2020 yılı biterken uzun uzun bölge ülkelerinde son bir yılın dökümünü yapıp 2021’e devreden krizleri aktardık. Son birkaç hafta içinde İsrail ile Arap/Körfez ülkelerinin yakınlaşma sürecinin hızlanması ve Katar’a yönelik ekonomik/siyasi kuşatmanın kaldırılması gibi önemli gelişmeler olsa da Irak, Suriye, Lübnan, Ürdün, Mısır, İsrail; velhasıl topyekün bütün bir bölge ABD’nin Yeni Başkanı Biden’ın koltuğa oturmasını bekliyor hâlâ. Bu nedenle siyasi ilişkiler rölantide, krizlerin önemli bir kısmı raflarda, diplomasi koridorları teyakkuzda…
Bugünlerde bölge basını Biden’ın ekibindeki isimler üzerinden hangi ülkeye veya kriz dosyasına yönelik nasıl bir politika belirleyeceğine dair tahminlere yoğunlaşmış durumda.
Genel manzara bu şekilde ancak alanı Suriye ve Lübnan’ı içine alacak şekilde daralttığımızda 2021’deki olası senaryoların tamamının temelinde ekonomik kriz var. Tahminlere ve her iki ülkedeki genel duruma bakıldığında en azından önümüzdeki 1 yıllık gelişmeleri şekillendiren tek faktörün derin ekonomik kriz olduğu söylenebilir. İki ülkenin de şartları farklı ancak siyasi ve ekonomik olarak birbirlerine eklemlenmiş durumdalar. Bu nedenle, bölgedeki uzmanlar Suriye ve Lübnan’ın birbirlerinin kaderlerini etkilemeye devam edeceğini söylüyor.
Suriye’den başlayalım.
Aylardır devam eden benzin krizi nedeniyle hâlâ benzin istasyonlarının önünde birkaç kilometreye ulaşan kuyruklar var. Haliyle bu durum nakliyat maliyeti başta olmak üzere çarşı pazar fiyatlarını sürekli yükseltiyor.
ABD yaptırımları ve üstüne Covid-19 salgını sebebiyle sınırların kapatılması harap durumdaki ekonomiyi komaya sokmak üzere. Birçok müdahaleye rağmen doların düşmemesi, dövizdeki istikrarsızlık sebebiyle insanların piyasadan döviz toplayıp bunu da ellerinde tutma eğilimleri durumu daha da kötüleştiriyor. Tabii sınırların kapalı olması ve yaptırımlarla durma noktasına ulaşan ticaret sebebiyle ülkeye giren döviz miktarının çok düşmesinin de ekonomik krizi daha da derinleştirdiği söyleniyor. Ortalama memur maaşları resmi kura göre 50, karaborsadaki kura göre 25 doların altına inmiş durumda. Buna karşılık yarım kilo zeytin 1.5-2 dolar civarında. Yine çarşı-pazardaki ortalama fiyatlara göre orta halli bir memur maaşı ile 4 kişilik bir ailenin 1 aylık mutfak masrafının yapılması imkansız.
El yakan fiyatlardan sonra ikinci sorun işsizlik. Fabrikaların yeniden çalışmaya başlamasından tarımsal üretime yeniden geçilmesine kadar her alanda teknoloji ve ham madde temini gerekiyor ki, bu da ABD yaptırımlarına takılıyor.
Herkesin gündeminde ekonomik kriz ve yarının belirsizliği var.
Suriye’yi 2021 yılında yeni anayasanın yazımı, cumhurbaşkanlığı seçimi, İsrail-Arap ülkeleri yakınlaşmasının Suriye’ye etkileri, İran-Körfez-İsrail-ABD mücadelesinin olası yansımaları, Rusya’nın pozisyonu, Türkiye’nin yeni hamleleri gibi birçok kriz başlığı bekliyor. Ancak sıcak çatışma döneminde bile dış politik esaslara göre şekillenen adımlar bu yıl itibariyle ekonomik krize göre belirlenecek gibi görünüyor.
Mesela Şam-Tahran ilişkileri Suudi Arabistan ve Mısır başta olmak üzere birçok bölge ülkesinin Şam ile ilişkilerini normalleştirme pazarlıklarının ilk şartı. Şimdiden bölgeden uzmanlar “Şam’ı Tahran’a daha da muhtaç hale getiren siyasi ve ticari blokajlar kaldırılmalı ve Şam ile bölgedeki diğer ülkeler ticari ve siyasi ilişkileri en kısa sürede başlatmalı” ve “Şam’ı Tahran’dan uzaklaştırmanın tek yolu ticari blokajın sürdürülmesi” şeklinde iki farklı görüş etrafında tartışmaya başlamış durumda.
Lübnan’daki ekonomik durum da Suriye’den farklı değil. Lübnan’da ekonomik sebeplerle başka ülkelere yönelik göçün iç savaştan beri en yüksek seviyeye ulaştığını öne sürenler var. Siyasi istikrarsızlığa ek olarak Suriye’ye yönelik yaptırımların Suriye kadar Lübnan’ı da etkiliyor olması nedeniyle zaten on yıllardır kronikleşmiş olan kriz daha da derinleşiyor.
Suriye çok uzun yıllardır ABD başta olmak üzere birçok ülkenin yaptırımlarına maruz kalması sebebiyle ithalat-ihracat, para transferi, menşei değişikliği gibi birçok faaliyeti Lübnan üzerinden yürütüyordu. Lübnan ekonomisinin ana gelir kaynaklarından biri Suriye idi. Suriye yaptırım altındaydı ancak Lübnan üzerinden nefes borusu açılmasına da göz yumuluyordu. Ancak ABD’nin son yaptırımları Suriye’ye yatırım yapan, Suriyeli iç çevreleri ile ticari ilişkiler yürüten, Suriye’ye herhangi bir kalemde mal satan veya satımına aracı olan herkesi kapsadığı için yüzlerce Lübnanlı iş insanı ve firması da kara listeye girme tehdidi ile karşı karşıya kaldı.
Tabii Lübnan Hizbullah’ına yönelik art arda gelen yaptırımların da ekonomiye ölümcül darbeler vurduğunu unutmamak gerek ki, bu yaptırımlardan Lübnan’da etkilenmeyen tek kesim de Hizbullah. Uzun süredir hedefte olan Hizbullah ekonomik faaliyetlerini yürüttüğü alternatif kanallar ve ağlar oluşturalı çok oldu. Ancak Hizbullah’a yönelik yaptırımların topyekün Lübnan’ı etkilemesi ve bunun da Hizbullah’a yönelik iç baskıyı artırmasının amaçlandığı söylenebilir.
Birkaç yıl öncesine kadar diplomasisini bölgesel müttefiklik ilişkilerinin, dengelerin, iç siyasi çevrelerin çıkarlarının şekillendirdiği Lübnan da artık hamlelerini ekonomik krizi göz önüne alarak belirleyecek gibi görünüyor.
Velhasıl her iki ülke için de 2021’in bol krizli bir yıl olacağı açık ve her ne kadar basın açıklamaları ve resmi söylemler dikkatleri siyasi mücadelelere çekse de diplomatik temasların ve pazarlıkların temel konusu yatırımlar, nakdi yardımlar, yaptırımların esnetilmesi gibi ekonomik krizleri hafifletmeye yönelik olacak.
Şimdilik en sık dile getirilen yorum; 2011 yılından beri çalkalanan bölgenin ekonomik krizlere daha fazla dayanamayacağı, bu krizlerin devam etmesi halinde Suriye ve Lübnan başta olmak üzere bölgedeki bazı ülkelerin çökebileceği ve bu durumun göç akınları başta olmak üzere bütün dünyayı etkileyecek kısa ve uzun vadeli sonuçları olabileceği yönünde. Bu yoruma bağlı olarak en sık dile getirilen tahmin (veya temenni) sonuçları kestirilemez yeni bir yıkımı en azından bölgede çıkarları olan ülkelerin göze alamayacağı şeklinde…
Hangi tahminlerin doğru çıkacağını zaman gösterecek ancak ekonomik krizlerin şekillendireceği siyasi/diplomatik süreçlerin daha da öngörülemez olacağı kesin.
Evrensel / 21.01.21