Hindistan kadın ve çocuklara karşı cinsel saldırıların yaygın olarak yaşandığı bir ülke. Hindistan’da 2012’de bir öğrencinin otobüste toplu tecavüze uğrayarak katledilmesi ülkede büyük tepkiye neden olmuş, sorunun uluslararası gündeme taşınmasına da vesile olmuştu. Buna rağmen, bu yaşanan vahşetin ardından da taciz, tecavüzün yaşanmayan gün eksik olmuyor. Ortalama her 15 dakikada bir kadının tecavüze uğradığı Hindistan, “dünyanın tecavüz başkenti” olarak anılıyor.
Hindistan’da her üç kişiden birinin açlık sınırında yaşadığı söyleniyor. Yoksulluk sonucu yaklaşık 80 milyon kişinin sokakta yaşadığı ve bunun yüzde 40’ını kadınların oluşturduğu iddia ediliyor. Barınma ve yiyecek gibi en temel ihtiyaçlarından mahrum olanların eğitim, sağlık, güvenlik gibi diğer haklara ulaşmaları hayal olmaktan öteye gidemiyor. Dünyanın her yerinde olduğu gibi cinsel taciz ve tecavüz buradaki kadınların en yakıcı sorunlarından biridir. Kurbanların çoğu ise yoksullardan oluşuyor.
Kadınların insan yerine konulup konulmadığının tartışmalı olduğu bu ülkede kadınlara karşı hemen her gün insanlık dışı olaylar yaşanıyor. Son olarak da bir hafta içinde iki genç kadın daha tecavüz edilerek katledildi.
Her iki kadın da Hindistan’ın en alt kastı olan Dalitler’den genç kadınlardı. Dalitler (eski adıyla Dokunulmazlar), Hindu kast hiyerarşisinin altında ve toplumun en hor görülen kesimini oluşturuyor, günlük yaşamda her türlü ayrımcılığa uğruyor. Resmi olarak kaldırılmış olmasına rağmen kast sistemi birçok insanın ayrımcılığa maruz kalmasına neden oluyor. Dalit kadınları da sıklıkla çifte ayrımcılığa maruz kalıyor.
Tecavüz edilip katledilen 19 yaşındaki genç bir kadının kaderi öfke ve protestolara neden olurken, ikinci bir saldırı daha ortaya çıktı. Polise göre, 22 yaşındaki bir kadın, Salı gecesi 4 erkek tarafından tecavüze uğradı ve hastaneye giderken hayatını kaybetti. Ailesi, genç kadının daha önce kaçırıldığını ve kendisine ilaç verildiğini söyledi. Bir çekçek sürücüsünün, tecavüz edilen kızını ağır yaralı olarak eve getirdiğini belirten anne, “Az önce kapımızın önüne atıldı. Çocuğum ayakta duramıyor ve konuşamıyordu” ifadelerini kullandı. Mağdur kadının erkek kardeşi, Hint televizyonuna yaptığı açıklamada, daha yüksek bir kasttan birkaç kişinin kardeşini pusuya düşürdüğünü ifade ederek dehşet verici insanlık dışı olayı şu cümlelerle dile getirdi: “Zor nefes alabiliyordu, boynu bükülmüştü, ellerini veya bacaklarını hareket ettiremiyordu. Dili kesilmişti, güçlükle konuşabiliyordu. Omurgasını kırdılar.”
Genç kadınlardan birinin ailesi ise kızlarının cesedini gece yarısı gizlice yakmakla polisi suçluyor. Polis şefi Vikrant Vir iddiaları reddetmekle birlikte, gece yakılmasının isyanları önlemek için yapıldığını da söylemek zorunda kaldı. Cinsel saldırıya uğrayarak katledilen iki genç kadınla dayanışma göstermek ve polisin davranışını teşhir etmek için ülkenin çeşitli bölgelerinde insanlar sokaklara döküldü.
Protestolarda cinsel saldırılara karşı bir şey yapmayan polis ve yargı hedefteydi. “Alt kasta mensup kişilerin kaderi bu” algısının yaygın olduğu toplumda, ülkenin çeşitli bölgelerinde sokakları dolduran göstericiler öfkelerini, faillerin asılması çağrısı yaparak yansıtıyorlar.
Kadın hakları aktivistlerine göre, korona krizinde Dalit kastının üyelerine yönelik saldırılar artarak devam etti. Hindistan’da kadına yönelik cinsel şiddet, kastları veya sosyal sınıfları ne olursa olsun yaygın olmakla birlikte daha çok yoksul kadınlar tecavüz ve cinsel şiddetin hedefi oluyor. Salı günü yayınlanan istatistiklere göre, geçtiğimiz yıl ülke genelinde her gün ortalama 90 tecavüz yaşandığı bildiriliyor. Bununla birlikte, birçok mağdur bildirimde bulunmaktan kaçındığı için, gerçek sayının bunun çok üzerinde olduğu dikkat çekiyor.