Mısır’dan asker gönderme, AB’den yaptırım kararı…
Libya’da çatışmanın tarafı olan devletler Ocak ayında Almanya’nın öncülüğünde Berlin’de konferans düzenlemiş, Libya sorununa “barışçıl” bir çözüm bulmak için “silah ambargosu” uygulanması kararı almışlardı.
İmzalanan anlaşmanın bir bağlayıcılığının olmadığını herkesten çok konferansta o kararı alanlar biliyordu. Nitekim anlaşmanın üzerinden birkaç hafta geçmeden Libya petrolü uğruna verilen savaşın alevleri Akdeniz'de yaşanan Türk-Fransız boğuşmasıyla yeni bir evreye taşındı. Türk sermaye devletinin Hafter'e karşı Sarraj hükümetine sağladığı militarist destek Libya'da dengenin Sarraj hükümeti lehine değişmesini sağladı.
Sarraj dolayısıyla da Türk devleti lehine değişen durumdan rahatsız olan Mısır Devlet Başkanı Abdülfettah el Sisi, yaptığı açıklamada, Türkiye'nin Libya'daki faaliyetleri nedeniyle artık Mısır'ında Libya'ya askeri müdahalede bulunmasının meşru olduğunu söyledi. Sarraj ve Saray rejimi gibi Sisi de kendileri için Sirte’nin “kırmızı çizgi” olduğunu belirtti.
“Petrol hilali”ni denize bağlayan kavşak: Sirte
Sirte'nin önemi, kentin güneydoğusunda uzanan ve “Libya petrol hilali” olarak bilinen zengin petrol kaynaklarının denize ulaştırılmasındaki stratejik konumundan geliyor. Trablus merkezli kukla Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH), uluslararası anlaşmalar uyarınca Libya petrolünün ihracatı konusunda tek yetkili merci olsa da, bölgeye hakim olan Hafter birlikleri petrol ihracatını bloke ederek, petrol paralarının iki savaş ağası arasında paylaşılmasını istiyor.
Libya'da Türk sermaye devletinin de parçası olduğu savaş kışkırtıcılığı çatışmaların yayılma riskini arttırdı. Sermaye devletinin açık desteğini alan Trablus’taki kukla Ulusal Mutabakat Hükümeti grubunun, Hafter güçlerine karşı operasyon açıklaması savaşın şiddetlenebileceği mesajını verdi. Sirte'ye çok yakında saldırı düzenleyeceklerini duyuran UMH'ye karşı Mısır devleti de karşı harekete geçti.
Sarraj’ın kukla hükümetini meşru kabul etmeyen ve Hafter'i destekleyen Tobruk Meclisi, Türkiye'nin “işgaline” karşılık Mısır'ın da gerektiği takdirde Libya'ya askeri müdahalede bulunabilmesine onay veren bir tasarıyı kabul etmişti. Sarraj hükümetiyle imzaladığı anlaşmayı Libya'ya asker göndermek için kullanan Türk sermaye devleti gibi Mısır da, Libya'ya asker gönderme kararını bu uşak tayfasının çağrısına dayandırıyor. Mısır parlamentosu, “ulusal güvenliğin savunulması” amacıyla Mısır'ın “batı cephesinde” bulunan “yabancı terörist gruplar” ve “sabıkalı milisler” ile savaşılması için yurt dışına silahlı asker gönderilmesine izin veren tezkereyi onayladı. “Türkiye’nin Libya işgalini ulusal güvenlik” sorunu kabul eden Mısır yönetimi, gerekirse savaşa girebileceği mesajları veriyor. Yanı sıra, Erdoğan ve AKP’sinin Müslüman Kardeşleri kirli planları için kullanması da, Mısır’ı endişelendiriyor. AKP-MHP rejiminin gözü dönmüş yayılmacılık politikası devam ederse, Libya’da çatışmaların yayılması kaçınılmaz olacak.
İki ABD işbirlikçisi rejimin Libya’da karşı karşıya gelmesi Washington’da kaygı yaratmış görünüyor. ABD emperyalizminin başı Donald Trump’ın, Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah el Sisi’yi arayarak Libya konusunu görüşmesi, artan gerilimin kontrol altında tutulması ihtiyacından kaynaklanıyor olsa gerek.
Bu arada bölgede taraflar arasında savaş kışkırtıcılığını sürdürenler diplomasi trafikleriyle yeni savaşları hazırlıyorlar. Türk sermaye devleti adına Hulusi Akar, UMH’nin İçişleri Bakanı Fethi Başağa ve Malta İçişleri Bakanı Byron Camilleri üçlü toplantı yaptı. Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Verşinin ve heyetininse Türkiye’nin olası bir saldırıda izleyeceği tutumu konuşmak için Ankara'ya dün geleceği öne sürülüyordu.
AB'den yaptırım adımları
Almanya, Fransa ve İtalya devlet başkanı ve başbakanları yayınladıkları ortak bildiride, Libya’daki savaşa müdahale eden ve bu ülkeye silah sevkiyatı yapan ülkelere karşı yaptırım kararı alınabileceğini duyurdu. Açıklamada, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) tarafından alınan silah ambargosu kararı da hatırlatılarak, “Libya'da artan askeri gerilim ve çatışma riskinin artmasından ciddi endişe duyulduğu” söylendi.
Yaptırım kararı alınabileceği uyarısından sonra Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas, silah ambargosunu delen “şirket, kişi ve kuruluşların” tümünün listelenmesi gerektiğini belirtip, “Libya’ya malzeme ve paralı askerlerin kiralık gemi veya uçakla ulaştırıldığını biliyoruz” diyerek, ikinci adımda da bu malzeme ve paralı askerlerin geldiği ülkelere yaptırım uygulanabileceğini kaydetti.
AB'nin yaptırımlarla Libya'nın yağmalanmasında daha aktif rol üstleneceğini açıklaması gibi Mısır'ın asker gönderme kararı da Libya savaşının seyrini değiştirebilir.
Tüm gelişmeler, sermaye rejiminin Libya yağmasından pay alma hırsının bir bataklığa dönüşme ihtimalini güçlendiriyor. Bu ise emekçilerin sırtına yeni faturalarını yıkılacağı anlamına geliyor. Dolayısıyla her tür işgalci/yayılmacı savaşa karşı durmak, emekçilerin geleceği açısından kritik bir önem taşıyor.