2020-2021 eğitim öğretim yılı için üniversite tercih dönemi başladı. Salgın koşullarında YKS'ye giren 2.5 milyona yakın öğrencinin sadece yüzde 77.32'si Temel Yeterlilik Testi’nin (TYT) 170 puan barajını geçebildi.
Üniversite tercih günleri başlamadan haftalar önce, özel/vakıf üniversiteleri adeta yarışırcasına Türkiye'nin dört bir yanını tanıtım reklamları ile donattılar. Reklamlarda genellikle üniversitelerin sahip olduğu sosyal alanlar, üniversitelerinin kampüsleri, uyguladıkları eğitim yöntemleri ve yurtdışında sağladıkları imkanlardan bahsedildi. Akademik düzeyleriyle, bilimsel başarılarıyla övünen özel/vakıf üniversitesi neredeyse hiç yoktu. Bu üniversiteler reklamlara dev bütçeler ayırarak bu sene de öğrenci kapma yarışına girdiler.
YÖK tarafından yayınlanan “Vakıf Yükseköğretim Kurumları 2020 Raporu”na göre Türkiye'de toplam 77 özel ve vakıf üniversitesi var. Bunların 47'si İstanbul'da yer alıyor. Bu üniversiteler kütüphaneler için yaklaşık 85.5 milyon lira, tanıtım reklamları içinse yaklaşık 217 milyon lira harcama yapmışlar. Üniversite bütçelerinden reklamlara ayrılan bu pay, eğitimin ticarileşmesinin geldiği boyutu anlatıyor.
Her alanı olduğu gibi eğitim alanını da ticarileştiren sermaye devleti, özel/vakıf üniversitelerine tam destek veriyor ve öğrencileri bu üniversitelere gitmek için adeta teşvik ediyor. Devlet üniversitelerine ise yeterli miktarda bütçe ayrılmıyor; teknik donanım, laboratuvar ve uzaktan eğitim için gerekli alt yapı ihtiyaçları karşılanmıyor. Böylece birçok imkana sahip görünen özel/vakıf üniversiteleri “cazip” fiyatlar ile öğrencilerin tercih ettikleri üniversiteler oluyor.
Öğrencilerin “müşteri”, rektörlerin ise “patron” olarak görüldüğü özel/vakıf üniversitelerinin tanıtım reklamları ne kadar “renkli, dikkat çekici ve övgü dolu” olsa da, bu üniversitelerin öğrencilerden aldıkları para ile öğrencilere harcadıkları para arasında önemli bir açı var. Örneğin, Avrasya Üniversitesi öğrenci başına 4 bin TL harcama yaparken öğrenciden 20 bin TL istiyor. Üsküdar Üniversitesi ise öğrenciye 8 bin TL harcama yapıyor ama talep edilen miktar 26 bin TL ve 108 bin TL arasında değişiyor. Öğrenciye en az harcama yapan üniversitelerin başında ise Esenyurt ve Biruni Üniversiteleri geliyor.
Eğitimin parasız, ulaşılabilir ve nitelikli olması en temel hak iken, milyonlarca genç olarak üniversite tercih dönemlerinde özel/vakıf üniversitelerine yönlendiriliyoruz. Geleceksizliğin, işsizliğin arttığı bir dönemde, bir emekçi çocuğu olarak bu üniversitelerin talep ettiği parayı karşılama olanağına sahip olan çok az arkadaşımız var. Sermaye devleti bir yandan eğitimi ticarileştirirken, bir yandan da mezun olsak dahi iş olanağı olmadığından kaynaklı bizlere işsizliği/geleceksizliği dayatıyor.
Bizler sermaye devletinin bizlere reva gördüğü “geleceği” yaşamak zorunda değiliz! Özel/vakıf üniversiteleri arasında “en uygun fiyatlı olanı seçme” mecburiyetinde değiliz! Üniversite tercihimiz ne olursa olsun, gittiğimiz üniversitelerde beslenmeden ulaşıma, barınmaya kadar birçok sorun ile de karşılaşacağız. Tüm bunlara karşı üniversitelerde birliğimizi kurmalı, geleceğimiz için birlikte mücadele etmeliyiz.
Devrimci Gençlik Birliği