Hollanda aylardır “köylü eylemleri”yle sarsılıyor. Traktör ve tarım araçlarıyla otobanları kullanarak başkent Den Haag’a gelen eylemciler isteklerini hükümete duyurmak istiyorlar. Belli otobanlar fiilen kullanılamaz hale geldiği halde polis bu eylemleri kıramıyor, fiili müdahaleden kaçınıyor. Halıhazırda yalnızca seyrediyor. Burjuvazi bu eylemlerin istekleri karşısında acz içinde. Eylemciler başta yaşanabilir bir gelir ve ‘onur’ mücadelesi veriyor. Çevreyi kirleten bir sektör çalışanı olarak görülmek istemiyorlar. Bugünlerde eylemcileri istekleri çeşitlilenmektedir.
Bu hafta sonu eylemciler, ürünleri süpermarketlere tedarik eden dağıtım merkezlerini, depolarını bloke ettiler. Özellikle Hollanda’nın doğusunda iki kenti hedef alan eylemler Hollanda’nın herhangi bir yerinde de gerçekleşebilirdi. Yani eylemciler ülkenin her yerinde eylem gerçekleştirme gücüne ve olanağına sahipler.
Eylemden Albert Heijn ve Jumbo süpermarketleri etkilendi. Yaklaşık 6200 müşteri eylemden etkilendiği için market zincirleri tarafından bilgilendirildiler. Blokaj sonucunda marketlerde boş raflar oluştu ve online siparişleri yetiştirmede zorluklar yaşandı. Korona dönemi olduğu için ve birçok müşterinin ürün stoklama alışkanlığı olmadığı için etkilendiği görüldü.
Eylemlerin arkasında Actiegroep Farmers Defence Force (FDF) bulunuyordu. Ancak bu örgüt son eylemlerin kendiliğinden geliştiğini açıklayarak eylemleri üstlenmedi. FDF, mevcut hükümetle sonu gelmeyen uzun görüşmeler yerine adeta günlük hayatı paralize eden eylemlerde ustalaşmıştır. Burjuvazinin anladığı dilden konuşuyor. Temsil ettiği taraf küçük ve orta ölçekli tarım işletmeleridir. Bu “köylülerin” genelde sabit ve döner sermayeleri milyon avrolar düzeyindedir. Sermaye yoğunluklu ancak küçük işletmelerdir. Bunlar hükümetin tarım politikalarında büyük sermayeli işletmelere göre daha dezavantajlıdır, zira kapitalizmin yasaları da bunu gerektirmektedir.
Hükümetin tarım politikaları ve eylemlerin hedefi
Hollanda devleti tarım politikasını sözde yeşillendirmek istemektedir. Daha az tarım ilaçları kullanımı, hayvan yemlerinin daha az azot içermesi vb. hedeflerle, esasta büyük ölçekli sermaye lehinde tarım politikalarını revize etmektedir.
Görece daha büyük sermayeli tarım işletmeleri, bu açıdan gerekli olan alımları daha ucuza mal edebilmektedir. Zira daha büyük nicelikte alım yapma olanağı vardır. Ucuza alınan hayvan yemleriyle ucuza mal satabilmekte ve bir rekabet avantajı elde etmektedirler.
Ayrıca, tek aileli ya da sınırlı sayıda kişinin çalıştığı bir işletmede çalışan başına karşılığı ödenmeyen emek gaspı daha fazladır. Ama köylü ve yakınları bedavaya ne kadar aşırı çalışırsa çalışsın onlarca ve hatta yüzlerce işçinin çalıştığı bir işletmede toplam ödenmeyen emek miktarıyla rekabet edemezler. Yani küçük sermaye kendi emeğini heba ederek bir avantaj elde edememektedir.
Öte yandan büyük işletmeler kredi olanaklarında da daha rahattır. Yeterince sabit ve döner sermayeleri mevcuttur. Daha az kârla ama daha çok mal satarak istediği kârı elde edebilir. Gerekirse belli bir süre daha az kârla hatta zararına da metaları piyasaya sürebilir...
Tüm bunların da göstereceği üzere, sermaye devletinin büyük ölçekli sermaye lehinde revize edeceği tarım politikaları, büyük sermayeli işletmelere kıyasla az sermayeli köylü işletmelerini iflas tehdidiyle karşı karşıya bırakacak. Burjuva hükümeti bu rekabette büyük sermayenin yanındadır. Bugünkü köylü eylemleri de hükümetin bu politikalarını ve bunun kaymağını yiyen büyük sermayeli işletmeleri, süpermarketleri, süt fabrikalarını hedef almaktadır. Çözüm ise sermayeden ve onun siyasetinden kurtulmaktan geçiyor.
Yaşasın işçi, emekçi iktidarı!
Köylülüğün kurtuluşu sosyalizmdedir!
Hollanda’dan Kızıl Bayrak okuru