Gençlik mücadelesinin ivme kazandığı, eğitim hakkının çeşitli şekillerde gaspına ve anti-demokratik uygulamalara karşı refleks gösteren üniversitelerde faşist saldırılar yoğunlaşıyor. Bu saldırıların başlıca hedefini de Ankara’daki SBF ve DTCF gibi, yıllardan beri politik gençlik hareketinin merkezlerinden olagelmiş okullar oluşturuyor.
Geçtiğimiz aylarda SBF öğrencileri okulun kayyım dekanının dayattığı kapı yasağını protesto etmiş, anti-demokratik uygulamalarına karşı çıkmıştı. Geçtiğimiz hafta ise SBF’nin tarihinde yaşadığı en büyük akademik kıyımlardan birinin mimarı olan Erkan İbiş’in, okulda düzenlenecek “Türkiye’nin Modernleşme Süreci ve Mekteb-i Mülkiye” sempozyumuna “Onur Kurulu” üyesi olarak davet edilmesi üzerine, sempozyuma katılmak isteyen muhalif öğrenciler özel güvenliğin saldırısına uğradı. Ardından okulun içinde toplanan faşist çeteler sempozyuma katılmak isteyen öğrencileri hedef aldı. Öğrencilere saldıran faşist çeteler püskürtülürken okula polis yığınağı yapıldı ve öğrencilerin okuldan toplu çıkış yapılması polis tarafından engellendi. Tam bu sırada tekrar saldıran faşist çete gene polis tarafından adeta pohpohlanırcasına korunarak uzaklaştırıldı.
DTCF’de ise okuldaki meşruiyet zeminlerini tamamen yitiren ve gün geçtikçe okulda marjinalleşen faşist güruh kendisine meşruiyet zemini yaratmak adına sürekli olarak gerilim ve provokasyon peşinde. Devrimci-ilerici öğrencilere sürekli olarak saldırıp, püskürtüldüklerinde ise “teröristlerin saldırısına uğradıklarını” öne sürerek destek toplamaya çalışan faşist çetenin, okul öğrencileri nezdinde alay konusu haline gelmesi her ne kadar somut bir veri olsa da çetenin saldırılarına karşı DTCF öğrencileri henüz asgari düzeyde bir mücadele örebilmiş değiller.
Gençlik mücadelesinin tekrardan mayalanması üzerine tırmandırılan faşist saldırılar, gençlik mücadelesinin öznelerini yarattıkları suni gündemlerle oyalamayı, mücadelenin öğrenci kitlesinin nezdindeki meşruiyetini zedelemeyi ve gençliğin öncü güçlerini yıldırmayı hedefliyor. Saldırılara karşı verilecek cevap ise oldukça net: Faşizme karşı gençliğin tüm mücadele potansiyelini tek bir odakta toplamak ve faşist saldırılara karşı bir mücadele hattı çizmek. Bu hat, faşist çetelerin gerçek yüzünün sistematik teşhiri, gençlik mücadelesinin meşru zemininin kitle nezdinde korunması, saldırılar karşısında sinmek yerine mücadeleyi daha ileri bir hatta çekmek için seferber olunması ve akademik-politik talepler çerçevesinde birlik, mücadele ve dayanışmanın yükseltilmesi olarak özetlenebilir. Gençlik saflarında yeniden hissedilen mücadeleyi daha ileri safhalara taşımak da bu hat üzerinden faşist çetelerin tecrit edilmesi ile mümkün olabilir ancak.
Ankara’dan bir DGB’li