İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Hadımköy yerleşkesinde okuyan öğrencilerin yayımladığı “İÜ-C'nin Sesi” fanzininde, Veterinerlik Fakültesi'nden bir öğrenci ile gerçekleştirilen röportajı sizlerle paylaşıyoruz.
-Merhabalar, Veterinerlik bölümünde okuyorsunuz. Kaçıncı sınıftasınız? Üniversiteleri bu yıl barınma sorunu ile açtık. Birçok arkadaşımız kalacak yer bulamadığı için eğitimini dondurmak zorunda kaldı. Siz barınma sorunu yaşadınız mı ya da yaşayan arkadaşlarınız var mı?
Merhabalar. Ben Veteriner Fakültesi 1.sınıf öğrencisiyim. Üniversitede ilk yılım değil daha önce farklı bir üniversitede de okudum ancak Cerrahpaşa’ya geçmeyi tercih ettim. Bu tercihi yaparken en çok düşündüğüm şey barınma konusunda ne yapacağımdı. Benim ailem İstanbul Avcılar'da yaşıyor ve benim için bu çok büyük bir avantaj oldu. Daha okullar henüz açılmamışken evlere yapılan zamlar, özel yurtların fahiş fiyatları benim gözümü çok korkuttu açıkçası. Bu yüzden şehir dışında okumak yerine burada okumayı tercih etmemdeki en büyük etkenlerden birinin barınma sorunu olduğunu söyleyebilirim. Ben etrafımda barınma sorunu yaşayan pek insan görmedim çünkü tanıştığım insanlar aslında barınma sorununu çözerek buraya okumaya gelmiş insanlar oldu. Onlar ile konuştuğum zaman ise interneti ve sıcak suyu geçtim akşam yemeği bile olmayan özel yurtlara çok ciddi paralar verdiklerini söylediler. Özel yurt bir seçim diye düşünülse de çevremdeki insanların birçoğu kendilerine bir devlet yurdu çıkmamasından muzdarip oldukları için bu yola başvurmuşlar aslında. Öyle ki bazı arkadaşlarıma hem belediye yurdu, hem okul yurdu hem de devlet yurdu çıkarken belki aynı maddi koşullara sahip bir diğer arkadaşım bu fırsattan yararlanamamış. Bunların yanı sıra Büyükçekmece Kampüsü’ndeki yurtta kalan arkadaşlarımızın akşam yemeği olmadığını öğrendik. Bence bu da başlı başına bir problemdir. Üstelik Büyükçekmece Kampüsü etrafında yemek söyleyecekleri pek bir yer de yok. Daha sonraları bu problem yine öğrenci ısrarı ile çözüldü ama Türkiye’deki devlet üniversiteleri bazında en pahalı yemekhanelerden birine sahip olmamız sorunu çözülebildi mi, çözülemedi. Buna ek olarak bu fiyata öğle ve akşam yemeğinde aynı yemeğin çıkması, daha bizimle yeni ayrılan İÜ’deki öğrencilerin kahvaltı, öğle ve akşam hakları varken bizde kahvaltı olmaması gibi sorunlarımız da var. Bunların hepsi bizim üniversitemizi kapsayan başlıca ciddi sorunlar aslında. Ben yurtta kalan bir öğrenci olmadığım halde benim gözüme bile batan ve acilen çözüme kavuşturulması gereken sorunlar bunlar. Bakın öğrencinin internet, eğlence vs. ihtiyaçlarını bile saymadım. Benim saydıklarım yalnızca bir insanın yaşamını devam ettirebilmesi açısından –refah konusu dahil edilmeden- sağlanması gereken koşullar.
-2019 yılında İstanbul’da yaşanan depremin ardından Veterinerlik Fakültesi binaları da depreme dayanıklı olmadığı anlaşıldığı için boşaltıldı. Aradan 2 sene geçti ancak binalar halen daha inşaa edilmediği için derslerinizi Hadımköy kampüste görüyorsunuz. Bu durum Veterinerlik öğrencilerini nasıl etkiledi? Binaların durumuna ilişkin sizlere bir bilgilendirme yapılıyor mu?
Bu soru gerçekten içimizde kanayan bir yarayı deşti diyebilirim. Şöyle ki, binaların bu durumu ben dahil olmak üzere birçok öğrenciyi ikileme düşürüyor tercih döneminde. Prefabrik hastaneler, olmayan amfiler… Cerrahpaşa Türkiye’nin en büyük en köklü ve İstanbul’daki veteriner fakültesine sahip tek üniversitedir. Çok büyük, çok kapsamlı, hayvan çeşitliliği ve kapasitesi fazla kısacası imkanı bol bir üniversitedir. Ancak şimdiki haline baktığım zaman, burada bu kadar bilgili ve tecrübeli hekimi barındıran, müşterisi eksik olmayan bir hayvan hastanesinin hak ettiği bina gerçekten yaslandığınız zaman içeriye doğru çöken prefabrik binalar mı? Biz okula ilk başladığımız zaman bizim kredisi en yüksek dersimiz anatomi dersine amfi-6 adı altında olan neredeyse ahırdan bozma bir sınıfta katıldık. Sadece anatomi de değil Büyükçekmece Kampüsü’ne gidilmediği her gün oradaydık. Dekan yardımcımızın büyük uğraşları sonucunda bize işletme fakültesinden bir amfi verildi. Yine de bizim güzel binalarımız, yeniden büyük bir hastanemiz olabilecekken ben şahsen geleceğin hekimleri olan bizim ve bizim büyüklerimiz hocalarımızın hak ettiği yerin buralar olduğunu düşünmüyorum. Şayet işletmedeki amfi ayarlanmasaydı biz şu an hiçbir ısıtıcısı ve normal bir amfi gibi ses ile ısı yalıtımı olmayan bir sınıfta ders işliyor olacaktık. Senenin başında 9 dersine 7’de geldiğimi biliyorum çünkü sınıfın yükseltisi yok ve doğal olarak belli bir sıradan sonra oturursanız ne dersi duyuyorsunuz ne de tahtayı görüyorsunuz. Bu da bir süre sonra –kısa da olsa- sınıf içi çatışmalara yol açtı. Sen önde oturdun, ben önde oturdum tartışmaları başladı. Gelelim Büyükçekmece Kampüsü’ne. Orada da tam olarak bir sınıfımız olduğu söylenemez. D-101 denilen ufak, sıcak bir konferans salonumuz var ders işlediğimiz. Sağ taraftan önünüze doğru açılan bizim masa olarak kullandığımız ama şahsen daha çok kol koyma yerine benzettiğim şeyler var. Solak arkadaşlarımız da kitaplarını sağa koyup yazmaya çalışıyor. Her ders en az üç defa “küt, pat” sesleri duyabiliyoruz. Masalar öyle küçük ki, insan telefonunu koysa kitabını koyamıyor, kitabı koysa kalemliğini, kalemlik koysa suyunu… Sıra uzun ancak her ders birinin bir şeyi düşmüş oluyor. Kimle konuşsam bir an önce bina yapımının hızlandırılmasını istiyor. Bu bizim en büyük talebimiz şu anda. Üstlerim ise kampüsün eski halini anlatırken gözlerinde görüyorsunuz hüznü. Tabii ki depreme dayanıksız binalarda derse girmek istemeyiz ancak bir an önce yeni binalarımıza kavuşmak, İstanbul’un en iyi üniversitelerinden ve en güzel kampüslerinden birinde daha iyi koşullara sahip olmayı hepimiz çok istiyoruz. Hadımköy tarafının boğucu havasında okumak, hayvanlarla bir arada olamamak hiç bizlik değil.
-Okuduğunuz bölümde ve genel olarak üniversitede yaşadığınız başka zorlanma alanları var mı? Yemekhane, ulaşım ve sosyal alan açısından yaşadığınız zorluklar nelerdir?
Bizim ulaşım ile ilgili ciddi bir problemimiz var. Büyükçekmece Kampüsü’ne ulaşmak için en az herkes kadar biz de acı çekiyoruz. Avcılar Kampüsü’nde ise bizim dersliklerimiz ve hastaneler Firüzköy çıkışının orada. Okula yetişmek için Avcılar’da oturmama rağmen bir saat önceden çıkmak gerekiyor. Eskiden şantiyenin olduğu yerde bir ara kapı var oraya minibüs de gidiyormuş, yürümesi de daha hızlı oluyormuş. O kapının açılmasını ya da ana girişten düzenli servisler kalkmasını çok isterdik. Yemekhane konusundan yukarıda bahsetmiştim aslında. Ama söylemeyi unuttuğum bir şey var. Büyükçekmece Kampüsü’nde porsiyonlar gerçekten çok küçük ve fazlası istendiğinde verilmiyor. Avcılar ile ister istemez karşılaştırıyoruz ve bariz farkı da görüyoruz. Bu fiyata bu porsiyon yetersiz bana kalırsa. Son olarak kulüp bütçelerine değinmek de istiyorum. Çoğu kulübe yeterli bütçe ayrılmıyor okulda. Gezi ve spor kulübü gerçekten kendi çapında uğraşıyor ve bu bizi keyiflendiriyor tabi. Ama hangi kulüple konuşsam yapılacak bir etkinlik için cebimizden bir sürü para çıkması gerekiyor. Kocaman ve şahsen benim âşık olduğum bir kampüsümüz varken bunu daha sosyal alanda da geliştirmenin öğrencileri mental açıdan iyileştireceğine ve daha iyi bir akademik hayata iteceğine inanıyorum. Üniversite yılları sosyalleşmek ve farklı aktivitelerde bulunmak için en güzel yıllarımız. Bunu hepimiz en iyi şekilde değerlendirmek istiyoruz. Kısacası sistemsel olarak çok ciddi problemlerle karşı karşıyayız üniversitemizde. Aslında bir yerinden tutulsa bu sorunların, sonrası çorap söküğü gibi gelecek ben eminim. Buraya çok isteyerek geldim ama burası maalesef depremin gazabına ağır uğramış bir bölge. Umuyorum ki ben 2.sınıf olduğumda Avcılar’da -prefabrik de olsa- binalarda eğitim alırım. İyi bir kampüsten öte, amfilerimizin özlemini çekiyoruz.
(İÜ-C’nin Sesi”nden alınmıştır.)