“Sarayın noteri” konumuna düşürülen sermayenin Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), bugünlerde bütçe tartışmalarına sahne oluyor. Kapitalist bir devletin bütçe oluşturması, olağan koşullarda işçi sınıfıyla emekçileri çok ilgilendiren bir olay sayılmaz. Zira bütçe kapitalist sınıflar, onların şirketleri ve devlet kurumları arasında yapılan bir pasta paylaşımı seremonisinden başka bir şey değildir.
İktidarın efendileri “halk için bütçe” yaptıkları safsatasını hep kullanırlar. Oysa bütçe görüşmeleri, özü itibarıyla kapitalistler arasında cereyan eden bir pazarlıktır. Kuşkusuz ki bütçe, işçi sınıfıyla emekçilerin ürettiği artı-değerden vergi ve diğer biçimlerde alınan paranın toplamından oluşur. Ancak bölüşümde emekçiler dikkate bile alınmazlar.
Kapitalizmin rant, talan, adam kayırma düzeni haline geldiği dönemlerde ise, bütçenin bölüşümünde ideolojik saiklerin ön plana çıkması kaçınılmaz olur. AKP-saray rejiminin bütün yasa ve kuralları rafa kaldırıp, kendi önceliklerini esas aldığı bu dönemde, ideolojik saiklerin ayyuka çıktığı gözleniyor. Görünen o ki, bu rejimde bütçe üç ana kalem arasında bölüşülmekte, diğer alanlar ise tali plana itilmektedir.
Saray rejiminin “yapay cenneti”nde şatafatın sınırı yok
Bütçeden aslan payını alanların başında cumhurbaşkanı geliyor. Bütçeden alınan bu pay saray rejiminin “yapay cenneti”ndeki israf, lüks ve şatafat için harcanıyor. “Ekonomik milli kurutuluş savaşı” verdiklerini iddia eden, herkesin tasarruf yapması gerektiğini vaaz eden bu kokuşmuş rejimin efendileri, 2018’de 845 milyon TL olan cumhurbaşkanlığı bütçesini yüzde 233 oranında arttırarak 2 milyar 818 milyon TL’ye çıkarıyorlar.
AKP şefinin maaşı ise 74 bin 500 TL’ye yükseltilirken, örtülü ödenekten de milyarlarca lira harcama ayrıcalığı tanınıyor. Beş tepede saray, havada saray, Bodrum’da saray, İstanbul’da saraylar… Ortalık saraydan geçilmiyor ve bu saraylarda lüksün, görgüsüzlüğün, şatafatın sınırı yoktur.
Din istismarı için çarçur edilen milyarlar katlandı
Saray rejiminin aparatı olan Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB), Ortaçağ artığı ideolojinin yeniden üretiminde oynadığı rol ve körpe beyinleri hedef alan saldırgan icraatlarıyla bütçeden aslan payı almayı “hak etmiş” görünüyor.
Türk parası değer kaybına uğramadan önce 1 milyon TL değerinde bir makam aracına sahip olan DİB başkanı, şeyhülislam edasıyla fetvalar vererek saray rejiminin “gözde figüranı” olduğunu kanıtladı. Kendisine ayrılan bütçeyi 7-8 ayda tüketen bu kuruma aktarılan “kayıtdışı bütçe”nin miktarı ise halen bir sır.
Çocukların zihinlerine de bedenlerine de el uzatan bu kurumun mensupları, paçalarından ilkellik, gericilik, cinsiyetçilik, cehalet akan açıklamalarıyla öne çıkınca, “resmi bütçe”den aldıkları pay dramatik bir şekilde arttırıldı.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 2019 yılı bütçesi yüzde 34.36 artışla 7.7 milyar liradan 10.5 milyar liraya çıkartıldı. “Resmi bütçe” 7-8 ayda tüketildiğinden, “kayıtdışı bütçe” ile birlikte hesaplanırsa, DİB’in gerçek bütçesinin 15 milyar lirayı aştığı tahmin ediliyor. DİB bütçesi devasa boyutlara ulaşırken Ulaştırma ve Altyapı, Bilim ve Teknoloji gibi bakanlıkların bütçelerinden ise %60 oranında kesintiye gidildi. Belli ki, saray rejiminin Ulaştırma, Altyapı, Bilim, Teknoloji gibi “zararlı” şeylere değil din istismarında başı çeken ve hem siyasi hem ekonomik rant sağlayan DİB gibi “hayırlı” kurumlara muhtaçtır.
DİB’i tamamlayan Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’nün (DÖGM) bütçesi de katlanarak büyüyor. Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) bütçeden aldığı pay düşerken, DÖGM’nin bütçesi üçe katlandı. 2017 yılında 3 milyar 946 milyon bütçe ayrılan ancak 6 milyar TL harcayan bu kurumun 2019 yılı bütçesi 8 milyar 679 milyon liraya yükseltiliyor.
En büyük pay silahlanma ve militarizme
Bütçeden açık ara farkla en büyük pay her zamanki gibi silahlanma ve militarist aygıtlara ayrıldı. Bu her zaman böyle olmakla birlikte, ekonomik kriz devam ederken bu alana ayrılan bütçedeki büyük artış dikkat çekicidir.
2018 yılında 84,6 milyar lira olan militarist kurumların bütçesi yüzde 21.5 arttırılarak 102,8 milyar liraya ulaştı. Bundan en yüksek payı 46,5 milyar lirayla Milli Savunma Bakanlığı alırken bu kurumu 33,6 milyar lirayla Emniyet Genel Müdürlüğü izledi. Geriye kalan miktar Jandarma Genel Komutanlığı, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı, Savunma Sanayii Başkanlığı, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği gibi militer kurumlar arasında paylaşılıyor.
Emekçilerin taleplerine gelince “bütçe yok” diyen, zamlarla ve dolaylı vergilerle onları soyan AKP-saray rejimi, görüldüğü üzere ihtiyaç duyduğu alanlarda milyarları saçmaktan geri durmuyor. Bu tablo ne sürprizdir ne de beklenmeyen bir şeydir. Hem kapitalist ilişkilere hem burjuvazinin en gerici, en bağnaz, en zorba temsilcisi olan dinci-şoven koalisyonun meşrebine uygundur. Zira onlar lüks ve şatafattan vaz geçmeyecekler, din istismarıyla emekçileri sersemletmeye çalışacaklar, hak arayan işçilerin, emekçilerin üzerine militarist kurumları saldırtacaklar. Hazırlanan bütçe de, sermayenin bu ihtiyaçlarına tamamen uygundur.
İşçi sınıfıyla emekçilerin sermayenin bütçesinden medet ummaları için hiçbir neden yok. Ekonomik, sosyal, siyasal hak ve özgürlükleri koruyup geliştirmek ve krizin faturasını ödememek için ise, hem kapitalistlere hem onların ‘demir yumruğu’ olan AKP-saray rejimine karşı örgütlü mücadeleye hazırlanmaları şarttır!