Savaşlar, çatışmalar, doğal afetler ve ekonomik sebeplerden dolayı kendi ülkesinde kaçanların sayısı her geçen gün artıyor. Uzmanlara göre göçmen sayısı yeni bir zirveye ulaştı.
Koronavirüs salgınına rağmen geçtiğimiz yıl kendi ülkelerindeki başka bölgelere kaçmak zorunda kalan insan sayısı hızla arttı. Ülke İçinde Yerinden Olmuş Kişiler Gözlemevi’nin (IDMC) bildirdiğine göre, 2020’nin sonunda dünya çapında 55 milyon insan böylesine acı bir durumla karşı karşıya kaldı. Bir yıl önce 45,7 milyon kişi kendi ülkelerindeki savaş ve doğal afetlerden kaçmıştı. Norveç Mülteci Konseyi başkanı Jan Egeland, “Geçen yıl her saniyede birinin evden ayrılmak zorunda kalması ve kendi ülkesinden kaçması şok edici” dedi.
IDMC’ye göre, Etiyopya, Mozambik ve Burkina Faso’daki artan şiddet ve çatışmalar nedeniyle göçmen sayısındaki artış hızlandı. Yanı sıra, Suriye, Afganistan, Yemen Etiyopya, Mozambik ve Kongo gibi ülkelerde devam eden çatışmalar yeni mülteci hareketine yol açtı. Bu nedenle 48 milyon insan kendi ülkesinin daha barışçıl bölgelerinde kendilerini “korumaya” aldılar.
IDMC, yaşanan iç göçün öteki nedenini ise “giderek daha fazla çevresel etki, iklim değişikliğinin sonuçları ve buna bağlı olarak doğal tehlikelerin yoğunlaşması” olarak tanımlıyor. Orta Amerika ve Karayipler kasırgalarla boğuşuyor. Afrika ve Ortadoğu’da ise milyonlarca insan sel nedeniyle evlerini terk etmek zorunda kaldı. Fakat buna rağmen IDMC uzmanları, göçün tek nedeninin iklim değişikliği olmadığını, birkaç risk faktöründen biri olduğunu vurguladı. Dolaysıyla bir yandan şiddet ve silahlı çatışmalar, öte taraftan kapitalist üretimin neden olduğu iklim değişikliği ve afetler on milyonlarca insanı ağır ve kötü yaşam koşullarına mahkûm etmektedir.
İlgili kuruma göre, koronavirüs salgını ülke içinde yerinden edilmiş insanların yaşam koşullarını daha da kötüleştirdi. Salgın döneminde milyonlarca insanın sağlık hizmetlerine erişim imkânı alabildiğine zorlaştı, çalışma koşulları kötüleşti ve yardım kuruluşlarının görevlerini yapmaları güçleşti.
IDMC, “Dünya çapında en savunmasız insanları çatışmalardan ve felaketlerden korumayı başaramıyoruz” diyerek çaresizliğini de dile getiriyor. Fakat “Dünya çapında insanları çatışmalardan ve felaketlerden korumayı başarmak” onların değil, dünya çapında işçi sınıfı ve emekçilerin örgütlü mücadelesiyle olanaklı olabilir. Zira, kapitalizm koşullarında insanları ekonomik ve politik nedenlerin yol açtığı felaketlerden korumanın başkaca bir yolu bulunmamaktadır.