Hollanda'da başbakanlığını Mark Rutte'nin yaptığı 4 partili burjuva koalisyon hükümeti, çocuk yardımlarıyla ilgili yaşanan skandal nedeniyle istifa etti. Yetkililerin binlerce aileyi haksız yere dolandırıcılıkla suçladıkları ve onları mali sıkıntılara soktukları söyleniyor.
Perşembe akşamı Hükümeti oluşturan sağcı-gerici Özgürlük ve Demokrasi İçin Halk Partisi (VVD), Hristiyan Demokratlar Birliği (CDA), Hristiyan Birlik Partisi (CU) ve sol liberal Demokratlar 66 (D66)'dan oluşan koalisyon hükümetinin şefleri bir araya geldi. Yaşanan skandalla ilgili siyasi sorumluluğun üstlenilmesinin doğru olacağına karar veren şefler istifa kararını aldılar.
Yaklaşık 11 yıldır Başbakanlık koltuğunda oturan Mark Rutte, cuma günü yaptığı basın toplantısında hükümetin istifasını Kral Alexander'a resmen sunduğunu açıkladı. Kararın oybirliğiyle alındığını belirten Rutte, “Bütün sistem başarısız olursa, sorumluluk birlikte paylaşılır” dedi.
Dolandırıcılıkla suçlanan yoksul aileler ile ilgili skandal
Çocuk bakımı yardımlarının hatalı yönetilmesi bir süredir gündemdeydi. Hollanda Parlamentosu tarafından kurulan Hollanda Meclis Soruşturma Komisyonu, 17 Aralık 2020'de yayımladığı raporda, 2. Mark Rutte hükümeti döneminde (2013-2019 yılları arasında) 20 bin ebeveynin haksız yere suçlanarak, birkaç yıldır aldıkları aile yardımlarını geri ödemek zorunda kaldıklarını ortaya koydu. Raporda, “Hukukun üstünlüğünün temel ilkeleri ihlal edilmiştir” dendi.
Ülkede çocuk yardımı alan aileler, 2012 yılından itibaren vergi makamları tarafından sıkı bir şekilde araştırmaya tabi tutuldu. Ek başvurularını eksik dolduran ya da az miktarda kişisel katkı ödeyen aileler, vergi dairesi tarafından ‘dolandırıcı’ sayıldı. Ailelerin vergi beyannamesini doldururken küçük hataları bile dolandırıcılık olarak ifade edildi. Buna ek olarak, çocuk bakım yardımı alanların olası gelirlerini tahmin etmeleri gerekiyor ki, bu özellikle güvencesiz işlerde çalışanlar için zor.
Hollanda hükümeti, çocuk yardımları konusunda yaklaşık 20 bin ebeveyni ‘vergi kaçıranlar’ olarak etiketledi. Sonuç olarak, haksız yere sosyal yardımlarda sahtekarlık yapmakla yani dolandırıcılıkla suçlanan bu yoksul aileler hakkında işlem yapıldı, aileler aldıkları paraları geri ödemeye zorlandı.
Mağdurların konuya ilişkin dava açması üzerine, Hıristiyan Demokrat Parti (CDA) Milletvekili Pieter Omtzigt konuyu Meclis gündemine taşımıştı. Oluşturulan Meclis Soruşturma Komisyonu tarafından hazırlanan raporda, vergi makamlarınca, “hukukun üstünlüğünün temel ilkelerinin ihlal edildiği” vurgulandı. Raporda skandala göz yumdukları gerekçesiyle bakanlar, vergi memurları ve bazı yargı mensupları eleştirildi.
Meclis Soruşturma Komisyonuna göre, ‘dolandırıcılıkla mücadelede’ 2013-2019 yılları arasında, birçok ailenin ödeneği kesilmekle kalmadı, aileler vergi makamlarına 20 bin Euro veya daha fazla olmak üzere büyük meblağları geri ödemeye zorlandı. Bu durum ailelerin çoğunu ağır mali sorunlarla yüz yüze bıraktı. Özellikle düşük gelirli yoksul aileler mali zorluklara sürüklendi ve işlerini veya evlerini kaybetti. Rapor, “eşi görülmemiş adaletsizlikler” yapıldığını belirtti.
Başbakan Rutte binlerce aileye karşı yıllardır "büyük adaletsizlik" yapıldığını kabul etti. “Hukukun üstünlüğü, vatandaşlarını mutlak güce sahip bir hükümetten korumalıdır ve bu, burada son derece yanlış gitti” dedi. Rutte, sanki tüm bu adaletsizliklerin, binlerce ailenin yıkıma sürüklenmesinin baş sorumlusu kendisi değilmiş gibi, tam bir burjuva ikiyüzlülüğü sergiledi.
Rutte, raporun ardından aileler ve kamuoyundan özür dilemiş ve mağdur edilen ailelere tazminat ödeneceğini açıklamıştı. Ancak koalisyon ortağı partiler, skandalın ekonomik sonuçlarının yanı sıra siyasi sorumluluğunun da üstlenilmesi gerektiğine dikkat çekerek Rutte'nin istifa konusu gündeme getirmişti.
Rutte, önümüzdeki dört ay içinde tüm ailelere aile başına 30 bin Euro’luk tazminat ödemesi yapılacağını açıkladı. Hükümet, bunun için 500 milyon Euro bütçe ayırdı.
Hükümetin istifası sembolik bir adım olarak görülüyor
Burjuva koalisyon hükümetinin, 17 Mart'ta yapılacak olan genel seçime kadar ‘geçici hükümet’ olarak göreve devam edeceği belirtildi. Koalisyon ortağı sağcı VVD partisinin Ekonomi Bakanı Eric Wiebes'in ise görevinden istifa ettiği ve geçici hükümette görev almayacağı bilgisi paylaşıldı. Eric Wiebes, önceki yasama döneminde Maliye Bakanı olarak vergi ve gümrük idaresinden sorumluydu.
Geçen dönem hükümet ortağı olan İşçi Partisi (PvdA) lideri ve eski Sosyal İşler Bakanı Lodewijk Ascher da, skandaldan dolayı Perşembe günü genel başkanlık görevinden istifa ettiğini açıkladı.
Lodewijk Asscher, sosyal demokratların genel seçimlerde baş adayıydı. Asscher, 2012'den 2017'ye kadar Çalışma ve Sosyal İşler Bakanı olarak, çocuk bakımı yardımlarıyla ilgili skandalın merkezindeydi. Ailelerin şikayetleri, itirazları çoğu zaman göz ardı edildi. Bu suçlama, özellikle erken dönemde olanları soruşturmayan Asscher'ı da vuruyordu. İstifa beyanında, “vergi dairesinin binlerce aile için yasadışı bir av başlattığını” bilmediğini iddia etti. Buna rağmen skandaldaki rolü ile ilgili tartışma, ‘adil bir gelecek’ şiarı atan Sosyal Demokrat Parti'nin ve partiyi muhalefet içinde yeniden inşa etmek istediğini söyleyen Asscher'in iddialarına gölge düşürdü.
Asscher'in istifası ile sadece muhalefetteki partisini değil, tüm hükümeti de bir krize sürüklediği ifade ediliyor.
Sosyal demokrat muhalefet partisinin şefi ve eski Sosyal İşler Bakanı Lodewijk Asscher'in, Perşembe günü şaşırtıcı bir şekilde aynı olay nedeniyle siyasetten çekildiğini açıklaması, sağcı Rutte hükümeti üzerindeki basıncı arttırarak istifayı zorunlu hale getirdi.
Sosyal demokratların aksine, Rutte ve muhafazakar-sağcı VVD partisi skandala rağmen tüm anketlerde önde görünüyor. Seçimleri kazanacak gözüyle bakılıyor. Hükümetin istifası ise, sembolik bir adım olarak değerlendiriliyor.