Anglo-Amerikan imparatorluğu, Avrupa'yı yedekleyerek Rusya Federasyonu'na insanlığı 3. Dünya Savaşı'na taşıma riski barındıran bir savaş açtı. İşe, Kiev'de 2014'te Meydan darbesiyle tesis ettirdikleri aşırı sağcı rejime BM onaylı Minsk anlaşmalarını çöpe attırarak başlamışlardı. Sekiz yıldır düşük yoğunluklu süren iç savaşı, bu kez Rusya'yı müdahaleye zorlayacak şekilde canlandırdılar. Dünyayı son 30 yıldır yeni sömürgeciliğin başarısız işgal ve müdahaleleri hiç yaşanmamış ve 'ilk kez savaş oluyormuş' gibi 'ahmak yerine' koyuyorlar. Bu, savaşın ideolojik çerçevesini liberal anlatı eşliğinde dikkatlerden kaçırmalar, sansür ve karartma ile mümkün olabiliyor.
Ukrayna'dan bihaber pek çok insan neonazilerle 'demokrasi, insan hakları, düşünce ve ifade özgürlüğü' şampiyonu Batı arasında bağlantıyı kurmakta zorlanıyor. Suriye'de de benzer ideolojik karmaşa yaşanmıştı. Neoliberal rejim değişikliği senaryosunun temel anlatısı 'diktatörlük devririp demokrasi taşımaktı'. 'Renkli Arap baharı' anlatısı vardı. Silahlandırma, eğit-donat operasyonları derken, şapkadan radikal İslamcı IŞİD ve el Kaide çıkıtı.
İşte bugün Biden yönetiminin Ulusal Güvenlik Danışmanı olan Jake Sullivan'ın daha alt düzeyli bir görevliyken Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'a yazdığı e-postada "Suriye'de el Kaide bizim yanımızda" diye yazabilmesinin arkasında yatan neyse, Ukrayna'da da benzeri. Tuttukları ideolojik zemin Doğu Avrupa'nın onyılların yatırımı nazizim mirasının devamı. 'Özgürlük savaşçıları' sunumundaki tarihsel ironi şaşırtıcı. Çünkü Anglo-Amerikan dünyanın Ukrayna'daki aşırı sağcı ideolojiyle İkinci Dünya Savaşı'nın hemen ertesine uzanan ve hiç 'münasip olmayan' bir tarihsel bağlantısı var.
Princeton'da Rusya uzmanı Profesör Stephen Cohen, Ukrayna hakkında 'Amerika'nın Neonazilerle Gizli İşbirliği' başlıklı makalesinde, 2014 darbesiyle ortaya çıkan hükümetin nazi Almanyası işbirlikçilerini sistematik olarak rehabilite çabalarını anlatır.
1940'larda Yahudilere, Polonyalılara, Ruslara vahşet uygulamış Nazi işbirlikçisi Stepan Bandera ve daha az tanınan Mikola Lebed, Ukrayna Milliyetçileri Örgütü'nün (OUN) ileri gelenleriydi. Aralarında bölünmeler olsalar da ideolojik zeminleri nettir: 'etnik olarak ari bir ulus için Polonyalılar, Yahudiler ve Rusların temizlenmesi'. Bu uğurda nazi işgaline Doğu Galiçya'da pogromlarda 12 bin Yahudi sivili katlederek iştirak ettiler. Sonradan 'hem Almanlar hem Ruslardan bağımsızlık' temalı savaşları için Ukrayna İsyan Ordusu'nu (UPA) kurdular. 1943'te UPA 40 bin Polonyalıyı katletmiştir.
CIA uzmanı John Prados, Ukrayna Kurtuluş Konseyi'nin savaş sonunda milliyetçi güçlere 'müttefik istihbaratlarının dikkatini çekmek üzere' Batı'ya gitmeleri talimatı verdiğini aktarır. Nitekim Eylül 1947'de ABD istihbaratı Almanya'da bir grup Ukraynalı milliyetçi ile karşılaşır. 1946 Sovyet Birliği'nin Stepan Bandera'nın iadesini talep ettiği yıldır. Ancak ABD istihbaratı 'Anyface' kod isimli operasyonla, savaş suçları işlediği bizzat kayıtlarında olan Bandera'yı korur. ABD ve Britanya bu süreçte ortaklarını seçerler. Britanya Bandera'yı, ABD ise Mikalo Lebed'i...
Tim Weiner, 'Küllerin Mirası: CIA'in Tarihi'nde, 'Bülbül, Savunma Bakanı James Forrestal'ın Stalin'e karşı gizli savaş yürütmek için yetki verdiği Ukraynalı direniş gücünün kod adıydı" diye anlatır. Forrestal ABD'nin Sovyetlere yönelik Soğuk Savaş politikasının mimarıdır, sonu trajik bir intiharla gelir. Destek verilenler ise savaşta binlerce insanı katletmiş Nazi işbirlikçileridir. CIA Lebed'i 1949'da Amerika'ya kaçırır. Kendi raporları bile Lebed'in fraksiyonunu 'terör örgütü' diye tanımlar. ABD Adalet Bakanlığı onu bir savaş suçlusu olarak sınırdışı etmeye çalıştığında istihbaratın ilk sivil direktörü Allen Dulles araya girip 'teşkilat için paha biçilemez değerini' vurgular.
Ulusal Güvenlik Konseyi'ne sunulan Nisan 1948 tarihli CIA raporu bunlarla işbirliğinin çerçevesini çizer. 1948'de kod ismi 'Aerodinamik' olan bir operasyon başlatılır, başarısız olur. Daha sonra 'bilgi edinme özgürlüğü yasası' kapsamında ifşa olunanlar Ukraynalı aşırı milliyetçi hareketin ABD çıkarları için siyasi ve psikolojik savaşta nasıl kullanıldığını sergilemiştir. Lebed CIA için 1960'ların sonuna dek istihbarat toplar. 1998'de ölünceye dek ABD'de yaşar.
ABD Ukrayna'da bugün ardıllarını kullanıyor. 2014'teki Maydan darbesindeki rollerini -Batı ana akım medyası sayesinde- başarıyla 'gizlediler'. Petro Poroşenko döneminde neonaziler Ukrayna devletine monte edildi. Hitler Almanyası'ndaki gibi toplumdaki az destekleriyle orantısız bir güce kavuşturuldular. Ukrayna'yı Svoboda Partisi, Sağ Sektör, Azak ve Aydar taburları belirledi.
Yakınlarda bunu en net ortaya seren 2010'da Svoboda'nın gençlik kanadı olarak kurulmuş C14 (Sich) lideri Yevhen Karas oldu. Bir konferansta durumu tüm çıplaklığıyla aktarmıştı: "Diyorlar ki, Maydan'da nazilerin sayısı azdı, yüzde 10 civarındaydı. Bunu ancak savaş görmemiş moronlar söyler. Evet yüzde 10’duk fakat çok etkiliydik. Biz olmasaydık Maydan bir gay seramonisine dönerdi.” Karas, Batı'nın kendilerine 'öldürmekten keyif alan insanlar olduklarını' bildiği için silah verdiğini belirtirken, tahayyülünü 'Rusya'nın beş parçaya bölünmesi' olarak koyuyor. Hiç çekinmeden ellerine verilen silahlarla kendilerine sorun yaratanlara bela olacaklarını belirtiyor. ABD medyasında Suriye'yi çağrıştırırcasına 'dağılan silahlar kim bilir kimin eline düşecek' haberlerini gördükçe aklıma Karas düşüyor.
Ukrayna'da; Donbass'ta barışçı çözüm vaadiyle seçilmiş 'Yahudi' asıllı Zelenskiy'yi Minsk anlaşmasını uygulamaması için tehdit edenlerin Batı adına Rusya'ya karşı savaşı yaşanıyor. Poroşenko, 2014'te bunları ülke nüfusunun yüzde 30'unu oluşturan Rus asıllıların üzerine salmıştı. Poroşenko projesi başarısız oldu. Batı silahları ve sosyal medyası sayesinde 'savaş kazanıyor' görünen Zelenskiy'nin dramı ise neonaziler sorulduğunda 'Neyseler o' demesinde gizli.
25.04.22 / BirGün