Emperyalistler arası değişen güç dengelerinin bir sonucu olarak, uzun zamandır hazırlıkları yapılan AB ortak ordusu için stratejik önemde bir adım atılmıştır. Bu çerçevede 13 Kasım 2017’de Belçika’nın Brüksel kentinde, PESCO’nun (Kalıcı Yapısal İşbirliği) kuruluşu ilan edilmiştir. Almanya Savunma Bakanı Ursula von der Leyen tarafından tüm dünyaya, “Bugün Avrupa için büyük bir gün, çünkü biz bugün Avrupa güvenlik ve savunma birliğini kuruyoruz” sözleriyle duyurulan bu adım, emperyalist saldırganlığın Avrupa’daki yeni cephesinin ilanı anlamına gelmektedir
‘90’lı yıllardan bu yana atılmak istenen bu adım, her seferinde ABD emperyalizminin birlik içerisindeki Truva atı görevini üstlenen İngiltere’nin vetoları nedeniyle gerçekleşmedi. 2016’da İngiltere’deki Brexit oylamasının hemen ardından bunu bir fırsat sayan kapitalist tekellerin basıncıyla, ortak ordu yönündeki süreç hızla uygulanmaya başlandı.
AB ortak ordusu fikri ilk kez 1992’de Hollanda’nın Maastricht kentinde “Ortak Dış ve Güvenlik Politikaları Projesi” olarak gündeme gelmişti. Bu projeye bağlı olarak, Avrupa’yı çevreleyen 4 bin km içerisinde görev yapacak olan bir AB ortak ordusu önerisi, İngiltere tarafından, NATO’yu zayıflatacağı gerekçesiyle veto edilmişti.
Farklı tarihlerde ve farklı isimler altında gündeme getirilen bu eğilim, 2007’de Lizbon Anlaşması olarak yayınlanan bir belgeyle asıl kimliğine kavuşturuldu. Bu anlaşma zemini üzerinde, Almanya ve Fransa’nın çağrısıyla, Haziran 2016’da Brüksel’de bir toplantı gerçekleştirildi. Birlik üyesi 25 ülkenin temsilcilerine, Almanya ve Fransa tarafından hazırlanan bir proje dayatıldı. Toplantıda AB ortak ordusunun nasıl şekilleneceğine dair önemli yeni kararlar alındı ve “Avrupa Birliği Küresel Stratejisi” başlığı altında yayınlandı.
2017 Kasım’ında ise, PESCO (Kalıcı Yapısal İşbirliği) adı altında ilan edilen, geleceğin AB ortak ordusu için belirleyici adım atıldı. Bu proje asıl olarak birliğin egemen iki ülkesinin kapitalist tekellerinin çıkarları doğrultusunda hazırlanmıştır. Bunu, Alman ve Fransız dışişleri bakanları Frank-Walter Steinmeier ile Jean-Marc Ayrault tarafından hazırlanmış olan “Güvencesiz Bir Dünyada Güçlü Bir Avrupa” adlı belgede tüm açıklığıyla görmek mümkündür:
“AB’nin yeni dış politika ve güvenlik belgesi, birliğin çıkarları doğrultusunda atılmış önemli bir adımdır: egemen güçler tarafından karakterize edilen, çatışmalı uluslararası bir ortamda, AB’yi adım adım bağımsız güçlü ve küresel bir aktör haline getirmek için çaba sarfetmeliyiz. AB’nin çıkarlarını korumak ve onu dünya genelinde hem ekonomik hem de askeri alanda süper bir güç haline getirmek için, biz Almanya ve Fransa olarak elimizden gelen çabayı ortaya koyacağız.” (Ayrault, Jean-Marc/Steinmeier, Frank-Walter: Ein starkes Europa in einer unsicheren Welt, 27 Haziran 2016.)
AB ordusu ile hedeflenen…
Emperyalist güçler arasında derinleşen rekabet, kaçınılmaz olarak militarizme ayrılan bütçeleri de devasa boyutlarda büyütmektedir. Kapitalist barbarlığın geldiği düzey, onun bitip tükenmez kâr hırsı, dünyanın birçok bölgesini yangın yerine çevirmiş bulunmaktadır. Kapitalizmin kaçınılmaz ürünü olan krizler bu çatışmaları daha fazla tetiklemekte, yeni nüfuz alanlarına sahip olma mücadelesini kamçılamaktadır.
Ekonomik gücü üzerinden kapitalist sistemin önemli aktörlerinden birisi olan AB emperyalizmi, savaş kabiliyetini de hızla güçlendirmeyi hedeflemektedir. Bugüne kadar kendisini sınırlayan ayak bağlarından büyük oranda kurtulmuş bulunmaktadır. Ekonomik gücünün yanısıra askeri alanda da süper güç olabilmek için yoğun çaba sarf etmektedir. Bağımsız askeri bir güç olarak, kendi başına karar alma ve emperyalist yayılmacı amaçlarını hayata geçirme imkanına kavuşmak istemektedir.
Bu süreç, Avrupa Birliği gibi geniş bir pazarı Alman ve Fransız silah tekellerinin pazarlarına dönüştürecektir. Kalıcı Yapısal İşbirliği anlaşması gereğince, başta ortak ordu olmak üzere birlik üyesi ülkelerin silah ihtiyaçları bu iki ülkenin tekelleri tarafından karşılanacaktır. Bu amaç doğrultusunda Alman ve Fransız silah tekellerince savaş uçakları, helikopter, tank ve insansız hava araçları üretimine başlanmıştır.
2027 yılına kadar kurulması planlanan ortak ordu içerisinde, en ileri teknik donanıma sahip, 60 bin kişiden oluşacak bir vurucu gücün oluşturulması da kararlaştırılmıştır. Bu güce dayanarak AB emperyalizmi, dünyanın her tarafında enerji ve hammadde kaynaklarına ulaşımı ve bunların engelsiz bir biçimde taşınmasını garanti altına almak istemektedir.
AB ordusu kapitalist tekellerin hizmetinde!
AB emperyalizmi devasa ekonomik gücüne, dünya halklarını sömürerek, enerji ve hammadde kaynaklarını yağmalayarak ulaşmış bulunmaktadır. AB tekelleri için bu gidişatın aksamadan sürmesi hayati bir öneme sahiptir.
Birlik içerisindeki egemen devletler (Almanya, Fransa, İtalya ve İspanya) bu sürecin mali yükünü, birlik üyesi diğer ülkelerin sırtına yüklemek istemektedir. Kalıcı Yapısal İşbirliği Anlaşması’nın bu dört ülkeye kazandırdığı yüzde 57,5 oy hakkı üstünlüğü, birliğin diğer ülkelerini bu egemen güçlere bağımlı hale getirmiştir. Zaten ekonomik olarak zayıf olan bu ülkeler, AB’nin hızla militaristleşme sürecinde askeri harcamalara daha fazla bütçe ayırmak zorunda bırakılmaktadır. PESCO projesi kapsamında getirilen ek yükler ile bu ülkeler, daha fazla yoksullaşacak, AB’nin egemen güçlerine daha bağımlı hale geleceklerdir.
AB, emperyalist saldırgan bir güç olarak, askeri planda hızla yeni adımlar atmaktadır. Bu amaçla 2027 tarihine kadar birliğin savunma bütçesine 48.6 milyar avro kaynak aktarılacaktır.
En kısa zamanda 180 bin kişiden oluşacak ve en ileri savaş teknikleriyle donatılmış bir ortak ordu kurulmak istenmektedir. Kademeli olarak sayısı arttırılacak olan bu ordu, Avrupalı kapitalist tekellerin dünya pazarlarındaki çıkarlarını koruyacak bir savaş aygıtı olarak görev yapacaktır.