Alpay Özalan, 16 Ağustos’ta TBMM’de Can Atalay’ın keyfi bir şekilde hapiste tutulmasını görüşmek için yapılan toplantıda usulsüzlüğe ilişkin konuşan TİP Milletvekili Ahmet Şık’a saldırdı. Onun saldırı startını vermesiyle hazırda bekleyen AKP’liler de tam bir güruh gibi saldırıya geçti.
Özalan, mecliste sadece AKP’li güruhların muhalif vekillere saldırısında tetikçilik yaparken görülüyor. Bunun dışında varlığı yokluğu belirsiz olan bir figür. Saldırıda kaşından yaralanan DEM Parti Meclis Grup Başkan vekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, saldırının önceden planlanan, kurgulanan bir saldırı olduğunu ifade etti. Özalan, kurgulanan bu saldırıda sadece basit bir tetikçiden ibaret.
***
AKP şefi Erdoğan çoğu zaman kendi dışındakilere karşı küfür ve hakaret içerikli konuşan biri. Gelinen aşamada ise en ufak bir eleştiriye yanıt verirken bile zerrece “özen” göstermiyor. Bu “özensizliğini” sinkaflı küfürlere vardırırsa hiç şaşırmamak gerek. AKP şefinin her sözü, yazılı metinler olduğu için bu kepazelikler Erdoğan’la sınırlı değil. Tersine, genel olarak AKP’nin kokuşmuş zihniyetini yansıtmaktadır. Burjuva anlamda bile ahlaksızlığın dip çukurunda yüzen bir zihniyettir söz konusu olan. 16 Ağustos’ta AKP’li güruhun gerçekleştirdiği saldırı bunun dışavurumundan başka bir şey değil.
Kriz derinleştikçe krizin faturasını ödemek durumunda bırakılan emekçiler yoksulluğa itiliyor. Ortalama ücret haline getirilen asgari ücret yılın ilk bir, iki ayı dışında açlık sınırının altında tutuluyor. Emekçiler neredeyse kuru ekmekle karnını doyuruyor, daha doğrusu karnını dolduruyor, ama asgari düzeyde bile olsa beslenemiyor.
Gitgide artan hayat pahalılığı yaşam kalitesinin her geçen gün düşmesine neden oluyor. Artık yalanlar aklı başında hiç kimseyi kandıramıyor. “Krizi aşarsa AKP aşar” efsanesine artık ahmaklar bile inanmıyor.
***
AKP’nin anketlerde ikinci parti durumuna düşse de hala yüzde 30 civarında oy alıyor görünmesi, AKP’nin kitleleri kandırma başarısından değil, diğer düzen partilerinin zerrece güven vermeyen çapsızlığından kaynaklanıyor. Buna rağmen anketlere göre CHP’ye verilen oy bir parça daha artıyor. Gerçeği yansıtma düzeyi tartışmalı anketlerde CHP’nin oy oranının artmasının nedenini şu atasözü çok net anlatıyor: “Denize düşen yılana sarılır!”
Dün “krizi aşarsa AKP aşar” efsanesine inananlar, hızlı bir şekilde bu efsaneden uzaklaşıyor. Artık Erdoğan bile, kitleleri yalanlarla kandıramıyor. Bu yüzden önüne konan metinler hala yalandan vaat içerse bile, artık başta CHP olmak üzere saraya biat etmeyenlere küfür ya da hakarete varan saldırılarla dolduruluyor.
“Ekonomiyi düzelteceğiz” yalanı konuşmasında bir cümle olarak geçerken, ardından ekonomi kötüye gidiyor diyenlere, yani AKP-MHP dışındaki herkese o kaba-saba itici üslubuyla “saydırıyor” AKP şefi!
***
Baskı ve devlet terörü her zaman uygulanıyordu. Ama devlet zorbalığındaki artış, çıplak gözle bile görülür hale geldi. Yargı artık çok açık bir biçimde AKP’nin hizmetinde işliyor. Gerici-faşist rejim, emekçileri artık yalanlarla kandırmayı başaramıyor. Bu yüzden zorbalığa sarılıyor. Artık zorbalık, sistemin asma yaprağı olan sarayın noteri mecliste bile rutinleşiyor.
DEM Parti Mersin Milletvekili Ali Bozan’a saldırının üzerinden 1 ay bile geçmedi. Bozan’a yönelik saldırının tetikçiliğini eski bakan Adil Karaismailoğlu yapmıştı. AKP yine bir güruh şeklinde Bozan’a saldırmıştı. 16 Ağustos’ta ise saldırgan AKP’li güruhun tetikçiliğini eski futbolcu Alpay Özalan yaptı.
***
Sistemin gelinen aşamada asma yaprağı düşmüş durumda. CHP Genel Başkanı Özgür Özel hala asma yaprağını yerinde tutmaya çalışıyor. Yaşananlardan utanç duyduğunu söyleyen Özel, bu utancın baş faillerinden biri olan Numan Kurtulmuş’u oturumu yönetmeye çağırdı.
Kurtulmuş yönetimindeki oturumda Şık ve Özalan’a kınama cezası verildi. Saldırganı ve mağduru aynı kefeye koyan Kurtulmuş, Gülistan Kılıç Koçyiğit’in kaşından yaralanmasını görmedi bile. Bu tutum şaşırtıcı değil. Çünkü HAS partinin başında iken Saray tarafından devşirilen Kurtulmuş, tasmasını tutanlara kendini ispatlamak durumunda.
AKP-MHP iktidarında emekçilerin denize düştüğü metaforu, var olan gerçekliği anlatıyor. Ama emekçiler için kurtuluş yüzme dahi bilmeyen yılana sarılmak değil. Kendi örgütlülüğünü geliştirip ona sarılmaktır. Emekçiler, gerçekle alakası olmayan efsanelerin peşinde sürüklenmek yerine, gasp edilen hakları için birleşmeli ve örgütlenerek mücadele etmelidir.
H. Ortakçı