3 Ocak 2020’de İran Devrim Muhafızları’na bağlı Kudüs Gücü komutanı General Kasım Süleymani ile Haşdi Şabi Başkan Yardımcısı Ebu Mehdi el-Mühendis, İranlı subaylar ve Iraklı korumalarla birlikte on kişi öldürülmüş, Trump cinayeti üstlenmişti. İran, ABD’nin Irak’taki en büyük askeri üssünü füzelerle vurarak karşılık vermişti. Buna karşılık vermeyen ABD’nin İran saldırısını sineye çekmesi, “dünya jandarması” için zayıflık belirtisi olarak değerlendirilmişti.
Süleymani-el Mühendis cinayetinin yıldönümü yaklaşırken İran’ı hedef alan tehditlerin dozunu yükselten Trump yönetimi, savaş aygıtına Basra Körfezi’nde gövde gösterisi yapma emri verdi. ABD, B-52 nükleer bombardıman uçaklarını Kuzey Dakota’dan kaldırıp Ortadoğu’ya, bir nükleer denizaltıyı da Basra Körfezi’ne gönderdi. Aynı günlerde siyonist İsrail de kışkırtıcı tehditlerle provokasyonu pekiştirmeye çalıştı.
Trump’ın giderayak bir çatışmaya çekmek istediği İran ise, tüm provokasyonlara rağmen, “sakin” bir tutum aldı. Ancak olası bir saldırıya hazırlıklı olduğunu ve uygun bulduğu yöntem ve araçlarla yanıt vereceğin ilan etti. Militarist gövde gösterisi yapan Trump yönetimi ise, cinayetin yıldönümünde saldırı hazırlıkları yapıldığını iddia ederek, Amerikan askerlerini hedef alacak her girişime yıkıcı bir karşılık vereceği tehditleri savurdu.
Gerilimi tırmandıran Trump yönetimi önce Basra Körfezi’nde gösteri yapan askeri güçleri çekeceğini ilan etti ancak çok geçmeden çekilme kararının iptal edildiği açıklandı.
ABD geri adım attıramıyor
Saldırılar, provokasyonlar, ablukalar, ambargolar on yıllardır ABD’nin Ortadoğu politikasının merkezinde yer alıyor. Bunlara kimi zaman rüşvetler ekleniyor. Her türlü aracı kullanan Amerikan yönetimleri, ihtiyaca göre İsrail ile Körfez Şeyhlerini de kullanıyor. Buna rağmen ABD-İsrail-Körfez Şeyhleri cephesine karşı duranlar geri adım atmıyor.
Ömrünü dolduran Trump yönetiminin provokasyonları işe yaramış görünmüyor. Uranyum zenginleştirme programında çıtayı yükselten İran, ABD’nin çekildiği nükleer anlaşmada yüzde 3,67 ile sınırlanan uranyum zenginleştirme oranını yüzde 20'ye çıkardığını, günlük üretimi de 8-9 kiloya çıkaracağını açıkladı. Trump’ın askeri güçlerini Basra Körfezi’nden çekmekten vazgeçtiğini ilan etmesinden sonra açıklanan bu kararla İran, geri adım atmak niyetinde olmadığını gösterdi. İran yöneticileri, Amerikan ordusunun bölgedeki hareketlerini dikkatle izlediklerini, olası bir saldırıya etkili bir karşılık vereceklerini açıkladılar.
İki cephe belirginleşiyor
ABD son aylarda İsrail ile diğer işbirlikçilerini bir cephede toplamak için yoğun çaba sarf etti. Nitekim Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Fas, Sudan gibi ülkelerin rejimleri, İsrail ile ilişkileri “normalleştirme” kararı aldılar. Bu işin merkezinde ise Suudi Arabistan var. Açıkça ilan etmekten çekinse de, Suudi kralı siyonistlerle yakın işbirliği içinde. Son olarak Katar ile Suudi Arabistan arasındaki gerilime müdahale eden Trump yönetimi, Körfez’deki kuklalarını barıştırdı. Bu rejimler ile İsrail, ilişkileri normalleştirmenin ötesinde, ABD destekli yeni bir cephe oluşturuyorlar.
Son günlerde yaşanan gelişmeler, başını İran’ın çektiği ABD-İsrail karşıtı cephenin de oluşmaya başladığına dair veriler sunuyor:
* Süleymani-el Mühendis ikilisinin ölüm yıldönümünde İran, Irak, Suriye, Lübnan, Yemen gibi ülkelerde, koronaya rağmen on binlerce kişinin katıldığı “şehitleri anma” gösterileri düzenlendi. Yapılan konuşmalarda ABD ile bölgedeki işbirlikçileri hedef alındı.
* El-Mayaden kanalına konuşan Lübnan Hizbullah’ı lideri Hasan Nasrallah, ABD-İsrail ikilisine ve Körfez rejimlerine açık mesajlar verdi. Suudi kralının ABD’den kendisinin öldürülmesini istediğini açıklayan Nasrallah, bin Selman’a yaptıklarının sonuçlarına katlanmaya hazır olması gerektiği mesajını verdi.
Filistin’e taşınan silahlarla ilgili bilgi veren Hizbullah lideri, Kornet füzelerinin Gazze’ye ulaştırılmasını Kasım Süleymani’nin bizzat organize ettiğini açıkladı. Suriye devlet başkanı Esad’ın Filistin, Lübnan, Irak direnişlerini desteklemek için elinden geleni yaptığını söyledi ve “direniş ekseni”nin olası bir ABD-İsrail saldırısına karşı durmaya hazır olduğunu iddia etti.
* Dikkat çeken bir diğer gelişme, Gazze Şeridi’ndeki direnişçi Filistin örgütlerinin askeri alanda ortak hareket etme kararı almalarıdır. İdeolojik-siyasi farklılıklarına rağmen silahlı direnişte ortak hareket etme kararının ilk somut adımı, 12 direnişçi örgütün ortak bir askeri tatbikat yapmaları oldu.
* Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, Hamas, İslami Cihad gibi direnişçi örgütlerin temsilcileri, katıldıkları bir televizyon programında, İran’ın Filistin direnişine her türlü desteği sunduğu, bu sayede füzelerin artık Gazze ve Batı Şeria’da imal edilebildiğini açıkladılar.
* Bu süreçte olası saldırılardan çekinen Trump yönetimi, Bağdat Büyükelçiliğindeki görevlilerin çoğunu tahliye etti. Oysa Haşdi Şabi komutanları herhangi bir saldırının düzenlenmemesi yönünde çağrı yapmışlardı. Bağdat’ta on binlerce kişinin katıldığı “şehitleri anma” gösterisinde yapılan konuşmalarda ABD’ye bir tür meydan okundu.
* Aynı günlerde yazılı bir açıklama yapan Irak Ketaib-i Hizbullah Genel Sekreteri Humeydavi ise şunları söyledi: “Bugün şer elçiliğine (ABD Büyükelçiliği) girmeyeceğiz. Hükümeti de devirmeyeceğiz. Hala vaktimiz var. Silahımız (Güçlerimiz), tarih boyunca tüm askeri kurumlar ve ordulardan daha düzenli ve kontrollü. Bu silah, her daim elimizde kalacak ve kimsenin bu silaha müdahale etmesine izin vermeyeceğiz.”
Trump yönetiminin Basra Körfezi’nde güç gösterisi yaptığı günlerde yaşanan bu gelişmeler, ABD-İsrail-Körfez Şeyhleri cephesine karşı duran güçlerin de daha organize hareket etmeye başladıklarını gösteriyor. Son dönemde belirginleşmeye başlayan bu iki cephe, bölgedeki çatışma potansiyellerine işaret ediyor.