Gençlik, çok dinamik bir kesimdir. Sermaye devleti ve sermayenin polisleri gençliğin dinamizmini kırmak için ellerinden geleni esirgemiyorlar. Gençliğe yönelik çok yönlü kuşatmanın ve saldırıların temel amacı ise, gençliği mücadeleden soğutmak ve gelecekte “düzene uygun kafalar” yaratmaktır.
Bugünün gençlik kuşağı, ilk yaşlarından itibaren, vahşi kapitalizmin yarattığı yoksulluk ile büyüdü. Gençler her ne kadar apolitik bir ortamda büyüseler de içinde yaşadıkları düzendeki konumları gereği, kendilerini bir şekilde mücadelenin içinde buluyorlar. Bu mücadelenin içine giremeyenler ise düzen içinde kaybolup gidiyorlar. Ya uyuşturucu, alkol vs. bağımlılığına kapılıyorlar ya da son çözüm olarak intihar psikolojisine sürükleniyorlar.
Kapitalist düzenin gençlere yönelik “Yapabilirsiniz!” pohpohlamaları, “Sabredin, başaracaksınız!” yalanları, artık gençlerin ilgisini çekmiyor. Yine de sermaye düzeni, gençliği bireycileştirmek ve duyarsızlaştırmak için gençleri farklı yollardan kendi içine çekmeye çalışıyor.
Ancak son dönemlerde derinleşen ekonomik kriz, okulların ticarethaneye dönüşmesi, gençliğin geleceksizliğe mahkum bırakılması gibi olgular, gençliği sistemden uzaklaştırıp, mücadeleye itiyor. Bu mücadele gençlik için çok çetrefilli oluyor. Önce aile baskıları geliyor. Zamanla okul idaresi ve polis-devlet baskıları devreye giriyor. Bu baskıların amacı, girişte de belirtildiği gibi, gençliği mücadeleden soğutmaktır. Yanı sıra, mücadeleye yönelen herhangi bir genci, kendisine yakın olan arkadaşlarından izole etmek, onları mücadeleci gençten uzaklaştırmak isteniyor.
Devletin-düzenin amacı olan “düzene uygun kafalar” operasyonu her şeye rağmen gençlik içerisinde ters tepiyor. Baskıları, gözaltları ve zindanları yaşayan gençlik, içinde bir volkan biriktiriyor. Bu volkan öyle bir patlayacak ki, işte o zaman gençliği kimse durduramayacaktır.
U. Ulaş