Türkiye işçi sınıfı, 51 sene önce, 1970 tarihinde, yaşadığımız toprakların en büyük eylemi olarak tarihe geçecek bir direniş gerçekleştirdi. 15-16 Haziran günlerinde sokaklara dökülen 150 bini aşkın işçi ve emekçi, düzenin haramilerine asıl gücün kimin elinde olduğunu hatırlattı.
1970’li yıllar kapitalizmin geliştiği, bununla birlikte baskı ve sömürü koşullarının daha da ağırlaştığı yıllardır. Dönem, artan sömürü koşulları karşısında işçi sınıfının örgütlendiği, sınıf bilincinin yükseldiği ve toplumsal hareketliliğin sokaklara taştığı bir dönemdir aynı zamanda. Sermaye devleti tam da işçi sınıfının gelişen hareketliliğinden duyduğu korkudan kaynaklı, çeşitli saldırılar gündeme getirir. Kritik bir hamle olarak, işçilerin sendika seçme özgürlüğünü ellerinden alan, DİSK’in fiili olarak yok olmasını hedefleyen yasa saldırısını hayata geçirmeye karar verir. Bu yasa yürürlüğe girebilseydi, işçiler devlet eliyle kurulmuş olan patron yanlısı TÜRK-İŞ çatısı altındaki sendikalara üye olmak zorunda kalacaklardı. 15-16 Haziran günlerinde sokaklara dökülen on binlerce kişi bu saldırıyı boşa düşürmüş oldu.
15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi, destansı bir direnişti. Halen daha Türkiye’nin en büyük, en kitlesel ve militan eylemi olma özelliğini taşımaktadır. O şanlı günlerde, Kocaeli ve İstanbul’da 168 fabrikadan 150 bini aşkın işçi sokakları zapt etmiştir. İşçilerin buluşmasının önüne geçmek isteyen sermaye devleti, köprüleri açarak geçişleri engellemek istemiştir. Dönemin sermayedarları devrim oluyor düşüncesi ile ülkeyi terk etmeye çalışmıştır.
O yıllarda, 2 gün boyunca işçilerin haklı mücadelesinde yerini alan, sokak sokak militan mücadeleyi ören ve barikatları yıkanların başında devrimci gençlik de vardır. Grevlere dayanışma ziyaretleri örgütleyen, işçilerin her türlü mücadelesinde her zaman yanında olan devrimci gençlik, büyük direnişte sınıfını yalnız bırakmamıştı. Ayrıca 15-16 Haziran Direnişi, devrimci gençliğin işçi sınıfının önemini ve devrim mücadelesindeki öncü rolünü anlaması bakımından da önemli bir yerde durmaktadır.
Bugün gelinen noktada, 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi’nin ruhu ile mücadeleyi yükseltmek, yeni 15-16 Haziranlar yaratmak, her zamankinden yakıcı bir ihtiyaç haline gelmiştir. Günümüzde kapitalizmin yarattığı ve pandeminin ağırlaştırdığı ekonomik-sosyal krizin faturası işçilere ve emekçilere kesiliyor. Pandeminin en başından bu yana üretim alanlarında bir an olsun çarklar durdurulmazken, Türk sermaye devleti, yaşadığımız toprakları dış sermayedarlara ucuz işgücü cenneti olarak pazarlamaya çalışıyor. Ağır sömürü şartları yetmiyormuş gibi çalışma yaşamına virüs kapma tehlikesi de dahil oldu. Böylece milyonlarca işçi ve emekçi artık üretim alanlarında ölüm ile burun buruna çalışmak zorunda bırakıldı. Ayrıca bu süreçte işten atmalar sözde yasaklandı ancak devlet tarafından sermayedarlara sunulan imkanlar sayesinde Kod-29, Kod-49 gibi maddeler ile işçiler ve emekçiler işsiz bırakıldı, işçi sicilleri kirletildi. Milyonlarca insan açlığa ve yoksulluğa mahkum edildi.
Sermaye iktidarının saldırılarından ve oluşturduğu karanlık tablodan elbette gençlik de nasibini aldı. Son yılların en yüksek diplomalı işsiz oranları ile karşı karşıyayız. Bugünün gençliğine reva görülen tek şey geleceksizlik ve işsizliktir. Tüm bunların yanı sıra son dönemde daha da ayyuka çıkan çürümüş düzen, çeteleşen devlet gerçekliği ile sermaye devletinin kirli ilişkiler içerisinde nasıl bir bataklıkta debelendiğini görüyoruz. Rant ve talan projeleri, silah ve uyuşturucu kaçakçılığı gibi kirli işler bir avuç asalağı daha da zenginleştirirken, milyonlarca insan sefalet koşulları içerisinde, yaşam mücadelesi vermek zorunda kalıyor.
Sermaye devleti, bu vahşi saldırılarındaki cüreti işçi sınıfının örgütsüzlüğünden alıyor. Bu pervasız saldırıları püskürtmek ise bizlerin ellerinde.
Bugün sermaye devletinin milyonlara reva gördüğü kölelik koşulları karşısında Sinbo ve SML Etiket direnişçileri başta olmak üzere işçiler direniyor.
Gençlik, sorgulamayan, dindar, kindar ve biat eden bir neslin yaratılması için üniversitelerin teslim alınmasına karşı, anti-demokratik uygulamalara karşı direniyor.
Kadınlar, katledilmemek ve şiddete maruz kalmamak için, hakları için sokaklara çıkıyor.
Bizler tüm bu sorunları yaratan kapitalist düzenin karşısına topyekun bir mücadele ile çıkmak zorundayız. Tıpkı bundan 51 sene önce, iki gün boyunca işçiler-emekçiler, kadınlar ve gençler hakları ve gelecekleri için el ele verdiklerinde neleri değiştirebileceklerini gösterdikleri gibi, yine aynı şekilde bu örgütlü mücadeleyi yükseltmek zorundayız! Kapitalizmi yıkacak yegane güç olan işçi sınıfının öncülüğünde, yeni 15-16 Haziran Direnişleri yaratmak yolunda, Devrimci Gençlik Birliği olarak mücadeleyi yükseltmeye devam edeceğiz!
Yaşasın 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi!
Yolumuz işçi sınıfının yoludur!
Devrimci Gençlik Birliği