Koronavirüs salgını yüzünden oluşan maske ihtiyacı bir türlü karşılanamazken, kapanan maske fabrikası şimdi hatırlanıyor. Fransa’nın Bretagne Bölgesi’nde yılda 200 milyona kadar üretim yapabilen bir Fransız şirketi olan Plaintel, 2018’de kapitalizmin kâr hırsı nedeniyle kapatılmıştı. Salgınla birlikte fabrikanın neden kapatıldığı sorgulanmaya başlandı. O dönem işçilerin tepkilerini duymayan burjuva medya şimdi onların görüşlerine yer veriyor. Fabrikanın zarardan kaynaklı kapatılmadığını yeni bir şeymiş gibi keşfediyor.
Plaintel şirketi 2010 yılında Amerikalı Honeywell grubu tarafından satın alınmıştı. Amerikalı şirket satışın ardından sistematik olarak üretimi parçalayıp, işçileri işten çıkarmış ve son olarak da fabrikayı 2018 yılında tamamen kapatmıştı.
Fabrikada özellikle sağlık emekçileri için gerekli olan FFP2 solunum maskeleri üretiliyordu. 2009’da H1N1 gribi döneminde, 7 gün 24 saat düzeninde 300 işçiyle çalışan fabrika şimdi faaliyette değil. Üretim bantlarının bir kısmı Amerikalı şirketin Tunus’taki fabrikasına taşınırken, kalan üretim araçları da hurdacıda parçalanmıştı.
En büyük müşterisi devlet olan şirket, yılda en az 180 milyon maske üretimini taahhüt ederek devletten düzenli ödeme alırken kârlarını büyütüyordu. Fakat devletin stok amaçlı maske alımını durdurmasının ardından, kârı azalan şirket, bilinen kapitalist işleyiş programını devreye soktu. Önce işçi sayısını 140’a düşürerek, büyük bir işçi kıyımı gerçekleştiren patronlar, sonradan da kârlarından ettikleri zarardan kurtulmak için şirketi sattılar.
Şirketi bir Amerikan tekelinin satın almasıyla güçlü bir şirkette çalışacağını düşünen işçiler ise kısa süre içinde şirketin aslında bir tekelleşme hamlesiyle satın alındığını gördüler. Honeywell Şirketi’nin fabrikayı aldıktan sonraki ilk hamlesi, işten çıkarmalara devam ederek, üretimi iyice daraltmak olmuştu. Son olarak da üretimin bir kısmı Tunus’a taşındı ve fabrika tamamen kapatıldı. Kalan son işçilerin kıdem hakları dahi gasp edilmiş ve işçilerin hakları için devlet nezdindeki girişimleri karşılıksız kalmıştı.
Şimdi koronavirüs salgınıyla Fransız burjuvazisi, ucuz işgücü ülkelerine taşıdıkları fabrikalarda üretilen ürünlerin sevkiyatında yaşanan sorunları çözmeye çalışırken, kapattıkları fabrikaları hatırlıyorlar. Fakat bunu da ulusal üretim söylemi eşliğinde milliyetçi propagandalara konu edip, işçi ve emekçileri manüpüle ederek yapıyorlar. “%100 Fransız üretimi”, “Fransa’da üret, ülkeni koru” minvalindeki mesajlarla sistem, kendini yeniden üretmek ve işçileri Fransa’da üretime dahil etmek adına “fedakarlığa” çağırıyor. Kapitalistlerin kâr üzerine kurulu düzenleri gereği kapanan fabrikaların, yine onların kâr edebilmesi amacıyla açılması tartışılıyor. Krizi fırsata çevirmek için, Arçelik’in bir dizi şirketle solunum cihazı üretmeye başlaması türünden her yolu deniyorlar. Kapanan fabrikaların açılması bile onların düzeni altında toplum yararına olmayacaktır.
Kapitalistlerin, ihtiyacımız olmayan ama yüksek kâr getirecek şeyleri bize dayattıkları bu tüketim toplumunda, tüm insanlığın ihtiyacı kapanan fabrikalardan ötesidir. İşçi ve emekçileri kurtaracak olan yine kendi emekleri ve bilinçleri olacaktır.
Kızıl Bayrak/Paris