Meslek liseleri çok geniş bir yelpazede, özellikle teknik ve endüstri alanlarında yetiştirdiği ucuz, nitelikli iş gücü ile kapitalistler için büyük bir önem arz ediyor. Öyle ki, bugün birçok meslek lisesi sermayedarlar tarafından, onların ihtiyaçlarına göre eleman yetiştirecek şekilde fabrikaların yanında kuruluyor. “Meslek lisesi, memleket meselesi” diyerek kendileri için yaptıkları işi ‘memlekete hizmet’ diye pazarlıyorlar.
T24'den Talat Çiftçi ile gerçekleştirdiği söyleşi ile meslek liselerinin kendileri için önemini anlatan patronlardan biri de Mesut Uğur oldu. Beymed Sağlık, İnşaat, Sanayi ve Ticaret A.Ş Genel Müdürü olan Mesut Uğur, burjuva yazarlar tarafından “mesleki eğitim için en çok çırpınan” patron olarak tanıtılıyor. Tabii ki bu “çırpınış” gençliğin iyi bir eğitime kavuşması için değil, kendisinin de döne döne vurguladığı gibi sektördeki tekniker eksikliğinden kaynaklandığı içindir.
“Ya meslek lisesi ya da diplomalı işsizlik” başlıklı söyleşide, öncelikle uzun uzadıya ünlü birçok patronun meslek lisesi çıkışlı olduğunu anlatarak söze başlayan Mesut Uğur şunları da söylüyor:
-“Ülkelerin refahı, üretkenliği ve rekabetçiliği meslek eğitimi ile doğrudan ilgilidir. Yüksek katma değerli ürünlerin ve hizmetlerin oluşumunda, farklı seviyelerde eğitim almış kişilerin katkısı vardır.”
-“Sizin geçen hafta yazdığınız makaledeki gibi, Türkiye'de 8 milyon kadar üniversite öğrencisi varken aynı nüfusa sahip olan Almanya'da bu sayı sadece 3 milyon civarında. Aradaki farkı oluşturan gençlerin büyük bir kısmı meslek eğitimi alarak erken yaşlarda iş dünyasına giriş yapıyor. Almanya hem 5 milyon öğrencinin üniversite eğitiminden tasarruf ediyor hem de gençlerin daha önce katma değer yaratarak geçimlerini kazanmalarını sağlıyor.”
-“Sizce gençleri erken yaşlarda mesleki eğitime yönlendirmenin faydası nedir?” sorusuna şu yanıtı veriyor: “Bu yaklaşım ulusal insan kaynaklarının rasyonel ve verimli kullanımı ile alakalıdır. "Ağaç yaş iken eğilir." atasözümüz de eğitimin çocukluk döneminde başlaması gerektiğini vurguluyor. Akademik eğitim alan gençlerin ekonomiye katkı sağlaması 24 yaş civarında başlarken, meslek eğitimi ilk öğrenimden sonra yani 15 yaşında çıraklık ile başlar ve en azından 3 – 4 yıl sürer. Bu dönemde bile gençler ekonomik değer yaratmaya başlıyor... Meslekler iş yerinde, bir usta gözetiminde çalışılarak öğrenilir. Meslek eğitiminde çırak, çalıştığı kurumda mesleğini öğrenirken yavaş yavaş üretime de katılır. Bu eğitim ilkin basit büro işleri veya temizlik gibi kolay görevlerle başlar. Daha sonra, bir ustanın denetiminde yavaş yavaş daha zor işleri içerir. Meslek eğitimi alan çırak, kıdemine göre ücretlendirilir. Bu ücretlendirme motivasyonu ve kendine güveni arttırır. Meslek eğitimi bir sınavla tamamlanır ve diploma verilir... Nüfusu fazla olan ülkeler insan kaynakları açısından zengin demek değildir. Meslek eğitimi almış bireyler, ülkelerin insan kaynakları açısından değerini belirler...”
- Mesut Uğur bir soruya verdiği yanıtta ise aslında amacın bireyin kültürel açıdan da eğitim alması değil tamamen patronların çıkarı ekseninde şekillenmesi gerektiği şu cümleleri ile açıkça belirtiyor: “Bence meslek eğitimi ne Milli Eğitim Bakanlığı'nın (MEB) ne de Yüksek Öğretim Kurumu'nun (YÖK) işidir. YÖK akademik alanlar dışındaki mesleklerle ilgili çalışmamalıdır. Bence Meslek Yüksek Okulları (MYO) da kapatılmalıdır. Bir alanda çırak olarak yetişmeden o mesleğin yükseğinin öğrenilemeyeceği bilincine varmamız gerekiyor. Meslek eğitimi her sektörün meslek örgütlerine ve sivil toplum kuruluşlarına (STK) bırakılmalı, onlar kendi müfredatlarını belirlemeli, yeterlilik için ölçme değerlendirme sınavlarını kendileri yapmalıdır. Meslek eğitimi esnasında MEB'dan sadece anadil, yabancı dil, spor ve sosyalleşme gibi konular için destek alınmalıdır. MEB'nın meslek öğretilmekte olan işyerlerine yakın çevrede okulları kurarak, haftada 1-2 gün gerekli dersleri sağlaması yeterli olacaktır.”
- “Türkiye'de zorunlu eğitim 12 yıl ama tek hedef üniversite diploması. Oysa eğitim politikamız temel insan kaynakları planlamasına yönelik olmalıydı. Bu konuda standartlar tanımlanmalı ve meslek eğitimi ilgili meslek alanındaki STK'lara bırakılmalıdır. Mesleki eğitim müfredatı devletin işi değildir, onu en iyi o mesleğin uygulayıcıları bilir. Osmanlı'daki meslek örgütleri yani ahilik ve lonca teşkilatları da böyle işliyordu”
Kapitalistlerin bir tür sözcüsü gibi konuşan Mesut Uğur, mensubu olduğu sınıf için eğitimin ne anlama geldiğini pervasızca anlatıyor. Onlar için eğitimin bir anlamı var o da kapitalistlerin ihtiyaç duyduğu nitelikli/ucuz işgücünü yetiştirmek ve çocukları erken yaşta sömürmeye olanak tanıyan bir sistem. Yetişen genç kuşakların sosyal, kültürel, sportif, sanatsal, estetik gibi alanlarda geliştirilmesi ya da faaliyet yürütmeleri diye bir şey yoktur. Sermayedar takımına göre bu tür etkinlikler ancak ayrıcalık sınıfların çocuklarına layıktır. İşçi emekçi çocukları ise, 15 yaşından itibaren sömürü çarklarının içinde öğütülmesi gereken nesnelerden ibarettir.