Kısa süre önce kurulan ırkçı-Siyonist İsrail hükümeti, Temmuz ayında Batı Şeria Topraklarının %30’u ile Ürdün Vadisi’ni ilhak edeceğini ilan etmişti. Filistin topraklarının ilhakı, koalisyon hükümetini kuran tarafların üzerinde anlaştıkları temel başlıklardan biridir. Temmuz ayı yaklaşırken, doğal olarak gerilim de artıyor.
ABD Başkanı D. Trump’ın desteğine yaslanan İsrail rejimi hem içeriden hem dışarıdan gelen tepkilere rağmen, ilhak kararından henüz vazgeçmiş değil. Bu pervasız karara tepki gösteren Mahmud Abbas liderliğindeki Filistin Yönetimi, sert tepki içeren açıklamalar yapsa da, henüz pratik bir adım atabilmiş değil. El Fetih hareketinin de lideri kabul edilen Abbas, ilhak kararının uygulanması durumunda hem ABD hem İsrail’le yaptıkları tüm anlaşmaları geçersiz sayacaklarını ilan etmişti. Bu tutum Siyonist işgale karşı direnişçi çizgi izleyen Filistinli hareketler tarafından olumlu karşılanmış, ancak buna uygun pratik adımlar atılmadan bunun bir değerinin olmayacağı da hatırlatılmıştı.
1993 yılında dönemin Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) lideri Yaser Arafat Oslo’da İsrail Başbakanı İzak Rabin’le bir anlaşma imzalamış, ABD gözetiminde güya “iki devletli çözüm” konusunda mutabakata varılmıştı. Oysa İsrail o anlaşmaya hiçbir zaman uymadı. Arafat İsrail’i resmen tanımış, ancak Filistin devletinin kurulması yönünde hiçbir adım atılmamıştır. Tam tersine İsrail, toprak gaspını esas alan yasadışı Yahudi yerleşimleri inşa etmeyi arsızca sürdürmüştür. Şimdi ise inşa ettiği bu yasadışı yerleşimleri ilhak ederek İsrail topraklarına katmak için hazırlık yapıyor.
***
Siyonist rejimin pervasızlığı karşısında sıkışan Filistin Yönetimi, söylemlerini sertleştiriyor. Ancak söylemden pratiğe geçebilmiş değil. Abbas’tan sonra Batı Şeria’daki Filistin Yönetimi Başbakanı Muhammed Iştiyye de, ilhak kararı iptal edilmezse, İsrail’i tanıma kararını geri çekeceklerini söyledi. ABD gözetiminde siyonistlerle yapılan anlaşmaların geçersiz sayılması, İsrail’i tanıma kararının fiilen geri çekilmesi anlamına da geliyor. Ancak yapılan sert açıklamalara rağmen Filistin Yönetimi somut adımlardan uzak duruyor.
Görünen o ki, Mahmut Abbas liderliğindeki El Fetih, İsrail’i tanımama kararını almakta güçlük çekiyor. Siyonist rejimin sayısız küstahlığına rağmen sergilenen bu pasif tutum, uzun süreden beri uzlaşmacı bir çizgi izleyen El Fetih liderliğinin çaresizlik içinde olduğunu gösteriyor. Nitekim Başbakan, “Filistin devletinin kurulma şansı kalmazsa, İsrail’i tanımaktan vazgeçeriz” diyor. Oysa ortada “Filistin devletinin kurulma şansı” diye bir şey zaten yok. Bu açıklama, gerçekte Trump’a yapılmış “İsrail’i bu kararından vazgeçirin” yakarmasından başka bir anlam taşımıyor. Trajik olan, İsrail’in küstahlığının tam da Trump yönetiminin verdiği destekten güç alıyor olmasıdır.
Siyonistler o kadar pervasız ki, uzlaşmacılar kendi çizgilerini artık savunamıyor. Zira direnişçi Filistinli örgütler, yıllardan beri ABD-İsrail ikilisiyle yapılan anlaşmaların geçersiz sayılmasını talep ediyor. Ancak Abbas yönetimi buna yanaşmıyordu. Siyonistlerin bu pervasız ilhak planı, El Fetih liderlerini İsrail’le yaptıkları anlaşmaları geçersiz saymaktan söz etmeye mecbur ediyor. Bu yeni tutumu, “uzlaşmacı çizginin iflasında son durak” saymak mümkündür.
Direnişçi örgütler, Filistin’i özgürleştirme mücadelesinin, -silahlı direniş dahil- meşru mücadele yöntemleriyle yürütülmesi gerektiğini savunuyor. Filistin halkının çoğunluğu tarafından da desteklenen bu tutum, İsrail’le yapılan tüm anlaşmaların iptal edilmesini, Filistin Yönetimi’nin tüm alanlarda İsrail’le işbirliğine son vermesini şart koşuyor.
Filistin Yönetimi, “olağan” koşullarda İsrail’le ilişkileri kesmekten uzak duracaktır. Ancak ilhak planının hayata geçirilmesi durumunda patlayacak militan bir kitle hareketinin basıncıyla bu yönde atım atabilir. Direnişçi örgütler, Siyonist rejimin bu küstah planına karşı Batı Şeria’da yeni bir İntifada’nın örgütlenmesi gerektiğini savunuyor. İlhak planının hayata geçirilmesi durumunda ortaya çıkacak kitlesel-militan tepkinin yeni bir İntifada’yı tetiklemesi ihtimal dahilindedir.