Frankfurt’taki şiddet olayları: Düzen siyaseti polisi aklama peşinde!

NSU’ya bulaşmış ırkçı polisin prestijini kurtarma çabaları boş çabadır. Umut verici olan ise, gençliğin buna körü körüne inanmaması, birikmiş öfkesiyle polise, dolayısıyla devlete güvenmemesidir. Onlar sözüm ona saygınlıklarını korumaya çalışarak korku ve baskıya başvuracak, gençler ise isyan etmeye devam edeceklerdir.

  • Haber
  • |
  • Dünya
  • |
  • 22 Temmuz 2020
  • 16:30

Frankfurt Operası Meydanı’nda, 19 Temmuz Cumartesi’yi Pazar gününe bağlayan gece, 3000 genç eğlence halindeydi. Pazar sabahı saat 3:00’e doğru, alanda 500-800 civarında genç kaldı. Genç topluluktan 30 kişi arasında bir kavga ve çatışma çıktı. Birbirleriyle kavga halinde olan gençler, polisin olay yerine gelmesi üzerine bu kez yönlerini 10 polis memuruna çevirdiler ve şişeler fırlatarak polislere tepki gösterdiler.

Polise saldıran gençler, kavgayı izleyen diğer gençlerden de destek buldular. Opernplatz’a daha fazla polis arabasının yığılması üzerine gençler kendi kavgalarını bir yana bırakıp, tepkilerini polislere yönelttiler. Adeta “Bu sorun bizim aramızda, polisi ilgilendirmez. Sizi istemiyoruz!” mesajı verdiler. Gençlerin polis arabalarına da saldırarak, polise öfkelerini sergiledikleri olaylar sonunda 39 genç tutuklandı.

Düzenin polisini aklama telaşı

Frankfurt Emniyet Müdürü, “Bu kadar gencin polise karşı bu şekilde şiddetle örgütlenmesi karşısında hayretler içindeyiz.” diyerek, son haftalarda polise karşı tepkinin ve şiddetin yükseldiğini dile getirdi.

Olağan bir gençlik isyanı gibi görülen ve düzen siyaseti tarafından kriminalize edilmeye çalışılan bu tepkinin ardında yatan tek gerçek, düzenin polisine ve her türlü güç aygıtına karşı güvensizlik ve birikmiş öfkedir.

Frankfurter Neue Presse gazetesindeki bilgiye göre, Opernplatz gecesinin ardından Frankfurt Emniyet Müdürlüğü ve Belediyesi, sıkı güvenlik önemleri alınması konusunda kararlı olduklarını bildirdiler. Bundan böyle cuma ve cumartesi günleri saat 00:00’dan itibaren Opernplatz’a girmek yasaklanacak.

İçişleri Bakanı Horst Seehofer ise “polise karşı şiddet” konulu genel bir araştırma ve inceleme başlatılması gerektiğini savundu. Seehofer, polise karşı “saygının” giderek azaldığı konusundaki kaygısını da vurguladı. Polis devleti Almanya’nın, korku yayarak “saygınlığını” kurma çabalarına girişeceği kesin. Bugüne değin bu böyle süregelmiştir.

Hessen Polis Sendikası Başkanı Andreas Grün, Seehofer’in bu önerisini eleştirirken, Hessen’deki bazı polis karakollarından yollanan NSU 2.0 imzalı ırkçı tehdit mektuplarını hatırlatarak, “Şu an ihtiyacımız olan böyle bir araştırma değil.” dedi. Sendika başkanının bu karşı çıkışı, “İğneyi önce kendimize batıralım!” şeklinde yorumlanıyor.

Frankfurter Allgemeine Zeitung’da yapılan bir röportajında Hessen Başbakanı Volker Bouffier (CDU), “Polisimize karşı yapılmış bu saldırıya, hukuk devletine uygun bir yanıt vereceğiz.” tehdidini savurdu. Bu yanıtın somut olarak ne anlama geldiğini, alınan önlemler polis devleti uygulamalarını arttırmaktan ibaret olduğunda göreceğiz elbette.

Instagram’da “krawallefrankfurt” (isyanfrankfurt) isimli sayfada, gecenin video görüntüleri yayınlandı. Bu videoların birinde gençlerin, “Tüm polisler domuzdur!” diyerek bağırdıkları görülüyor. Pazar gecesi ilk video görüntüsü yayınlanan Instagram kanalının çok kısa bir zamanda 600 aboneyi bulduğu belirtiliyor.

Frankfurt Emniyet Müdürü Gerhard Bereswill, geçtiğimiz pazartesi günü HR-Infoya yaptığı açıklamada, “Gençlerin bu şiddetli tepkisi, polise karşı yapılmış ırkçı ithamlarla bağlantılı. Amerika’daki Georg Floyd olayındaki polis şiddetini ve ırkçılığını birebir bizim polisimize de yansıttılar.” derken, itiraf niteliğinde bir değerlendirme yapıyordu. Gençlerin büyük çoğunluğunun göçmen olduğuna da vurgu yapan Bereswell, yabancıları kriminalize ederek, ırkçılığı ve yabancı düşmanlığını bir kez daha dile getirmiş oldu.

Kaldı ki göçmen gençlerin yaşamlarının başka alanlarında da polis şiddetine maruz kalmaları, son gelişen NSU’lu polislerin ırkçı saldırısından etkilenerek, polise karşı Alman gençlerine kıyasla daha tepkili olmaları da gayet anlaşılır ve haklı bir tepkidir.

Almancada “Şişi ters çevirmek” diye bir deyim vardır. Kendi kabahatini örtmek için, karşı tarafı suçlamak anlamına gelir. Suçlu olan ne kadar saldırırsa saldırsın, kendini aklamayı başaramayacaktır. NSU’ya bulaşmış ırkçı polisin prestijini kurtarma çabaları boş çabadır. Umut verici olan ise, gençliğin buna körü körüne inanmaması, birikmiş öfkesiyle polise, dolayısıyla devlete güvenmemesidir.

Onlar sözüm ona saygınlıklarını korumaya çalışarak korku ve baskıya başvuracak, gençler ise isyan etmeye devam edeceklerdir. Gençlik direndikçe, geleceğe daha umutla bakacağız. Korku korkaktır, direnç ve isyan ise dönüştürür ve baskısız, korkusuz bir gelecek inşa eder.

Kızıl Bayrak / Frankfurt