Küresel güçlerin Afrika’ya artan “ilgisi”

Fransa ile birlikte Batı ve ABD’nin bölgede istenmemesi, kovulması elbette ki önemli gelişmeler. Ne var ki kaynak zengini bölge halkları fakirleşmeye devam ederken, gidenlerin yerine gelenlerle birlikte yerli işbirlikçiler sömürü ve talanla zenginleşmeye devam edecekler. Ta ki, “uyuyan dev” (bölgenin işçi, emekçi ve ezilen halkları) uyanıp kendi kaynaklarına sahip çıkıncaya dek. Aksi halde yeni gelenin gidenden çok da farklı olmadığının ortaya çıkması uzun zaman almayacaktır.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Dünya
  • |
  • 06 Mayıs 2024
  • 14:30

Afrika, son yıllarda dünya gündeminde giderek daha fazla sözü edilir hale geldi. Kıtada son yıllarda peş peşe meydana gelen darbeler, Rusya ve Çin’in bölgede daha etkin hale gelmesi, Çin’in ekonomik gücü ve Rusya’nın Afrika’ya adeta geri dönüşü, gözlerin Kıtaya çevrilmesine, küresel güçlerin Afrika’ya “ilgisinin” artmasına nede oluyor.

Sadece ABD, Rusya, Çin ve eski sömürgeci batılı emperyalistler değil, palazlanma aşamasında olan Türkiye ve İran gibi alt kademe güçler de kıtaya “ilgide” kusur etmiyorlar.

***

2020 sonrası Mali, Çad, Gine, Burkina Faso ve 2023’de Nijer, devamında ise, Ağustos 2023’te Gabon’da darbeler gerçekleştirildi. Sierra Leone, Gine Bissau’da, yani batıdan doğuya Atlantik Okyanusu kıyısındaki Senegal’den Moritanya, Mali, Burkina Faso, Nijer, Nijerya, Çad ve Kızıldeniz’e komşu Sudan ile Eritre’yi içine alan ve Sahel kuşağı diye adlandırılan bölgede sular durulmuyor.

Temmuz 2023’ten beri askeri cunta ile yönetilen bölgenin uranyum zengini ülkesi Nijer, daha çok dikkat çekiyor. Cunta rejiminin ilk icraatı, ülkede büyük nüfuza sahip Fransa’nın yanı sıra diğer Avrupalı emperyalist güçlerin kovulması olmuştu. Akabinde Batı yanlısı “Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu” bloğundan da ayrıldı. Şimdi de Washington’a “kafa tutuyor.”

Mart 2024’de Nijer, 2014’te ABD ile imzaladığı “Askeri İş Birliği Anlaşmasını” tek taraflı feshettiğini duyurdu.

ABD ile anlaşmanın feshi sonrası Washington’dan, “Nijer’in Rusya ve İran ile ilişkilerinden endişe duyuyoruz” açıklaması geldi.

Son birkaç yılda Afrika ülkelerinde peş peşe meydana gelen darbeler Rusya ile ilişkilendiriliyordu.

Rusya bu ülkelerin, özellikle de eski Fransa sömürgelerinin en önemli silah tedarikçisi olarak öne çıkıyor. Fransa ise artık istenmiyor. Rusya’nın sağladığı desteğin yanı sıra halkların kıtayı on yıllar boyunca yağmalayan batılı sömürgecilere duyduğu tepkiler, darbelerin başarıya ulaşmasını kolaylaştırıyor.

Kıtada Nijer’in önemi

Bu ülke ABD, Rusya, İran ve Fransa gibi devletler için çok önemli.

Nijer, ABD’nin Cibuti’den sonra Afrika’daki en büyük ikinci üssüne ve Sahel’deki ana istihbarat merkezine ev sahipliği yapıyor. Ayrıca ABD’nin bu ülkede yaklaşık 1000 askeri personeli ve “Niger Air Base 201” adlı İHA üssü bulunuyor. ABD için Nijer’in “önemi” buradan geliyor.

Darbe öncesi Nijer, Sahel kuşağında ABD ile Batılı askeri üslere ev sahipliği yapan tek ülkeydi.

Bu nedenle “demokrasi ile yönetilen son kale” olarak adlandırılan “son” ülkeydi.

IŞİD, El Kaide, Boko Haram gibi İslamcı terör örgütlerinin bölgeyi istikrarsızlaştırma saldırıları, ABD ile Batılı emperyalistler tarafından, “İstikrarı sağlamak” adı altında bölgede kalmaya gerekçe yapılıyordu. Oysa bu tür örgütlerin ABD başta olmak üzere emperyalistler ilişkileri olduğu bir sır değil. Nitekim dönemin ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, “IŞİD’i biz kurduk” demişti.

Ne var ki “istikrar” için bölgeye çöreklenen emperyalist güçlerin silahları ile sözü geçen çağdışı İslamcı grupların saldırıları artarak devam ediyordu.

Bu çağdışı guruplar, kendi varlıklarını “emperyalistlerin bölgedeki varlığına karşı mücadele” ile açıklıyor ve bunun üzerinden kendilerine bir meşrutiyet yaratmaya çalışıyorlardı.

İnandırıcılığını yitiren ABD ile Batı’nın yerini, Mali’den Sudan’a Sahel Kuşağı Rusya ile yakınlaşma alıyor. Bu gelişmeler, ABD’nin hegemon gücündeki zayıflamanın bölgeye yansımasıdır. Geçmişte kendisine biat etmeyen yönetimleri faşist darbelerle deviren ABD, son yıllarda işbirlikçilerini deviren darbeleri izlemek zorunda kalıyor.

2024’dün başında Rusya ile “Savunma İşbirliği Anlaşması” yaptığını duyuran yeni Nijer yönetimi, ABD’ye net bir mesaj vermiştir. Yanı sıra çiçeği burnundaki cuntanın liderinin İran’ı ziyaret etmesi ise mesajı daha da belirgin hale getirdi.

Uranyum zengini, fakir ülke Nijer

Nijer, dünyanın en yoksul ülkeleri sıralamasında ilk beşte yer alıyor. Ne tuhaftır ki uranyum rezervleri bakımından da ilk beşte yer alıyor. Dünya Nükleer Birliği (WNA) verilerine göre ülke, Afrika’nın en yüksek dereceli uranyum yataklarına sahip ve Avrupa Birliği’nin en büyük ikinci uranyum tedarikçisi konumunda. AB uranyum ihtiyacının yüzde 25‘ini Nijer’den karşılıyor.

Ülkenin uranyumu Fransız şirket Orano tarafından çıkarılıyor. Ülke, Fransa ve Avrupa’nın enerji ihtiyacını karşılamada kilit bir role sahip.

Fransa, Orano nükleer enerji şirketi üzerinden Nijer’in uranyum kaynaklarını 1970’den bugüne işletiyor ve ihtiyacının önemli bir kısmını bu ülkeden karşılıyor.

Ülke ekonomisindeki önemi ile öne çıkan uranyum, Nijer halkı için saçtığı tehlikelerle de öne çıkıyor. Uranyumun elde edilmesi ve rafine edilmesi ağır çalışma koşullarının yanı sıra ciddi radyoaktif kirliliğe de neden oluyor.

***

Dünya genelinde 2023 sonu itibariyle, 32 ülkede toplam 439 Nükleer Güç Santrali (NGS) faaliyette. 61 NGS’e de inşa ediliyor; inşa aşamasında olan ülkelerden biri de Türkiye.

Fransa, elektrik üretiminde nükleer enerjiyi yaygın olarak kullanan ülkelerin başında geliyor. NGS’lerin dünya elektrik üretimindeki payı yaklaşık yüzde 10. 56 nükleer tesise sahip olan Fransa, elektrik ihtiyacının yüzde 70’nden fazlasını bu NGS’lerden temin etmesiyle dünya çapında ilk sırada yer alıyor.

Bu nedenledir ki Sahel Kuşağı ülkeleri en başta da Nijer, Fransa için çok hayati öneme sahip.

Fransa’nın Afrika'daki eski sömürgelerinde Fransızca hala resmi dil.   Ancak Fransızcanın resmi dil olmaktan çıkarılması için referandumlar yapılıyor. Sahel Kuşağı'nda Fransa'ya karşı oluşan tepkiler, kıtanın yönelimini etkileyen önemli gelişmeler olarak öne çıkıyor.

Sonuç olarak, Fransa ile birlikte Batı ve ABD’nin Afrika'daki nüfuzu irtifa kaybederken, Çin ve Rusya’nın bölgedeki nüfuzları artıyor. İran ve Türkiye gibi alt kademe ülkeler de buralarda tutunmak için sınırları zorluyorlar. Rusya ya da Çin’e veya ikisine birden tutunarak kendilerine alan açmaya çalışıyorlar.

Fransa ile birlikte Batı ve ABD’nin bölgede istenmemesi, kovulması elbette ki önemli gelişmeler. Ne var ki kaynak zengini bölge halkları fakirleşmeye devam ederken, gidenlerin yerine gelenlerle birlikte yerli işbirlikçiler sömürü ve talanla zenginleşmeye devam edecekler. Ta ki, “uyuyan dev” (bölgenin işçi, emekçi ve ezilen halkları) uyanıp kendi kaynaklarına sahip çıkıncaya dek. Aksi halde yeni gelenin gidenden çok da farklı olmadığının ortaya çıkması uzun zaman almayacaktır.