Ekonomik kriz başta olmak üzere, çoklu krizlerin bir sonucu olarak ‘90’lı yıllarda ivme kazanan neoliberal saldırı dalgası, 2000’li yıllarda pervasızca tırmandırıldı. Sermayenin on yıllara dayanan bu küresel saldırısı gelinen aşamada adeta çığırından çıkmış, işçi sınıf ile emekçilerin ekonomik ve sosyal yaşamında ağır yıkımlar yaratmıştır. Servet-sefalet arasındaki uçurum ürkütücü boyutlarda derinleşti, ekonomik ve sosyal haklar adım adım budandı. Bu süreçte işçi sınıfının ödediği bedeller sürekli ağırlaşırken, buna emperyalistlerin kışkırttığı bölgesel savaşların yükü de eklendi.
Vahşi neoliberal saldırıya, siyasal gericiliğin derinleştirilmesi eşlik etti. Temel demokratik hak ve özgürlükler adım adım gasp edildi, polis devleti uygulamaları yaygınlaştırılıp “meşrulaştırıldı”, özgürlükleri sınırlayan gerici yasalar çıkarıldı. Muhalif güçlere yönelik devlet şiddeti yeni boyutlar kazandı. Bunun gerisinde, sonu gelmeyen iktisadi ve sosyal saldırıların işçi sınıfında ve emekçilerde yarattığı sosyal huzursuzluğu dizginleme ve denetim altına alma kaygısı var. Belirgin şekilde artan devlet şiddeti de bunun için uygulanıyor.
Uluslararası Af Örgütü’nün yeni yayınlanan raporu baskılardaki artışı kayıt altına alıyor. Rapora göre savaş, kriz, baskı, yoksulluk ve açlık nedeniyle dünyanın birçok yerinde milyonlarca insan kaçıyor ya da temel ekonomik ve siyasi hakları için sokaklara çıkıyor. Kapitalist hükümetler toplanma, örgütlenme ve ifade özgürlüğünü bastırmak için şiddet kullanıyor. Af Örgütü, dünya çapında protestolara yönelik devlet baskısında bir artış gözlemledi. Örgüt, hazırladığı “dijital dünya haritası” sunumunda, yetkililerin protestoları bastırmak için giderek daha fazla yasadışı güç kullandığını ve baskıcı yasalar çıkardığını vurguladı.
Keyfi gözaltılar, işkence ve ölümler
Uluslararası Af Örgütü’nün yeni dijital haritası, dünya çapında protestoculara karşı işlenen çok sayıda insan hakkı ihlalini ortaya koyuyor. Örgütün anket yaptığı 156 ülkenin 86’ında, devlet yetkilileri barışçıl göstericilere karşı yasa dışı güç kullanmış. Güvenlik güçleri 37 ülkede öldürücü silahlar kullandı. Ankete katılan 156 ülkenin 79’unda protestocuların keyfi olarak gözaltına alındığı saptandı.
“Protesto Haritası” dünyanın dört bir yanındaki protestocuların maruz kaldığı ağır baskılara ışık tutuyor. Protestocular şiddete maruz kalıyor, keyfi olarak gözaltına alınıyor, işkence görüyor, istismar ediliyor, zorla kaybediliyor veya öldürülüyor. İnteraktif harita, hangi ülkelerde güvenlik güçlerinin göstericileri taciz etmek, korkutmak, cezalandırmak veya dağıtmak için göz yaşartıcı gaz, plastik mermi, biber gazı ve cop gibi silahlar kullandığını ve böylece toplanma özgürlüğü haklarını kısıtladığını gösteriyor.
Hintli yetkililer protestoculara karşı ateşli silahlar, göz yaşartıcı gaz, cop, internet engellemeleri ve zorla tahliyeler kullandı. Çin’de protestocular eğitim ve barınma haklarını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya. Peru’da ise güvenlik güçleri yakın zamanda protestolara yasa dışı öldürücü güç kullanarak karşılık verdi ve 49 kişiyi öldürdü. İran’da yetkililer, ülke çapındaki protestoları bastırmak için yüzlerce insanı öldürdü ve aralarında çocukların da bulunduğu on binlerce insanı keyfi olarak gözaltına aldı. Sayısız göstericiye gözaltında işkence yapıldı ve cinsel şiddet de dahil olmak üzere kötü muamele yapıldı.
Uluslararası Af Örgütü'ne göre geçen yıl yaklaşık 20 ülkede en az 657 kişi idam edildi. Rapora göre şeriatçı Suudi Arabistan rejimi geçen yıl 184 kişiyi idam etti. Bu, Uluslararası Af Örgütü'nün Suudi Arabistan için şimdiye kadar belgelediği bir yıl içindeki en yüksek sayıya tekabül ediyor. Irak’ta idam edilenlerin sayısı 2018’de en az 52 iken 2019’da en az yüze çıkarak neredeyse iki katına çıktı. Edinilen bilgiye göre, İran’da 2019’da en az 251 kişi idam edilirken, geçen yıl en az 253 kişi idam edildi. İdam edilenlerden dördü reşit değildi. Resmi rakamları açıklamayan Çin’de de Uluslararası Af Örgütü, çok sayıda insanın idam edildiğini tahmin ediyor.
Almanya’da toplanma özgürlüğü giderek kısıtlanıyor
Almanya, Uluslararası Af Örgütü tarafından ilk kez “özgürlüklerin giderek daha fazla kısıtlandığı ülke” olarak listeye alındı. Almanya’daki Uluslararası Af Örgütü’nün ifade özgürlüğü ve toplanma özgürlüğü uzmanı Paula Zimmermann durumu şöyle anlatıyor: “Almanya’da protestolar bazen devlet yetkilileri tarafından kamu güvenliği ve düzenine yönelik bir tehdit olarak algılanıyor ve bu nedenle kısıtlanıyor. Bu durum bizi büyük endişeye sevk ediyor. Protestolar, bir insan hakkı olarak saygı göstermek ve canlı bir sivil toplumun temeli olarak kabul etmek yerine suç sayılıp şeytanlaştırılıyorlar. Federal ve eyalet hükümetlerini Almanya’da toplanma özgürlüğünü kapsamlı bir şekilde korumaya çağırıyoruz.”
Önleyici gözaltılar ve toplantı yasakları da artıyor. Almanya’da özellikle iklim aktivistleri giderek artan baskılara maruz kalıyor. Ekim 2022’den bu yana Bavyera polisi düzinelerce aktivisti 30 güne kadar “tedbir amaçlı” gözaltına aldı. Zimmermann uygulama hakkında şunları söylüyor: “Önleyici gözaltı başlangıçta ciddi şiddet suçlarını önlemeyi amaçlamış olsa da son yıllarda öncelikli olarak iklim aktivistlerine karşı caydırıcı olarak kullanıldı. Bu, adil yargılanma hakkını ihlal ediyor ve bir insan hakları ihlali teşkil ediyor.”
İktisadi, sosyal ve siyasal saldırıların katlanarak artacağı, emek-sermaye çelişkisinin keskinleşeceği, şimdiden isyan ve ayaklanmalar biçiminde kendini gösteren sınıf ve kitle hareketleri yaygınlaşıp sertleşeceğine göre, devlet şiddeti ve terörü de her alanda artarak devam edecektir. Bu koşullarda demokratik hak ve özgürlükleri koruyabilmenin tek yolu, sisteme muhalif olan tüm ilerici-devrimci toplumsal güçlerin birleşik, meşru bir direniş hattı örmeleridir.