Yargı terörüne karşı Kürt halkı ile dayanışmaya!

Kobani Davası’nda yağdırılan cezalar baskı ve şiddete dayalı politikaların tırmandırılacağının göstermiştir. Dayanışmaya, birlik olmaya, kararlı/birleşik mücadeleye ve Kürt halkıyla omuz omuza olmaya her zamankinden daha çok ihtiyaç var.

  • Haber
  • |
  • Dünya
  • |
  • 18 Mayıs 2024
  • 08:30

Dinci-faşist iktidar, Kürt halkına, ilerici, devrimci güçlere ve toplumsal muhalefete karşı on yıllardan beri faşist bir kudurganlıkla saldırıyor. Her türlü iktisadi, siyasal, sosyal hak ve özgürlük talebi, dizginsiz bir terör, tutuklama ve zindanlara kapatmakla yanıtlanıyor. Tüm bunlar, sermaye sınıfının, emperyalistlerin ve onların saraydaki uşaklarının çıkarlarını korumak içindir.

Düzen hukukunu bile ayaklar altına alan AKP’nin yargısı da zorbalığın ve keyfiliğin temel araçlarından biridir. Kobani Davası’nda yargılananlara yağdırılan cezalar bunun somut ispatı olmuştur. 16 Mayıs’ta açıklanan karar, yargının dinci-faşist rejimin elinde keyfi bir terör aracı olduğunu bir kez daha kanıtladı. Kararın da kararı verenlerin ve verdirenlerin de hukukla hiçbir alakası yok.

HDP eski Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ’la Selahattin Demirtaş'ın da aralarında olduğu 108 siyasetçinin yargılandığı davada açıklanan karar, Kürt halkına ve onun politik temsilcilerine yönelik bitmek bilmeyen bir kin ve düşmanlığın, intikam duygusunun en iğrenç örneklerinden biridir. İliklerine kadar çürümüş Türkiye’nin kapitalist düzenini yöneten kokuşmuş dinci-faşist iktidar, yağdırdığı ağır hapis cezalarıyla Kürt halkının eşitlik ve özgürlük mücadelesine, onun kırılamayan iradesine saldırmıştır.

Katil İŞİD sürülerinin Kobani’ye saldırmasının ardında Erdoğan, “Kobani düştü düşecek” diye sevinç çığlıkları atmıştı. Kürt halkının ve hareketinin büyük fedakarlığı ve direnme kapasitesi, boğazına kadar kirin ve kanın içine batmış faşist şefin hevesini kursağında bırakmıştı. Erdoğan rejiminin himayesi ve koruması altındaki cihatçı İŞİD çeteleri püskürtülmüş ve Kobani özgürleştirilmişti. Bu direniş ve sonuç, Erdoğan’ı adeta çıldırttı. Büyük bir kin ve öç alma histerisiyle Kürt halkına karşı faşist bir terör uyguladı, ama bu da işe yaramadı. MGK’de hazırlanan Çöktürme Planı da çökmüş oldu.  

‘Sivil anayasa’ tartışmaları, “normalleşmeye yumuşamaya ihtiyaç var” yalanları tekrarlanırken, “Biz hiçbir zaman kutuplaşmanın tarafı olmadık” türünden riyakarca laflar eden Erdoğan, Kobani Davası’nda yağdırdığı cezalarla baskı ve şiddete dayalı politikaları tırmandıracağını göstermiştir. Tüm baskı ve zorbalık araçlarının yanı sıra yargı terörünü de sistematik olarak işleten tek adam iktidarı, Kürt halkına ve onun demokratik taleplerine yönelik saldırıları şiddetlendireceğinin sinyalini verdi. Açlığa, yoksulluğa, işsizliğe, zamlara, ‘boğaz sıkma’ politikalarına, keyfi zorbalığa karşı hoşnutsuzluğu ve öfkesi büyüyen işçi ve emekçileri sindirmek için de devlet terörü ve baskısı daha da azdırılacaktır. Dolaysıyla dayanışmaya, birlik olmaya, kararlı/birleşik mücadeleye ve Kürt halkıyla omuz omuza olmaya her zamankinden daha çok ihtiyaç var.

Yaşasın Kürt halkının eşitlik ve özgürlük mücadelesi!

Yaşasın işçilerin birliği halkların kardeşliği!    

BİR-KAR