7 Aralık'ta sosyal demokrat devlet başkanı Pedro Castillo’ya karşı gerçekleştirilen Amerikancı parlamento darbesinin ardından Peru giderek daha derin bir şiddet ve kaos ortamına sürüklenmiş durumda.
Darbeyle göreve getirilen Castillo’nun eski yardımcısı devlet başkanı Dina Boluarte rejimi her türlü direnişi en sert şekilde bastırmaya çalışsa da ülke çapındaki protestolar hız kesmeden devam ediyor. Hafta sonu boyunca 100'den fazla yerde kurulan barikatlarla ülkenin büyük bölümünde trafik durma noktasına geldi. Halk hareketi karşısında çaresiz kalan darbe hükümeti, yayınladığı bir kararnameyle başkent Lima ve diğer üç bölgede halkın anayasal hakları olan seyahat ve toplanma özgürlüğünü askıya aldı. 15 Ocak günü yürürlüğe giren kararname, “Peru ulusal polisinin, silahlı kuvvetlerin desteğiyle, iç düzeni kontrol altında tutmasını” emrediyor. OHAL ile konut dokunulmazlığı, ülke topraklarında seyahat, toplantı ve gösteri özgürlüğü ortadan kaldırılıyor.
Ordunun müdahalesini yasallaştırmayı amaçlayan OHAL ile birlikte Peru sokakları çok daha yaygın olarak devlet şiddetine sahne olacak. Telesur haber kanalının 16 Ocak günü yayınladığı bir habere göre, devlet şiddetiyle öldürülenlerin sayısı şu ana kadar en az 50’ye yükseldi. Polisin acımasız operasyonlarında yüzlerce gösterici yaralandı ve tutuklandı.
Telesur, artan baskı ve tehditlere rağmen, yerli Aymara ve Quechua topluluklarının yanı sıra farklı eyaletlerden sendika ve sosyal örgütlerin binlerce üyesinin 16 Ocak günü Lima'ya doğru yola çıktığını bildiriyor. Yürüyüşçüler, 27 Temmuz 2000 tarihinde diktatör Alberto Fujimori’ye karşı düzenlenen büyük protestoyu örnek alıyorlar. “Marcha de los Cuatro Suyos” (Dört Yönün Yürüyüşü) kapsamında Peru’nun dört bir yanından on binlerce kent ve kır yoksulları Lima'ya doğru yola çıkmış ve akşam saatlerinde 100 binden fazla insan Paseo de la República’da “Abajo la dictadura!” (Kahrolsun diktatörlük!) sloganlarıyla adeta Lima'yı teslim almışlardı.
Bir grup katılımcı hafta sonundan bu yana başkentte bulunurken, Aymara halkının temsilcileri de 16 Ocak gününden itibaren Lima’ya gideceklerini ve darbeci Dina Boluarte hükümetinin istifa edene kadar orada kalacaklarını açıkladılar. Organizatörler olağanüstü hale rağmen yaklaşık 50 bin kişiyi harekete geçirmeyi umuyorlar. Yerli Çiftçiler Birliği “Central Única Nacional de Rondas Campesinas” (Cunarc) Başkanı Santos Saavedra, 15 Ocak günü yaptığı açıklamada, örgüt üyelerinin halihazırda Lima’da olduğunu doğruladı. Telesur'a konuşan Saavedra, “Pazartesi günü daha fazla heyet gelecek ve taleplerimiz karşılanana kadar burada kalacak” dedi. Boluarte'nin istifasının yanı sıra göstericiler parlamentonun feshedilmesini, bir kurucu meclisin toplanmasını ve meşru görevinden alınmasının ardından tutuklanan ve o zamandan beri tutuklu bulunan Pedro Castillo’nun serbest bırakılmasını talep ediyorlar.
Peru Sosyal Bilimler Araştırmaları Enstitüsü (Instituto de Estudios Peruanos-IEP) tarafından 15 Ocak günü yayınlanan bir ankete göre, Boluarte hükümeti katılımcıların yüzde 71’i tarafından reddediliyor. Yüzde 88 -bir önceki aya göre sekiz puan daha fazla- parlamentonun kararlarını reddediyor. Öte yandan, katılımcıların yüzde 60’ı protestoları haklı bulurken, yarısı da kendilerini göstericilerle özdeşleştirdiklerini ifade etti. IEP’ye göre, gençler arasında protestoları onaylama oranı yüzde 72 ile en yüksek seviyede. Telesur’un haberine göre, Peru anket enstitüsü Ipsos tarafından aralık ayında yapılan ankete göre, katılımcıların yüzde 52’sinin mümkün olan en kısa sürede yeni seçimlerin yapılmasından yanayken bu oranın şimdi yüzde 88’e çıktığını bildiriliyor.
7 Aralık'ta Peru'da gerçekleştirilen darbeden bir ay sonra 8 Ocak'ta Brezilya'da da meydana gelen darbe girişimi Latin Amerika'yı arka bahçesi olarak gören ABD emperyalizmi ve onun yerli uşaklarının dillerine doladıkları “demokrasi” lafının sadece kendilerinin iktidarda kalmalarına yaradığı sürece bir anlamı vardır. Guatemala, Şili, Honduras, Paraguay, Arjantin, Bolivya, Peru ve Brezilya'daki ABD destekli darbeler bunlardan sadece bazılarıdır. Çin gazetesi Global Times 10 Ocak günü Brezilya'da yaşanan son olayların “ABD'nin nüfuz alanı olarak gördüğü diğer Latin Amerika ülkelerinde de tekrarlanma potansiyeline sahip olduğu”nu yazıyordu.
6 Ocak 2021’de ABD Kongre Binası’na yapılan saldırının planlayıcılarıyla yakın bağları olan Brezilya’nın eski devlet başkanı Bolsonaro’nun Biden yönetimi tarafından da desteklenmiş olması, Latin Amerika’yı arka bahçesi olarak gören ABD emperyalizmi için statükonun korunması için her yolun mubah olduğunu gösteriyor. ABD haber kanalı CNB’de yer alan haber göre, Brezilya'da darbe tezgahlayan Bolsonaro’nun Beyaz Saray'ın eski baş stratejisti Stephen Bannon’a danışmanlıkla görevlendirmesi de bunu gösteriyor. Onlar Latin Amerika halklarının estirdiği değişim rüzgarının dünyaya yayılmasından korkuyorlar.
Kaynak: Junge Welt