Başta Kürt halkı olmak üzere, Ortadoğu, Kafkasya ve Balkan halkları için özgürlüğün ve baharın müjdecisi Newroz bayramının ön günlerindeyiz. 2022 Newroz’unu bu kez Ukrayna’da patlak veren emperyalist savaşın gölgesinde karşılıyoruz.
ABD-NATO ve onların taşeronu durumundaki Ukraynalı Neonazilerin kışkırtması ve Rusya’nın işgal saldırısıyla başlayan savaş, Ukrayna’nın yakılıp yıkılmasıyla sürüyor. Bu savaşın Rus emperyalizmiyle eşit derecede suçlusu olan ve ordularını göndermek dışında doğrudan içinde yer alan ABD-NATO-AB cephesi, savaşın uzaması için başta Ukrayna’ya silah yığınağı olmak üzere elinden gelen her şeyi yapıyor.
Buna rağmen ortalığı timsah gözyaşlarına boğmayı da ihmal etmiyorlar. Oysa Ukrayna halkının çektiği acı ve ıstırap emperyalistlerin zerrece umurlarında değil. Savaş uzadıkça, başta Ukrayna halkı olmak üzere tüm bölge ve dünya halkları için ortaya çıkardığı fatura da gittikçe kabarmaktadır. Bu savaş oligarkların, emperyalist tekellerin ve savaş baronlarının savaşıdır. Onlar kasalarını doldururken, emekçi halkların payına ölüm, yıkım, yoksulluk ve ırkçılıktan başka bir şey düşmeyecektir.
Ortadoğu gibi çatışmalı bir bölgede olan Kürt halkı, öncesi bir yana, yaklaşık kırk yıldır Türk sermaye devletinin yürüttüğü kirli savaşın hedefi durumundadır. Ukrayna savaşıyla birlikte gelişen militarizm, silahlanma yarışı ve ırkçılık gibi olgularla zehirlenen atmosfer; ezilen ulusların özgürlük ve kurtuluş umutlarını da zorlaştırmaktadır. Her türlü uluslararası hukukun hiçe sayıldığı, ülkelerin egemenlik haklarının kabaca çiğnendiği ve işgal edildiği bir dünyada, Kürtler ve Filistinliler gibi mazlum halklara yönelik saldırıların daha pervasız bir hale bürünmesi işten bile değildir. Zira İsrail ve Türk devleti gibi sömürgeci devletler, bu puslu havayı kendi sömürgeci emelleri için kullanmaya çalışacaklardır. Ayrıca Ukrayna’daki savaşın aktörleri olan ABD, NATO ve Rus emperyalistleri, aynı zamanda Kürt halkına karşı yürütülen kirli savaşta Türk sermaye devletine arka çıkanlardır.
Bunların da açıklıkla gösterdiği üzere, bu savaşa karşı çıkmak en başta ezilen halkların çıkarınadır. Tam da böylesi dönemlerde emekçiler arasında gelişen barış arayışının, tüm emperyalistlere karşı mücadeleye kanalize edilmesi, en çok ezilen haklara yarayacaktır. Bunun yolu ise emperyalistlerin kitlelerdeki barış duyarlılığını istismar etmelerinin önüne geçmekten, tüm emperyalistleri hedef alan savaş karşıtı eylemlere etkin bir şekilde katılmaktan geçmektedir. Özellikle savaşın ne demek olduğunu en iyi bilen, onun yıkım ve acısını en çok yaşayan halklardan biri olarak Kürt halkı payına böylesi bir tutum, hem kendi haklı davasına daha geniş kitlelerden desteği büyütecek hem de halklar arası kardeşlik bağlarının ve dayanışmanın gelişmesini sağlayacaktır.
Şimdilerde “barış elçisi” pozlarında ortalıkta dolaşan Türk sermaye devleti, diğer tüm toplumsal sorunlarda olduğu gibi, Kürt sorununun da hem kaynağı hem engelidir. Kürt ulusunun haklarını inkâr eden de Türkiye’deki tüm uluslardan işçi ve emekçileri kölece bir yaşama mahkum eden de sermaye devletidir. Öte yandan Türkiye’deki Türk, Kürt, Laz, Çerkez ve tüm diğer kökenlerden emekçilerin kaderi de kurtuluşu da birbirine sıkı sıkıya bağlıdır. Ve unutulmamalı ki başka bir ulusu ezen bir ulus özgür olamaz. Dolayısıyla Türkiye işçi sınıfı, Türk sermaye devletinin “bölücülük ve terör” demagojisi ile Kürt halkına uyguladığı zulme sessiz kalmamalıdır.
Tarihsel deneyim ve bilimsel teori, ulusal sorunun gerçek ve kalıcı çözümünün sadece sosyalizmde mümkün olduğunu gösteriyor. Sosyalizm bunu Sovyetler Birliği şahsında pratik olarak da kanıtlamıştır. Sovyet deneyi, diğer bazı bakımlardan tartışılabilir. Fakat denebilir ki onun en üstün ve en tartışmasız yanı, “ulusların kendi kaderini tayin hakkı” ilkesini tavizsiz uygulayarak, uluslara tanıdığı gerçek özgürlüktür.
Tüm bu olguların döne döne doğruladığı üzere, gerçek çözüm, Kürt halkı ile Türkiye işçi sınıfının sermaye düzenine karşı, “İşçilerin birliği halkların kardeşliği” temelinde yükseltecekleri, birleşik devrimci mücadelededir. Ve bu ancak, Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakkını görmezden gelen her türden sosyal şoven tutumun mahkum edilmesine ve “Özgürlük, eşitlik, gönüllü birlik!” ilkesine dayalı bir mücadele olarak gelişebilir. Bu mücadeleyi büyütmek üzere tüm işçi ve emekçileri Newroz alanlarında buluşmaya çağırıyoruz.
Newroz piroz be! Yaşasın halkların kardeşliği!
Özgürlük, eşitlik, gönüllü birlik!
BİR-KAR
18 Mart 2022