- Şimdilerde devletler krona krizine karşı aldıkları önlemlerle değerlendiriliyorlar. Bu açıdan bakıldığında Almanya dışarıya, gerekli her türlü önlemin herkes için alındığı ve kimsenin mağdur edilmediği gibi bir görüntü veriyor. Sence de öyle mi?
Bence öyle değil. Böyle genel bir görüntü verilmiş olabilir ama bu herkes için geçerli değil. Bu sizin sosyal konumunuza bağlı. Eğer benim konumumda bir öğrenciyseniz işiniz zor. Almanya’da eğer üniversite öğrencisiyseniz ve maddi durumunuz zayıfsa geçiminize ancak yeten bir miktarda devlet kredisi (BAföG) alabilirsiniz. Öğreniminizin normal süresi boyunca aldığınız bu devlet kredisinin yarısını işe atıldıktan sonra geri ödüyorsunuz. Eğer ailenizin maddi durumu belirlenen standardın üstünde ise bu krediden yararlanamıyorsunuz zaten. Hangi sebeple olursa olsun, eğer okulu normal süresi içerisinde bitiremeyip uzatırsanız krediniz kesiliyor. Sonrasında size ne geçinmeniz için ve ne de okulu bitirmeniz için herhangi bir destek veriliyor. Geçiminizi kendiniz sağlamanız gerekiyor. Şanslıysanız aileniz yardım eder. Yoksa hem çalışıp hem okumak zorundasınız. Bu arada sağlık ve sosyal sigorta primlerinizi de kendiniz ödemek zorundasınız. Ben de okulun normal süresini aştığım için kredim kesildi.
- Senin konumun nedir şimdi, işsiz mi?
Hayır değil. Kredisi kesilen öğrenciler işsiz sayılmıyor, dolayısıyla işsizlik parası da alamıyorlar. Ben de okulu normal süresinde bitiremediğim için altı sömestr sonra öğrenci kredim kesildi. Okul masraflarımı ve geçimimi sağlamak için bir sosyal kurumda çalışıyordum. Kız arkadaşım da aynı şekilde. Krona krizinden dolayı çalıştığım sosyal kurum kapandı. Kurumun kadrolu çalışanları evde çalışmaya devam ettiler. Benim gibi kadrolu ve tam zamanlı değil de geçici ve süreli kontratla çalışanların işine son verildi. Çünkü bizler, ancak ihtiyaç durumunda çağrılıyorduk. Şimdi bize ihtiyaç kalmadı.
- Peki nasıl geçiniyorsunuz?
Mart’tan bu yana ikimiz de işsiziz. Hiçbir gelirimiz yok ve hiçbir yerden sosyal yardım da alamıyoruz. Şimdiye kadar biraz dayanışma ve biraz da elimizdeki parayla idare ettik. Bu arada sağlık ve sosyal sigorta kesintilerini kendimiz ödemeye devam ettik. Fakat bu şekilde daha fazla devam etme şansımız yok. Gidip iş ve işçi bulma kurumuna (Arbeitsamt) başvurduk, durumu anlattık. İşsiz pozisyonunda olmadığımızı, dolayısıyla işsizlik veya sosyal yardım parası alamayacağımızı söylediler. Bize alternatif olarak tek bir yol gösterdiler. Dediler ki, size geri vermek şartıyla kredi verebiliriz sadece. Yani bir nevi borç verelim, bu durumu geride bırakıp çalışmaya başlayınca bize geri ödeyin. Benim zaten aldığım öğrenci kredisinden dolayı yaklaşık 10 bin euro borcum var. Bunu da alırsam bu borç yükü daha da ağırlaşacak. Benim durumumda olan ve benimle aynı sorunu yaşayan böyle binlerce öğrenci var. Yani şöyle düşünüyorlar bence: “Bu insanlar genç, nasılsa yarın bir gün mesleğe atılacaklar, verdiğimiz parayı geri versinler. Boşa karşılıksız para vermeyelim.” Yani bizim mağduriyetimizi kullanıyorlar. Sürekli iş bakıyorum ama bu süreçte iş bulmak da kolay değil. Bazı tam zamanlı işler var, fakat onlar da bana uymuyor.
- Bu durumu nasıl değerlendiriyorsun?
Almanya bugün dünyanın en zengin ülkelerinden biri. Hükümet pandemiye karşı bir trilyon euroyu aşkın fon ayırdığını söylüyor. Fakat bu paraların çoğu büyük tekellerin kasasına akıyor. İşçi ve emekçilere ve küçük esnaflara ise kırıntılar düşüyor sadece. Hatta bizim konumumuzda olan insanlara kırıntı bile düşmüyor. Bizim durumumuzda olan insanlar, eğer başka hiçbir çözümleri yoksa resmen aç kalmayla yüz yüzeler. Biz bir yana, hala BAföG alanların durumu da o kadar parlak değil aslında. Onlar da kıt kanaat geçinebiliyorlar sadece.
Merkel çıkıp diyor, “hiç kimse merak etmesin, devlet herkese bakar, kimse mağdur olmayacak!” Fakat bunlar gerçeklerle örtüşmeyen popülist laflar, yaşamın gerçekliği öyle değil. Kapitalist sistemde eğer işçi, emekçi, öğrenci veya yoksul bir insansanız, dünyanın en zengin ülkesinde de yaşasanız, o ülkenin zenginliğinden faydalanamıyorsunuz. Oranın zenginliğinden sizin payınıza düşen, en asgari koşullarda bir yaşam oluyor. Ya taşeron işçilik, ya düşük ücretli bir iş, ya işsizlik ve yoksulluk veya kriz durumlarında açlık oluyor...