Trump-Netanyahu ittifakıyla gündeme getirilen bir plan olarak, Batı Şeria’nın bir kısmı ile Ürdün Vadisi’nin İsrail tarafından ilhakı, şimdilik gerçekleşmedi. 1 Temmuz’da gerçekleştirileceği söylenen ilhak, ertelendi. Görünürde bu küstahça adımın atılmasının önünde bir engel yoktu. Buna rağmen Trump destekli azgın bir ırkçı-siyonist olan İsrail Başbakanı ilhak adımını atmaya cesaret edemedi.
İlhak saldırısının pervasızca ilanından bu yana Filistin cephesinin birleştirilmesinin önemine dair tartışmalar da devam ediyor. Filistinli tüm taraflar genel hatlarıyla ortak bir mücadele programının oluşturulması, ortak eylem/direniş hattının oluşturulması, yeni bir intifada için hazırlıkların yapılması gerektiğini dile getiriyorlar. Bu alandaki hazırlıklar konusunda henüz yansıyan somut bir şey olmadı. Bununla birlikte herkes tarafından önemli olduğu kabul edilen ilk ciddi adım önceki gün atıldı.
“İlhakla mücadelede ‘halk direnişi’ stratejisini izleyeceğiz”
El Fetih yönetimindeki Batı Şeria ile Hamas yönetimindeki Gazze Şeridi, 13 yıldan beri birbirinden kopuktu. 2007’de başlayan fiili parçalanma, tüm girişimlere rağmen aşılamadı. İsrail’in ilhak planının yarattığı tehlike parçalanma durumunun sürdürülmesini zorlaştırdı. Böyle bir saldırı gündemdeyken, kimse “birliği parçalayan” sıfatıyla anılmak istemiyor. Basıncı daha da arttıran bir diğer nokta ise, Filistin halkının bu parçalanmadan duyduğu rahatsızlığın son dönemde belirgin bir şekilde artmış olmasıdır.
Nihayet 3 Temmuz Cuma günü El Fetih Merkez Komitesi Genel Sekreteri Cibril Reccub ile Hamas Hareketi Siyasi Büro Başkan Yardımcısı Salih el-Aruri video konferansla ortak bir açıklama yaparak iki hareketin anlaştığını duyurdular. Anlaşma Filistin cephesinde olumlu bir gelişme olarak desteklenirken, siyonist rejimin huzurunu kaçırdı.
Konferansta konuşan Reccub, “İsrail’in ABD’nin desteğiyle uygulamaya çalıştığı tüm ilhak projelerine karşı ortak hareket ederek yeni bir sayfa açmak istiyoruz… Faşist Netanyahu karşısında işbirliği yapmamızın zamanı geldi. Bu planları püskürtmeye yönelik bir sonraki strateji, Batı Şeria ve Gazze’de ortak yürütülecek” dedi.
“…Beyaz bayrak çekmeyeceğiz, sadece biz acı çekmeyeceğiz, sadece biz ölmeyeceğiz. Biz de birer savaşçıyız” şeklinde konuşan Reccub, “İlhakla mücadelede ‘halk direnişi’ stratejisini izleyeceğiz.” dedi.
El-Aruri de konuşmasında şu ifadeleri de kullandı:
“İhtilaflı meselelerin tümünü aştık. Temel stratejik anlaşmanın iyiliği için bununla da yetinmeyeceğiz… İsrail’in ilhak planına karşı ortak bir Filistin duruşunu benimsiyor ve İlişkilerimizde yeni bir sayfa açmak istiyoruz. Yeni bir dönem başladı. Bu toplantı üzerinden halkımıza, düşmanlarımıza ve dünyaya mesajımız, bizler ilhaka karşı birleştik…”
Siyonist şefler diken üstünde
Siyonist İsrail rejimi, El Fetih-Hamas ayrılığını yıllardan beri istismar ediyor. Birleşmenin engellenmesi için elinden gelen her tür kirli aracı da kullandı. İki hareket daha önce birçok anlaşmaya varmalarına rağmen, parçalanma bir türlü sona erdirilemedi. Bu defa da öyle olacağını var sayan İsrail, ortak açıklamayla neye uğradığını şaşırdı. İsrail medyası, ilhak planının Filistinlileri birleşmeye zorladığını, bunun ise, İsrail için bir tehlike oluşturduğunu dile getiren yorumlara yer verdi.
İki hareketin birleştiğini açıklaması, dahası ilhaka karşı “halk direnişi” stratejisi izleyeceklerini ilan etmeleri, siyonist şefleri diken üstünde bırakmış görünüyor. Zira bu küstahlar, Filistinliler arasındaki bölünmenin devam etmesi durumunda ilhak planını şu veya bu şekilde uygulamanın mümkün olacağını var sayıyordu. Oysa birleşik bir Filistin direnişinin geliştirilmesi durumunda, siyonist rejimin bu küstah planını hayata geçirmesi çok zor olacak. Her şeye rağmen ilhak planını uygulamaya kalkışırsa, İsrail de bedeller ödemek zorunda kalacaktır.
“Olumlu bir adım ama yeterli değil”
Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC), İslami Cihad, Filistin’in Kurtuluşu İçin Demokratik Cephe gibi örgütler, Hamas-El Fetih anlaşmasını “olumlu bir gelişme” olarak selamladılar. Tüm taraflar parçalanmanın son bulmasının zorunlu olduğunu dile getiriyorlar.
Anlaşmanın büyük bir önem taşıdığını belirten Filistinli liderler, bu adımın tüm Filistin cephesini siyonist rejime karşı birleştirecek bir mücadele programı/bir eylem planı ile birleştirilmesi gerektiğini hatırlattılar.
Anlaşmayı El Mayadeen kanalına değerlendiren FHKC Siyasi Büro Temsilcisi Mahir el Tahir ise, atılan adımın önemli olduğunu, kendilerinin bunu desteklediklerini, ancak bunun somut bir mücadele programıyla devam ettirilmesi gerektiğini vurguladı. Trump-Netanyahu saldırısının ancak birleşik bir Filistin direnişiyle püskürtülebileceğini belirten el Tahir bu bağlamda Hamas’la El Fetih’e büyük bir sorumluluk düştüğünü, önceki anlaşmaları boşa düşürerek Filistin halkını hayal kırıklığına uğratan iki hareketin bu defa verdikleri sözü mutlaka tutmaları gerektiğinin altını çizdi.
İlhak planı, gerçekleşmeden bile Filistin cephesinde ilk olumlu etkiyi yaratmış görünüyor. Bununla birlikte ilhak planından ne Trump ne de Netanyahu vazgeçmiştir. Filistin cephesi birleşir, halkın birleşik direnişini geliştirebilirlerse, Trump’la Netanyahu’nun hevesleri kursaklarında kalacaktır.