arenasında filler tepişirken işçi ve emekçiler ezilmeye devam ediyor.
“Ekmek yoksa pasta yesinler”
Son yıllarda bilim camiasında ekmeğin zararları konusunda genel bir mutabakat var. Ne var ki ekmeğin yerine konulacak et, balık, peynir, zeytin, bakliyat gibi besin değeri yüksek birçok gıda emekçilerin ceplerini yakıyor. Bu sebeple ekmek işçi ve emekçilerin sofrasının vazgeçilmezlerinin başında yer almayı sürdürüyor. Yokluğun en koyu günlerinde yaşama tutunmak için “kuru ekmek ve soğan” ile besleniyor emekçiler. Bugünkü gibi kriz dönemlerinde ise ekmek işçi ve emekçiler için “can kurtaran” bir gıda olageldi. Ancak AKP-MHP iktidarının hüküm sürdüğü koşullarda artık emekçilerin sofrasında ekmek bulmak dahi zorlaşıyor. Ekmeğe gelen zam artık kuru ekmeğe dahi muhtaç kalındığını ve açlığın işçi ve emekçilere biçilen “kader” olduğunu gösteriyor.
Diğer yandan kapitalistler pandemi koşullarında bile servetlerini ikiye üçe katlıyorlar. Kamu kaynaklarının peşkeş çekilmesi ile sermayelerini büyüten yandaşlar, resepsiyonlarda ejder meyveleri ile beslenen kodamanlar, kendilerini palazlandıran siyasetçiler ve tüm kaynakları tekeline alan bir avuç asalak, işçi ve emekçinin kanını içiyor.
Birbirine taban tabana zıt olan bu olgular servet ve sefalet arasındaki uçuruma işaret ediyor ve bu uçurum her geçen gün daha da derinleşiyor.
Elbette bu uçurum AKP’nin temsilciliğini yaptığı kapitalist sistemde emekçilerin gözlerini boyamak için ortaya atılan bin bir türlü demagoji ile örtülmeye çalışıyor. “Ekonomi uçuşa geçti” yalanları havada uçuşuyor. Sayısız kez bulunduğu müjdelenen doğalgaz rezervleri ile umutlar körükleniyor. Her türlü yalan dolan, umut tacirliği kullanılarak emekçinin gerçekliği ile bağdaşmayan bir ülke tablosu çiziliyor. Damat bakanın açıkladığı ekonomi paketlerinin “her derde deva” olduğu vaaz ediliyor.
Bir yalanı 40 defa tekrar ederek onu inanılır kılacağını zanneden bu zihniyetin sahipleri, göz boyama çabalarında burjuva kimliğe has ikiyüzlülüğün verdiği aşağılama alışkanlığı ile başarısız da olabiliyorlar. Tarihte en iyi bilinen örneklerden biri, 1789 Fransız Devrimi arifesinde kraliçenin, ekmek için ayaklanan emekçilere “Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler” demesiydi. Fazla uzağa gitmeye gerek yok aslında. Geçtiğimiz sene AKP Başkanvekili olan Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun asgari ücret hesaplaması hafızalardaki tazeliğini koruyor. Akbaşoğlu, emekçilere günde 3 öğün simit ve çay ile beslenirlerse ayda 1.120 TL’nin ceplerinde kalacağını öğütlemişti.
Emekçilerle açıkça alay edilmesinin ve burjuvazinin ikiyüzlülüğünün açık resmi olan bu örneklere geçtiğimiz gün AKP’nin yardakçısı MHP şefi de katıldı. Ekmek zamlarına karşı “askıda ekmek” kampanyası başlattığını açıklayan Bahçeli, bu kampanyayı din sömürüsüyle cilalayıp, kendisini eleştirenleri de vatan haini ilan etti.
Askıda ekmek kampanyası iflasın belgesi
Askıda ekmek toplumda eski bir gelenektir. Sadece ekmeğin değil, temel ihtiyaçların paylaşılmasına dayanan bir dayanışma örneğidir. Burjuvazinin ve onun temsilcilerinin yaptıkları gibi kameralar karşısında yapılan yardımların ve karşılık beklenen hamlelerin çok uzağında, emekçilerin birbirlerine omuz verdikleri bir uygulamadır. Ancak burjuva siyaseti elini attığı her şeyi olduğu gibi bu uygulamayı da kirletmiş bulunuyor.
MHP şefi Bahçeli’nin başlattığı kampanya emekçilerle dayanışmanın bir örneği değil, siyasi yarar aracıdır. Daha da önemlisi, bu kampanya ülke ekonomisinin iflas ettiğinin resmi kanıtıdır. Emekçilerin dayanışma örneğini kampanyaya çevirmek ve emekçilere “sadaka” toplamak ancak Bahçeli gibi AKP yardakçışı bir uşağa yakışırdı. İşçi ve emekçilerin yaşam koşullarını iyileştirmek, onlara insanca yaşamaya yetecek bir asgari ücret temin etmek gibi sorun alanları bu zatların gündeminde değildir. İşçi ve emekçilerin sefaleti onları yalnızca siyaset malzemesi olarak ilgilendirmektedir. Böyle olduğu, faşist Bahçeli’nin sözlerini din sosuna bulmasından ve “komşusu açken yatmayan Müslüman”dan dem vurmasından bellidir. Kendisine yöneltilen eleştirilere ise “namertler, işbirlikçiler, uşaklar, nankörler, gafiller, mayaları lekeli, meşrepleri arızalı, sicilleri bozuk, erdemsizler, cibilliyetsizler” gibi envari çeşit hakaretle yanıt vermekte, yine vatan-millet edebiyatı yaparak, AKP-MHP dışında kalan herkesi, her çevreyi vatan haini ilan etmektedir.
AKP fail, MHP suç ortağı
Cumhur İttifakı üzerinden Bahçeli’nin tasmasını sıkı sıkı elinde tutan AKP, ihtiyaç duyduğu her alanda MHP’yi ileri sürüyor. AKP’nin sözcülüğüne soyunan Bahçeli ise yalakalıkta ne kadar maharetli olduğunu geçtiğimiz dönem içerisinde sayısız defa göstermiştir. Bahçeli’nin damat Albayrak’a kol kanat gerdiği ve övgülere boğduğu bir paylaşımının ardından Albayrak’ın yanıtı, “sizlerin ekonomideki mücadelemize verdiği destek bizler için tarifsizdir. Bu destek ile aşamayacağımız badire yoktur” olmuştur. Bu yanıt MHP’nin AKP için sunduğu faydalara işaret etmektedir, suç ortaklığını tescillemektedir.
AKP’nin işçi ve emekçilere karşı, bilime, demokrasiye, hak ve özgürlüklere karşı işlediği her suçun ortağıdır MHP. AKP için yolu düzleyen, din ve milli duyguları hudutsuzca suiistimal eden MHP zihniyeti işçi sınıfının sınıf bilinci ve kimliğinin yozlaştırılmasında aslan payına sahiptir.
İşçi ve emekçiler bu suç şebekesini dağıtmalıdır. İnsanca yaşam koşulları ve daha iyi bir gelecek için mücadele etmekten başka yol yoktur. İçi ve emekçilerin aşı üzerinden siyaset yapan bu asalaklara prim verilmemeli, hesap sorulmalıdır. Ve unutulmamalıdır ki işçi ve emekçiler bugün kuru ekmek için dahi sosyalizme ihtiyaç duymaktadır.