Suudi Arabistan’daki Ortaçağ artığı şeriatçı rejimin insanlığa karşı işlediği suçlar arttıkça, batılı emperyalistler nezdindeki itibarı da yükseliyor. Kaşıkçı cinayetini işlerken vahşi yüzünü bir kez daha gösteren bu rejim, batı medyasının bir kesimi tarafından eleştirilmeye başladı. Eleştirilerin hedefinde şeriatçı rejimin “parlayan yıldızı” diye pazarlanan veliaht prens Muhammed bin Selman var.
Bu eleştirilerin IŞİD’e verdiği destekten, içerideki muhaliflere karşı faşist icraatlarından, Yemen halkını adeta soykırım riskiyle karşı karşıya bırakan savaş üzerinden değil de, Kaşıkçı cinayeti üzerinden yapılması, medya tekellerinin ikiyüzlü, ilkesiz olduklarını gözler önüne seriyor. Buna rağmen bu eleştiriler, batılı emperyalistlerin bu prensle ortaklığı sürdürmelerini zorlaştırıyor. Nitekim bazı ülkeler göstermelik kabilinden de olsa Suudi Arabistan’a silah satışını durdurduklarını ilan etmek zorunda kaldılar.
Şeriatçı rejim, eleştirileri ilkin çok önemsemedi ya da öyle göründü. Zira eli kanlı prensin kaderini belirleyecek olan ABD emperyalizminin tutumuydu. CIA’yı kaynak gösteren medyanın bin Selman’ı Kaşıkçı’nın katili ilan etmesi, Trump’ı sıkıştırdı. Konuyla ilgili yöneltilen soruları kıvranarak yanıtlayan Trump, bin Selman konusunda kararsızmış gibi laflar ederek sıyrılmaya çalıştı. Yine son kertede riyakarlık seremonilerini sürdürmekte zorlanan Trump, ağzındaki baklayı çıkarmak durumunda kaldı.
Son basın toplantısında Suudi Arabistan’ın kendileri için ne kadar önemli olduğunu hatırlatan Trump, ABD silah şirketlerinin şeriatçı rejim sayesinde ihya olduğunu ve bu şeriatçı rejimin petrol fiyatlarının düşük kalmasını sağladığını söyledi.
Trump, ne pahasına olursa olsun şeriatçı rejimle işbirliğine devam edeceğini ilan ederken, Suudi Arabistan’ın İsrail için taşıdığı öneme özellikle dikkat çekti. “Suudi Arabistan olmasaydı İsrail’in başı dertte olurdu” diye konuşan Trump, ABD’nin Ortadoğu’da politikalarını hayata geçirmesinde de şeriatçı rejimin katkılarına dikkat çekti.
Genelde körfez şeyhlerinin, özelde Suudi Arabistan’ın Filistin halkını katleden siyonist İsrail’le işbirliği yaptıkları bir sır değildi. Son dönemde bu iki gericilik odağı arasındaki ilişkiler aleni bir hal almaya başlamıştı. Buna rağmen Suudi rejimi, söylemde Filistin halkının sorunlarıyla ilgilendiğini iddia edebiliyordu.
Trump’ın açıklaması, körfez şeyhlerinin Filistin halkından yanaymış görünmelerini gereksizleştirdi. Çünkü kral, şeyh, prens takımının, Filistin halkına karşı siyonist İsrail rejiminin safında yer aldıklarını, tartışmaya yer bırakmayacak şekilde ortaya koymuştur.
“İslam dünyasının lideri” havalarına bürünen şeriatçı rejim, “iki kutsal (Mekke-Medine) mekanın hizmetkarı” diye de caka satıyor. Oysa Trump’ın açıklamaları bu rejimin esas misyonunun Amerika’ya uşaklık etmek ile siyonist İsrail’e “zırh” oluşturmaktan ibaret olduğunu gözler önüne sermiştir.