Hanau’da yaşanan ırkçı faşist saldırının yıldönümü vesilesiyle, Alman Yeşiller Partisi’ne mensup ünlü isimler, ırkçılığa ve ayrımcılığa karşı anayasal değişiklikler ve yeni bir bakanlığın kurulmasını talep etti.
“Devletin en yüce görevinin, tüm sosyal grupları korumak” olduğunu vurgulayan, Yeşiller Partisi’ne mensup seçkin ve tanınmış isimler arasında Claudia Roth, Aminata Toura, Barbara Unmüßig, Katharina Schulze, Ulle Shauws ve Sergey Lagodinsky yer alıyor.
Die Zeit’ta yer alan habere göre, her türlü sosyal gruplar için eşit hakların güvence altına alınmasının anayasal değişiklikten geçtiği öne sürülen önergede, aynı zamanda sosyal dayanışmadan görevli bir bakanlığın kurulması talebi de bulunuyor.
Federal parlamentoda ve eyalet parlamentolarında yer alan milletvekillerinin yanı sıra, Avrupa Parlamentosu’nda bulunan Yeşiller milletvekillerinin de destekledikleri önerge, tüm dışlanan sosyal grupların yasal güvenceden yoksun olduklarını ve devletin insan haklarını güvenceye almakla yükümlü olduğunu hatırlatıyor.
Yeşiller Partisi temsilcileri, anayasal güvenceye alınması gereken hakların ihlal edildiği durumlarda, devletin bunun sosyal statüden ve aidiyetten kaynaklı olduğunu gözetmek zorunda olduğunu savunuyor. Önergede; tüm Almanya genelinde sosyal dayanışmadan sorumlu bakanlığın görevleri arasında ayrımcılıkla mücadele etmenin yanı sıra, göçmenlik ve göç sorunu, engelliler, yaşlılar, kadınlar, gençler ve demokrasiye teşvik gibi konuların olması gerektiği vurgulandı.
Hükümetin ayrımcılıkla mücadele merkezinin (Antidiskriminierungsstelle-ADS) başlıca görevlerinden birinin de bu konularda aktif gözetim rolünü üstlenmek olduğunu vurgulayan önerge, devlete bağlı mevcut etik komitesi benzeri bir eşitlik komitesi kurulmasını öneriyor.
Cinsiyet, din, ulus, kültür vb. üst kimlik farklılıklarına dayalı ayrımcılığın ve ırkçılığın yaygınlaştığı günümüz kapitalist toplumunda, bundan dolayı iş ve eğitim, sağlık ve barınma imkanlarından faydalanamayan insan sayısı giderek artıyor. Irkçılığın ve ayrımcılığın düzenin tüm kurumlarına sirayet ettiği Almanya’da Yeşiller Partisi’nin öne sürdüğü bu önerge, ayrımcılık ve eşitsizlikler konusunda düzen içi hayalleri pekiştirme niteliği taşıyor.
Kapitalist sistem, işçi sınıfını ve emekçileri daha fazla sömürebilmek uğruna bölüp parçalayarak, birbirine karşı kışkırtarak bu ayrımları ve eşitsizlikleri daha da derinleştiriyor. Dolayısıyla ezen-ezilen, sömüren-sömürülen ilişkisine dayalı özel mülkiyet düzeni varoldukça, eşitsizlik ve ayrımcılık burjuvazinin kurmuş olduğu bakanlıklarla ve yasalarla ortadan kalkmayacaktır.
Üretim ilişkilerine bağlı oluşan sınıfsal ayrımlar başta olmak üzere bu ayrımları ve eşitsizlikleri sürekli yeniden üreten, derinleştirip yaygınlaştıran sömürü düzenini ortadan kaldırmak, toplumun tüm bireylerinin koşulsuz eşit haklara sahip olmasını sağlamak, işçi sınıfının devrimci sorumluluklarının başında geliyor. Bu da sınıfın birliğini ve mücadelesini örgütlemekten geçiyor.