Dev Genç'in kuruluşunun üzerinden 51 yıl geçti. 9-10 Ekim 1969'da, Fikir Kulüpleri Federasyonu'nun (FKF) Olağanüstü Kurultayı'nda, FKF'nin adı ve tüzüğü değiştirilerek Dev Genç kuruldu. Kuşkusuz bu değişiklik sıradan bir değişiklik değildi. Toplumsal muhalefetin ve devrimci yükselişin en önemli bileşenlerinden biri olan devrimci gençlik için, eski bir anlayıştan kopuşu ve beraberinde devrimci bir dönüşümü getiriyordu. Bu dönüşüm, bir dizi siyasal sürecin birikimi ile gerçekleşmişti.
1960'lı yıllar, dünya çapında toplumsal uyanışın yaşandığı yıllardı. Latin Amerika ülkelerinden Vietnam'a, Avrupa'dan Asya'ya, tüm yeryüzü bir dizi savaşlar ve direnişler ile sarsılıyordu. Küba Devrimi, Vietnam Savaşı gibi bir siyasal gelişme dünya halklarının, işçilerin, emekçilerin ve gençliğin üzerinde etkisini gösteriyordu. Başta ABD emperyalizminin dünya halklarına dönük sömürgeci ve yayılmacı politikaları olmak üzere, emperyalist kapitalist sistemin yarattığı yıkım, halklarda, işçi ve emekçilerde ve gençlerde büyük bir öfke biriktiriyordu. Türkiye'de de 50'li yılların ikinci yarısı, kapitalist ilişkiler gelişmiş, 60'lı yıllara gelindiğinde ise modern işçi sınıfı ortaya çıkmış, sınıf çelişkileri daha da belirgin hale gelmişti. Dünya çapında emperyalizme karşı biriken öfke, Türkiye’de de yansımalarını bulmuştu. İşte tam da bu dönemde toplumsal, siyasal, akademik vb. bir dizi soruna karşı üniversitelerde kurulan Fikir Kulüplerine üye ilerici gençlik, bir araya gelmeyi ve örgütlülüğü tartışıyordu. Bu tartışmalar 12 Kasım 1965'te Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi kantininde FKF'nin kurulması ile sonuçlandı. FKF birçok üniversitede örgütlenmiş ve günden güne büyümüştü. Kurucu kadroları büyük oranda Türkiye İşçi Parti’liydi (TİP) ya da TİP’in etkisi altındaydı. Bu dönem FKF'nin içindeki diğer önemli kesim ise Mihri Belli’nin burjuva sosyalist Milli Demokratik Devrim (MDD) çizgisini savunuyordu. Yani gençlik, TİP'in parlamentarist çizgisi ve MDD'nin etkisi altındaydı.
FKF'nin kuruluşunun ardından bir dizi önemli gelişme yaşandı. Çok sayıda işçi grev ve direnişi, yoksul köylülerin toprak işgalleri, gençliğin eylemliliği ile birlikte sınıf ve kitle hareketi yükselişe geçmişti. Devrimci gençlik öücadelesinin safları bir dizi gelişme ile sürekli büyüdü. ABD emperyalizminin simgesi 6. Filo'ya karşı gerçekleşen eylemler, Vedat Demircioğlu'nun katledilmesi üzerine gerçekleştirilen protestolar, Vietnam Kasabı Komer'in ODTÜ'de arabasının yakılması gibi bir dizi militan eylemlilik gerçekleşiyordu. Devrimci gençliğin militanlaşan ve düzene sığmaz çizgisi beraberinde reformizmin etkisinden kopuşu getirdi. Devrimci gençlik, TİP'in uzlaşmacı parlamentarist çizgisine sığmıyordu. FKF'nin ileri kadroları, gençliğin bu devrimci dönüşümü ile yeni bir arayışa girdiler. 9-10 Ekim tarihinde gerçekleşen olağanüstü kurultay ile birlikte, FKF adını değiştirerek Dev-Genç oldu. Adı ile birlikte değişen yeni tüzüğünde o dönemin devrimci yönelimini ve bilincini yansıtan 2 madde eklendi. Bunlar “1) Dev-Genç emperyalizme ve feodal kalıntılara karşı verilen (…) devrim mücadelesinde sosyalist gençliğin düşünce ve eyleminin geliştirilmesi amacıyla kurulmuştur…” “2) Federasyona bağlı dernekler sosyalizm bilimini eylem kılavuzu edinen üyelerden oluşur…”
Dev-Genç, dönemin koşulları ve etkisi ile birlikte kısa sürede daha da kitlesel bir hale gelerek, dönemin devrimci gençliğini tek bir çatı altında birleştirdi. İçinde birçok farklı akım, düşünce barındırdı. Dev-Genç içerisinde, gelişen sınıf ve kitle hareketlerinin belirgin bir devrimci önderlikten yoksun oluşu temel bir tartışma konusu olarak öne çıkıyordu. Bu devrimci önderlik boşluğu, o dönem halihazırda birçok ideolojik ve politik eksikliği olan, ancak düzene karşı devrimci ve net bir tutum alabilen Dev-Genç kadrolarının yeni bir arayışa girmesi ve bir dizi devrimci örgüt kurması ile sonuçlandı. Parlemanterist çizginden keskin bir kopuş gerçekleşirken Dev-Genç'in bağrından THKO, THKP/C, TKP/ML gibi devrimci örgütler doğdu.
Dev-Genç işte böylesi bir tarihsel dönemde, yeri doldurulamaz bir tarihsel rol oynadı. “Düzen sınırlarını aşamayan burjuva sosyalist çizginin aşılmasını sağlayan ‘71 devrimci çıkışının DEV-GENÇ’in içerisinden olması hiç de tesadüfî değildir. Gelişen gençlik hareketinin ve sosyalist hareketin ihtiyaçlarına yanıt üretebilme kaygısının bir sonucudur. Tarihsel bir gelişim aşamasının vardığı sonuçtur. DEV-GENÇ deneyimi, gençlik hareketi için bugün hala aşılamamış bir eşiği ifade eder. Ancak bu örgüte sahip çıkmak, hiçbir biçimde onu dar bir siyasal gençlik örgütüne indirgemekle ya da gelenekçilik yaparak mirasta hak iddia etmekle olmaz. Bu yoldan yürüyenler ya nostaljik söylemlerin arkasına sığınarak onun devrimci özünü karartır, ya da DEV-GENÇ’i salt dar militanlığa indirgeyerek devrimci demokrasiye hapsolur.”*
Dev-Genç'ten bugüne
Bugün toplumsal muhalefetin devlet terörü ile kuşatıldığı bir dönemden geçiyoruz. Dinci gerici sermaye iktidarı, faşist baskı ve zorbalığı işçiler, emekçiler ve gençler üzerinde tahakküm kurmak amacıyla kullanmaya devam ediyor. Öte yandan kapitalizmin büyük bir çürüme içerisinde olduğu her geçen gün daha da hissediliyor. Bu büyük çürüme ve krizin faturası ise tüm topluma kesilmek isteniyor.
Bu tablodan gençliğin payına ise büyük bir “geleceksizlik” düşüyor. Kapitalizm gençliğe işsizlik, açlık, yoksulluk, yalnızlık ve tükenmişlik dışında bir gelecek sunamıyor. Gençliğin en temel ihtiyacı olan “eğitim hakkı”, paralı eğitim uygulamaları başta olmak üzere çeşitli şekillerde gasp ediliyor. İşte tüm toplumun ve beraberinde gençliğin yaşam koşullarının bu denli kötü olduğu, geleceğin; sömürü, açlık ve toplumsal çürüme dışında bir şey ifade etmediği bir düzende “örgütsüzlük” sistemin en büyük silahı oluyor. Bu silah kimi zaman gençleri “yalnızlığa, tükenmişliğe” sürüklerken (Furkan Celep, Sibel Ünlü örneklerinde olduğu gibi), kimi zaman da çürümenin bir parçası yapıyor. Ya da, dinci gericiliğin etkisi altına sokuyor.
Bütün bunlara bakarak “örgütlülüğü” bugünümüz ve yarınımız olarak görmek, bu eksende hareket etmek zorundayız. Kuşkusuz birleşik, kitlesel ve devrimci bir gençlik hareketi inşa etmek açısından toplumsal ve siyasal bir dizi koşulun olgunlaşmasının önemi yadsınamaz. Ancak bugün, gençliğin içerisindeki mücadeleci ve düzen karşıtı ilerici dinamikleri kucaklamak ve onları devrim mücadelesine kazanmak güncel bir görev olarak karşımızda duruyor.
Dev-Genç'in ortaya çıktığı ve geliştiği koşullar elbette bugünkü tablodan daha farklıydı. Bugün gençlik hareketi bir dizi gençlik örgütünün pratiği ve eylemliliğine daralmış durumda. Ancak yukarıda altını çizdiğimiz gibi; kapitalizmin gençliğe sunduğu “geleceksizlik” gençlik cephesinde öfke biriktiriyor. Bu öfke henüz eylemli süreçler yaratmış ve örgütlenmiş değil. Ancak yarın yaratmayacağı anlamına da gelmiyor. “DEV-GENÇ’in mirasına sahip çıkmanın güncel anlamı, günün görevlerine sahip çıkmak ve gençliğin içerisinde bulunduğu dağınıklığı, parçalılığı aşmak için gençlik cephesinden yanıt üretebilmeyi gerektirmektedir. DEV-GENÇ, bugün halen bize birleşik, kitlesel ve devrimci bir gençlik hareketinin nasıl olması gerektiğinin işaretini vermektedir. Yeni DEV-GENÇ’ler yaratmanın güncel anlamının bugün için birleşik, kitlesel ve devrimci bir gençlik hareketi yaratmaktan geçtiği hiçbir zaman akıldan çıkarılmamalıdır.”*
*(Ekim Gençliği, sayı 140, Ekim 2012)
İ. Y. Gün