İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Irkçılık ve Ayrımcılığa Karşı Komisyon yıldönümü vesilesiyle “6-7 Eylül 1955: Yalnızca bir devlet operasyonu mu?” başlıklı yazılı bir açıklama yaptı.
Açıklama saldırını kısa tarihçesi aktarılan şu ifadelerle başladı:
“6-7 Eylül 1955 kitlesel pogromu* sırasında neler olduğunu bu ülkede resmi tarihi reddeden herkes artık biliyor. Ellerinde Türk bayrakları, kamyonlarla taşınan kalabalık grupların başta Rumlar olmak üzere Yahudi, Ermeni, Müslüman olmayan yurttaşların ev ve işyerlerine saldırdığı, Yeşilköy’den Nişantaşı’na, Aksaray’dan Edirnekapı’ya, Laleli’den Bakırköy’e, Beykoz’dan Kalamış’a, İstinye’den Çengelköy’e kadar 40 kilometre karelik bir alanda yaktığı, yıktığı, yağmaladığı, linç ettiği, tecavüz ettiği, öldürdüğü çok yazılıp çizildi.”
“İHD İstanbul Şubesi, Irkçılık ve Ayrımcılığa Karşı Komisyon olarak bizler her yıl 6-7 Eylül’de yayınladığımız basın açıklamalarımızda yazdık: Bu bir devlet operasyonuydu” ifadeleri yer alan açıklamanın devamında şu ifadeler kullanıldı:
“Ama gerçeğin yeterince bilinmeyen bir yanı var. En çok kullanılan fotoğraflarda dükkanlara, işyerlerine yönelik tahrip ve yağmayı görürüz. Fotoğraflarda dükkanlâra saldıranları, İstiklal Caddesi’nin boydan boya kumaşla, yağmadan arta kalan mallarla kaplandığını izleriz. Böyle bir temsil, insan zihninde yanlış bir algıya hizmet eder. Bu, ‘azınlıklar zengindir ve saldırı bu zenginliğe karşı yapıldı’ algısıdır. 6-7 Eylül’ün bir ‘servet düşmanlığı’ olarak sunulmasıdır.
Oysa vahşet, bu iki gün boyunca bitmeyen enerjisini ağırlıklı olarak Hıristiyan nefretinden almış, korkunç saldırılar Hıristiyan inancına karşı yapılmıştır. Bunun somut kanıtı kiliseler ve mezarlıklardır. Saldırılar en yıkıcı, en tahrip edici yüzünü başta Rumların olmak üzere gayrimüslimlerin kutsallarına, kiliselerine, sinagoglarına, mezarlıklarına karşı göstermiştir. Kiliseler birkaç saat içinde harabeye çevrilmiş, dinamitle patlatılmış, ateşe verilmiştir. Kilise içinde kutsal eşyalar tahrip edilmiş, İsa tasvirlerinin gözleri oyulmuş, haçlar kırılmış, mezarlar açılıp cenazelerin kemikleri ortalığa saçılmış, yeni gömülmüş bir cenaze ağaca asılarak karnına Türk bayrağı saplanmıştır.”
6-7 Eylül 1955’te ırkçı bir saldırı gerçekleştiği belirtilen açıklama şu ifadelerle son buldu:
“İnsan hakları savunucuları, ırkçılık ve ayrımcılık karşıtları olarak bizler, bugün, 6-7 Eylül pogromunun 68. yılında hem Türkiye’de devlet geleneğinin, hem de devletin dayandığı tabanın, yani Türkiye’nin Müslüman nüfusunun tarihini sorguluyor, Hıristiyan ve Yahudi düşmanlığını bir nefret suçu olarak bir kez daha lanetliyoruz.”