Uluslararası Af Örgütü (UAÖ), Türkiye’de yaşanan kaçırma ve cebri kaybedilme vakalarıyla ilgili resmi makamlardan açıklama talep etti.
Deutsche Welle’nin Alman dpa haber ajansına dayandırdığı habere göre UAÖ’den Milena Büyüm, Türkiye’de son yıllarda cebri kaybedilme şüphesi taşıyan vakalara sık tanık olunduğuna vurgu yaparak, bu vakaların soruşturularak aydınlatılmasının devletin yükümlülüğünde olduğunu söyledi.
Kaçırıp kaybetmenin uluslararası hukuka göre suç olduğuna vurgu yapan Büyüm, Türkiye’nin bununla ilgili uluslararası sözleşmeye imza atmadığını ancak bu yasağın Türkiye’yi de bağladığına dikkat çekti ve Türk makamlarının vakaları aydınlatmakla yükümlü olduğunu ifade etti.
1 Temmuz 2002 tarihinde yürürlüğe giren Uluslararası Ceza Mahkemesi Roma Statüsü ile sivillere yönelen genel ya da sistematik saldırıların bir parçası olan gözaltında kaybetme, insanlığa karşı işlenen bir suç olarak nitelendirildi. 20 Aralık 2006 tarihindeyse Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, Tüm İnsanların Cebri Kaybolmadan Korunması Uluslararası Sözleşmesini kabul etti.
Uluslararası insan hakları hukukuna göre cebri kaybolma, bir insanın devlet, politik organizasyon ya da devletin destek ve kabulüyle insanların gizlice kaçırılması ya da tutuklanmasıyla gerçekleşir. Yani bu suç, bir kişinin devlet memurları ya da devletin görevlendirdiği, desteklediği veya göz yumduğu kişi ya da gruplarca özgürlüğünden alıkonmasıyla işleniyor. Bu tür olaylarda devlet alıkonmayı kabul etmezken, yasal koruma alanı dışında tutulan kişilerle ilgili bilgi edinilemiyor.
Haberde Uluslararası Af Örgütü’nün Şubat ayı başında Hüseyin Galip Küçüközyiğit ile ilgili bir imza kampanyası başlattığı bilgisi de yer alıyor. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Kanun Hükmünde Kararname ile görevinden uzaklaştırılan hukukçu Küçüközyiğit, 29 Aralık tarihinde Ankara Maltepe’deki ofisinden çıktıktan sonra kendisinden bir daha haber alınmadı.
İHD raporuna göre ise, 1990’lardan bu yana Türkiye’de 1.388 kişi gözaltı sonrası kaybedildi.