AKP-MHP iktidarının "eğitim sınavı"

Aslında gerici-faşist AKP-MHP iktidarı da “eğitim” başlığı altında bir sınava girmiş durumda. Ancak bu zorbalar “sınavı geçerse” toplum sağlığı daha da büyük bir risk altına girmiş olacak. Sınavı geçememelerini sağlayacak başlıca etken, gençlik saflarındaki dinamik öfkenin klavye tuşlarından sokaklara taşmasıdır.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 26 Şubat 2021
  • 21:27

Türkiye’de resmen kabul edilen ilk Covid-19 vakasından itibaren, iktidarın attığı ilk adımlardan biri eğitimi anında durdurmak oldu. Gözden çıkarılan ilk şey eğitimdi. Bu, hiç de toplum sağlığına önem verildiği için yapılmadı. İlk günden bugüne geçen süreçte atılan veya atılmayan adımlar, sermaye devletinin, eğitimi ne denli önemsiz gördüğünün yansımalarıydı. 

Dümenini AKP-MHP gericiliğinin tuttuğu sermaye devleti, uzun yıllardan bu yana çok ciddi bir yumak haline getirdiği eğitim sorununu, pandemi sürecinde iyice ağırlaştırdı. Eğitim bu süreçte kelimenin tam anlamı ile yapboz tahtasına çevrildi. Fırsat eşitsizliğini, her adımda niteliksizleştirilen eğitime bir de doğrudan ulaşamama gibi sorunları uzun uzadıya anlatmaya gerek yok. Düne kadar bu alanda zaten parası olanın bir şekilde eğitimine devam edebildiği, parası olmayanın bu haktan tamamen mahrum kaldığı bir tablo hakimdi. 

Pandemiyle ağırlaşan sorunlar orta yerde duruyorken, Milli Eğitim Bakanlığı yüz yüze eğitime geçileceğini açıkladı. Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, 1 Mart tarihinden itibaren köy okulları başta olmak üzere ilkokulların tamamında ve 8 ile 12. sınıflarda yüz yüze eğitimin başlayacağını duyurdu. Ayrıca güzel sanatlar, spor ve meslek liseleri uygulamalı derslerde yüz yüze eğitime başlayacaklar. Öte yandan birinci dönem yapılmayan sınavların da tüm seviyelerde 1-19 Mart tarihleri arasında yüz yüze yapılması kararı alındı. 

Güya eğitimde gelinen vahim tablonun önüne geçmek istiyorlar, fakat bunu toplum sağlığını hiçe sayarak yapıyorlar. Son dönemde vaka sayılarının her geçen gün arttığı, mutasyona uğrayan virüsün gençleri daha yoğun bir şekilde etkilediği konuşuluyor. Üstelik şimdiye kadar gençlere ve eğitim emekçilerine dönük hiçbir aşı takvimi çıkarılmış değil. Keza okullarda en sıradan önlemlerden dahi söz edilemiyor. Buna rağmen yüz yüze eğitime geçileceğini ve sınav yapacaklarını duyuruyorlar. 

MEB’in açıklaması başta Eğitim Sen olmak üzere konunun ilk elden muhatapları tarafından tepki ile karşılandı. Eğitim Sen Yüz yüze eğitime geçebilmek için başta aşı olmak üzere alınabilecek tüm tedbirleri alma ve hızla bu tedbirleri uygulamaya geçirme imkânları varken, hâlâ bu tedbirleri hayata geçirmemenin kayıp bir kuşak yaratacağı bilinmelidir. Bunun sorumluluğu başta MEB olmak üzere iktidarın kendisindedir” diyerek, “Liseler aşı takvimine göre açılmalı ve liselerde sınavlar iptal edilmelidir” açıklamasında bulundu. Veli-Der de basın açıklaması yaparak, “Çocuklarımızın sesini duyun ve yüz yüze sınavları iptal edin” dedi. 

Gençlik ise tıpkı çığ gibi büyüyen “OY MOY YOK” tepkisine benzer bir süreç içerisinde. Öğrenci gençlik, sosyal medyada “Yüz yüze eğitimin yapılması kararını uzaktan yapılan bir online konferans ile alıyorlar” diyerek, çeşitli başlıklar altında tepkilerini dile getiriyor. Öğrenciler #KağıttanKefen, #Sınavlarİptal, #TurkishStudentsLivesMatter, #ertelemedeğiliptalistiyoruz ve #SorumlusuKimOlacak gibi başlıklar altında yaklaşık “10 milyon Twit attı.” Tüm bu başlıklar altında toplanan taleplerin hepsi sınavların ertelenmesini değil, iptalini içeriyor. Gençliğin en büyük kaygısı, bulaş riskinin çok yüksek olduğu bu süreçte virüsü ailelerine taşıma ihtimali ve alamadıkları eğitimin sınavına tabi tutuluyor olmalarıdır.

Bakan Ziya Selçuk, gelen bu haklı tepkilerin ardından kararlarından vazgeçmeyeceklerine dair bir açıklama yaparak, “Sınavlarınızda bugün yapılacak bir erteleme, yakın zamanda çalışma yükünüzü daha fazla artıracaktır. Bizim de durumunuzu tespit edip ihtiyaçlarınıza uygun destekleme programları tasarlamamızı engelleyecektir” dedi. Görüldüğü üzere, iktidar temsilcileri kendi düşmüş oldukları çaresizliği gençliğe gözdağı vererek kapatma ve kendilerini kurtarma telaşına düşmüş vaziyetteler. 

Toplamda 18 milyon öğrencinin olduğu Türkiye’de 8 milyon öğrencinin uzaktan eğitime neredeyse hiçbir şekilde ulaşamadığını biliyoruz. Uzaktan eğitime bir şekilde erişebilen öğrencilerin ise verim alamadığı ve derslerin niteliksiz olduğu da bir diğer gerçektir. Erişilemeyen, erişilse dahi niteliksiz olan bir eğitim nasıl bir sınava konu olabilir ki? 

Bu arada eğitime başlayan okullardan da haberler gelmeye başladı. Tekirdağ’da 1 öğretmen ve 4 öğrencinin korona testinin pozitif çıktığı ve bu durumdan kaynaklı Kozyörük İlkokulu’nda eğitime 10 gün ara verildiği açıklandı. En temel hijyen ürünlerinin dahi velilerden yardım istenerek temin edilmeye çalışıldığı verili şartlarda bu tarz haberlerin çoğalacağına kuşku yoktur. 

Aslında gerici-faşist AKP-MHP iktidarı da “eğitim” başlığı altında bir sınava girmiş durumda. Ancak bu zorbalar “sınavı geçerse” toplum sağlığı daha da büyük bir risk altına girmiş olacak. Sınavı geçememelerini sağlayacak başlıca etken, gençlik saflarındaki dinamik öfkenin klavye tuşlarından sokaklara taşmasıdır. Eğitimde kayıp zaman telafi edilene kadar tüm sınavların iptal edilmesi, uzaktan eğitime uygun teknik ekipman ve altyapının tüm öğrenci ve öğretmenlere parasız sunulması, okullarda bütün hijyen koşullarının sağlanması ve tüm toplumun ivedi bir şekilde aşılanması talepleri ekseninde büyütülmesi gereken mücadele, yakıcı bir şekilde karşımızda duruyor. Bu mücadele yalnızca gençliğin göstereceği bir direnç ile değil, toplumun tüm emekçi kesimlerinin göstermesi gereken bir karşı koyuş ile sorunlara çözüm olabilecektir.  

M. Nevra