Federal Almanya İçişleri Bakanı Horst Seehofer ve İç İstihbarat Servisi (BfV) Direktörü Thomas Haldenwang, 9 Temmuz günü yaptıkları basın toplantısında 2019 yılı Anayasa'yı Koruma Raporu'nu açıkladılar. Türk sermaye devletinin Almanya'daki istihbarat faaliyetlerine ilişkin sınırlı bilgilere de yer verilen raporun asıl amacı, Almanya'daki faşist örgütlenmeleri ve bu örgütlerin işlediği cinayet ve toplu katliamları “aşırı sol şiddette artış var” demagojisiyle dengeleyerek devlet aygıtındaki faşist örgütlenmelerin yaygınlığını gizlemektir.
Rapor, Almanya'da tırmanan faşist terör, cinayet ve toplu katliamları yapanlarla istihbarat teşkilatı, ordu ve polisle olan bağlantılarını ortaya koymak yerine gerçek durumu örtmek amacıyla hazırlanmıştır. Yaptıkları açıklamalarda faşist terör ve cinayetleri kınamak zorunda kalan devlet yetkilileri, gerçekte faşist örgütlenme ve cinayetlerin önünü kesmek istemiyorlar. Açıklanan 2019 yılı raporu bu riyakar tutumlarını açıkça ortaya koyuyor.
Rapor, “2019 yılında aşırı sağ kaynaklı suçlar bir önceki yıla göre yüzde 9,7 artarak 21 bin 290 olarak kayıtlara geçti” tespitini yapıyor! Bu tespiti “aşırı sağcıların işlediği şiddet suçlarının sayısı ise yüzde 15 azaldı” çarpıtması tamamlıyor. Çarpıtmayı bir adım daha ileri götüren rapora göre “aşırı solcuların işlediği suçlar yaklaşık yüzde 40 artarak, 6 bin 449 olarak kayıtlara geçti.”
Devlet aygıtlarını ve iletişim araçlarını elinde tutmanın olanaklarına sahip olan faşist örgütler pervasızlıkta sınır tanımıyor. 2019 yılı Şubat ayında Hanau katliamı, Haziran ayında Kassel Bölge Valisi Walter Lübcke’nin öldürülmesi, Ekim ayında Halle’de bir sinagogu hedef alan saldırıda iki kişinin öldürülmesi... Rapor, bu seri katliamlar ile “aşırı solcu” grupların yürüyüşlerde polisin provokasyonuyla ortaya çıkan itiş-kalkışlarını aynı kefeye koyarak, hepsini ‘şiddet torbası’na atıyor.
Anayasa'yı Koruma Raporu'nun sunumunun yapıldığı gün Frankfurter Rundschau gazetesinde bir haber yayınlanıyor. Haber, polis teşkilatıyla faşist terör örgütleri arasındaki bağlantıyı göstererek raporun gerçekleri çarpıtma amacını deşifre ediyor. Haberde, Sol Partili Janine Wissler'e Şubat ayında gönderilen faşist tehdit mektuplarının izlerinin Polis teşkilatına kadar uzandığı belirtiliyor. Olayın detayları şöyle anlatılıyor: Şubat ayında Wiesbaden'daki bir polis bilgisayarından Janine Wissler hakkında kamuya açık olmayan özel bilgiler isteniyor ve kısa bir süre sonra Wissler'e gelen ve altında “NSU 2.0” imzası olan tehdit mektuplarında bu bilgilerin yer aldığı görülüyor. Haberin yayınlandığı 9 Temmuz günü, 2019 yılı Anayasa'yı Koruma Raporu'nu açıklayan İçişleri Bakanı Horst Seehofer ve İç İstihbarat Servisi (BfV) Direktörü Thomas Haldenwang hangi tılsımlı elin polis bilgisayarında yer alan bu bilgileri “NSU 2.0” faşist terör örgütüne servis ettiğini açıklamadılar. Alman ordusundan bir yüzbaşının Mayıs ayında, Komando Özel Kuvvetleri (KSK) içinde aşırı sağcı eğilimlere göz yumulduğunu ve kısmen bunların bilinçli olarak örtbas edildiğini, birlik içindeki askerlere de yaşanan olaylarla ilgili olarak üstlerini bilgilendirmemeleri gerektiği konusunda telkinde bulunulduğu bilgisini içeren mektuptan da söz etmediler. KSK envanterinde kaybolan silah ve patlayıcıların akıbeti hakkında da bir bilgi vermediler. Ama “aşırı sağcıların işlediği şiddet suçlarında yüzde 15 oranında bir azalma olduğu” yalanını, “aşırı solcuların işlediği suçlarda ise yaklaşık yüzde 40’lık bir artış” olduğu iftirasıyla birlikte servis ettiler. Raporu hazırlayan ve sunanların asıl amacı solu bir tehdit olarak gösterip faşist örgütlenmenin önünü açıp meşru göstermektir.