Frankfurt’ta 1 Eylül Dünya Barış günü, Almanya’daki yaygın ismiyle “Anti-savaş günü” vesilesiyle, çeşitli platform ve inisiyatifler tarafından gerçekleştirilen parçalı eylemlerle emperyalist savaş ve savaşın emekçilere fatura edilmesi protesto edildi.
1 Eylül eylemlerinden en kitleseli, başta Alman Sendikalar Birliği (DGB) olmak üzere, kiliseler, çevre örgütleri, polis sendikası, çeşitli reformist sol parti ve gruplar gibi geniş bir yelpazeden oluşan platform tarafından organize edildi.
Frankfurt merkezindeki savaş kurbanları anıtı önünde gerçekleşen mitingde DGB, Yeşiller, SPD, Die Linke, DİDF ve Kürt hareketi adına konuşmalar yapıldı. Miting çağrısı için “Barış için, yeni bir silahlanma yarışına karşı, silahlar nihayet susmalıdır!” şiarı kullanılsa bile, konuşmacılar arasında bizzat savaşı yürüten hükümet partilerinden temsilcilerin bulunması, sergilenen ikiyüzlülüğü fazlasıyla kanıtlamaktadır.
Başta Yeşiller olmak üzere, SPD ve DGB doğrudan savaşı olmasa bile, silahlanmayı ve militarizmi öyle ya da böyle desteklemelerine rağmen, ikiyüzlü bir şekilde barıştan ve silahların susmasından bahsetmekten geri durmadılar. Zira emekçiler, savaş histerisinin doruğa çıkarıldığı günlerdeki kadar hükümetin militarist politikalarının aleti olmuyorlar artık. Savaşın faturası gittikçe artan oranda emekçilere çıkarıldığı ölçüde toplumda savaş ve militarizm karşıtı tutumlar gittikçe güçleniyor. Bu havayı koklayan burjuva partiler ve her türden destekçisi bir yandan silahlanma, militarizm ve savaş kışkırtıcılığı yaparken, öte yandan meydanlarda emekçilere karşı “barış” yanlısı görünerek veya çiğ bir militarizm ve Rusya karşıtlığından kaçınarak riyakarlığın en berbat örneklerini sergiliyorlar. DGB gibi sözde işçi sendikalarına ise onların bu ikiyüzlülüklerine perde olma ve mizansenlerini oynayacakları sahneleri düzenleme vazifesi düşüyor.
Mitingde kurulan sahne sözde savaş karşıtı görünmekle birlikte esas olarak savaş yanlılarının sahnesiydi. Bu sahnede DİDF, Kürt hareketi ve Die Linke adına da konuşmaların yapılması, bu kaideyi bozmayan birer istisna olmanın ötesine geçmiyor. Sözde alternatif olma adına buralarda yer alan söz konusu güçler, alana kitlelerini bile katamadıkları gibi; esasta emperyalist savaş karşıtı tutum ve iddialarının ne derece aşındığını kanıtlamaktan öteye geçemediler.
Mitinge çoğu yaşlı kuşaktan savaş karşıtı kesimden oluşan 300 civarında kişi katılırken, Türkiyeli ve yerli devrimci demokratik yapılar da pankart, bayrak ve bildirileriyle katılım gösterdiler. DKP, MLPD, ATİK, ATİF ve çeşitli anti-faşist gruplar ya kendi pankartlarıyla veya çatısı altında yer aldıkları çeşitli eylem birliklerinin pankartlarıyla yer aldılar. Mitingde taşınan pankartlarda ve dağıtılan bildirilerde, başta orduya bir seferde ayrılan 100 milyar avroluk fon olmak üzere, genel olarak savaşa, silahlanmaya ve militarizme yönelik tepkiler öne çıktı.
Sınıf devrimcileri, KPD’nin Yeniden İnşası için İşçi Birliği ile birlikte ortak bir yürüyüşün ardından DGB’nin düzenlediği mitinge katıldılar. Yürüyüş saat: 16.30’da DGB binasının önünde başladı. Burada yapılan konuşmaların ardından sloganlar ve müzik eşliğinde söylenen marşlarla yürüyüşe geçildi. İnsanların nispeten kalabalık olduğu bir güzergahta yapılan yürüyüşün en önünde “Anti-savaş günü 2022, sendikacılar ve savaş karşıtları yürüyor!” pankartı yer aldı. BİR-KAR ise “Savaşı durdurun, savaşa tek bir kişi ve tek bir sent yok! 100 milyar Avro sosyal alanlara harcansın!” pankartı ile yürüdü. Eylemde “Savaşa karşı işçilerin birliği, halkların kardeşliği!” başlıklı bildiri yaygın olarak dağıtıldı. KPD Yeniden İnşa ise “Bu savaş sana karşı, savaş karşıtı cepheyi kuracak olan işçiler ve halklardır!” pankartıyla yürüdü. KPD Yeniden İnşa ön süreçte, özellikle belli semtlerde savaş karşıtı çalışma yapan istisna gruplardan biri oldu.
Ortak mitingin yapıldığı alana varıldıktan sonra, KPD Yeniden İnşa tarafından megafondan buradaki kitleye dönük kısa bir ajitasyon konuşması yapıldı. Alman emperyalizminin Ukrayna savaşındaki uğursuz rolü ile savaş yanlısı güçleri teşhir eden kısa konuşmanın ardından kitleye kendileriyle birlikte yürüme çağrısı yapıldı. Konuşma yer yer alkışlarla karşılanırken, yürüyüş çağrısının pek karşılık bulmadığı gözlendi. KPD’liler önceden aldıkları karar doğrultusunda mitingden ayrılıp tekrar yürüyüşe geçerek, Römer Meydanı'nda yaptıkları bir mitingle eylem programlarını sonlandırdılar.
1 Eylül ile ilgili bir başka eylem ise, içinde kimi Türkiyeli örgütlerin de yer aldığı “Enternasyonal Eylem Birliği” adlı oluşum tarafından saat: 18.00’da Hauptwache Meydanı'nda yapıldı. MLPD’nin de destek verdiği mitingde katılımcılar tarafından yapılan çeşitli konuşmalarda, emperyalist savaş ve militarizm teşhir edilerek, 3. Dünya Savaşı tehlikesine işaret edildi.
Gerek Almanya çapında gerekse de Frankfurt’ta 1 Eylül eylemleri genellikle kitlesellik ve coşkudan yoksun geçmektedir. Bu sene de Ukrayna’daki savaşın dehşeti ve onun ortaya çıkardığı ekonomik ve sosyal faturaya rağmen miting ve eylemlere katılım sınırlı oldu. Bu görüntü, işçi ve emekçilerde savaşın ortaya çıkardığı ağır faturaya karşı gittikçe artan bir tepki ve öfkenin olmadığı anlamına gelmiyor. Fakat emekçilerde biriken öfkenin örgütlenip eylemli bir tepkiye dönüştürülmesi gibi zor bir görev var ortada. Bu görev ise en başta devrimci-demokratların ve emperyalist savaş karşıtlarının omuzlarındadır. Eğer sol güçler bu potansiyeli layıkıyla değerlendiremezlerse, bunun karşı devrimin açtığı kimi kanallara akma tehlikesi hiç de yabana atılamaz.
Son 1 Eylül eylemlerinde, yerlisi ve göçmeniyle sol güçlerin parçalı ve iddiasız tablosu düşünüldüğünde, henüz alınması gereken çok yol olduğu kendiliğinden anlaşılacaktır.
Kızıl Bayrak / Frankfurt