Yargı reformu şeysi - Mehveş Evin

Ciddiye alanlar, Türkiye’nin kangrenleşmiş, siyasallaşmış, çarpıtılmış yargı sisteminin hakikaten değişeceğini zannedebilir.

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 26 Eylül 2019
  • 09:28

Haftaya Meclis açılıyor. Gündemin ilk maddesi "yargı reform paketi" olacakmış. Adı her zamanki gibi pek havalı, pek vaatkâr. Hatta iktidar sözcülerini, TBB Başkanı Feyzioğlu’nu dinleyecek olursanız, “yok böyle bir reform”!

Ciddiye alanlar, Türkiye’nin kangrenleşmiş, siyasallaşmış, çarpıtılmış yargı sisteminin hakikaten değişeceğini zannedebilir. Düşünce özgürlüğünün artık suç olmaktan çıkarılacağı vehmine kapılabilir.

Haksız yere tutuklu yüzbinlerce insanın en azından peyderpey tahliye olacağını, “yeni” bir dönemin başlayacağını, hukuk devleti ilkelerinin hatırlanacağını, dolayısıyla daha demokratik bir zeminin açılacağını ümit edebilir... 

Hayaller Paris, gerçekler Saray...

Tutuklu HDP eski eşbaşkanları için, beş yıl öncesine dönülerek, olmayan soruşturmadan tutuklanmalarına karar veriliyor!  (Bunu nasıl becerebildiklerini anlatmak zor, Kemal Göktaş ayrıntısıyla diken’de yazdı)

Hukuksuzluklara yeni bir kılıf mı?

Anlaşılıyor ki AİHM’deki duruşma öncesi Selahattin Demirtaş’a yerel mahkemenin tahliye kararı da bu taktiğin parçası. Yoksa soracaklar, e hani ihlal kararı verdik neden uygulamadınız diye...

Nitekim AİHM duruşmasından iki gün sonra, akıllara durgunluk verici yöntem devreye sokuluyor ve Demirtaş’ın tahliye edilmemesi bir kez daha sağlanıyor.

Nedeni, nasılı yok! CB Erdoğan açıkça “bırakamayız” diyor.

Hukuk devletinin olmadığını, en süslü paketler çıkarılsa da olmayacağını daha net nasıl ifade edebilir?

Yargı reformu şeysine gelelim. Bir kere ceza indirimi, af yok. İkinci paket şeysinin şeysi olacakmış. Hukukçular, paketin süregelen hukuksuzluklar için yeni bir kılıf yaratacağından endişeli.

Mesela şu madde, “Haber verme sınırını aşmayan düşünce açıklamaları suç olmayacak” deniyor.

CHP İstanbul milletvekili Sezgin Tanrıkulu isyan ediyor: Hukuk fakültesi 1. Sınıf öğrencisi bile böyle madde yazamaz.

Haber sınırı ne? Neye göre, kimin tarafından belirlenecek?

Kaldı ki düşünce ve basın özgürlüğünün sınırlarını belirleyen yasa yok mu?

Kansere yol açan kalıntıları açıklamak da suç!

“Haber sınırı”nın nasıl uygulanabileceğine dair güncel birkaç örnek verelim:

Bloomberg muhabirleri, yayınladıkları ekonomik kriz ve döviz haberleri nedeniyle “devletin ekonomik düzen ve istikarını zayıflatmak”la suçlanıyor.

Haberlere yorum yapanlarla birlikte 38 kişinin yargılanmasına başlandı

Bugün Çağlayan Adliyesi’nde bir başka kritik duruşma görülecek.

Gıda mühendisi Dr. Bülent Şık, Sağlık Bakanlığı’nın yürüttüğü ve gizlediği bir araştırmanın verilerini kamuoyuna açıkladığı için 5-12 yıl hapis cezasıyla yargılanıyor.

Kanser vakalarında görülen artışla gıda ve içme sularındaki zehirli kalıntılar arasındaki bağlantıyı inceleyen araştırmada, halk sağlığının ciddi bir tehdit altında olduğu ortaya çıkmıştı.

Şık, Türkiye’de pestisit kullanımının son 10 yılda yüzde 57 oranında arttığına dikkat çekerek yetkilileri uyarmaya çalışıyor. Gördüğü muamele bu!

Yargı paketinde “umut” olarak sunulan bir başka konu, KHK’lılara pasaportlarının geri verilme “ihtimali”. Ama nasıl? Hakkında soruşturma, kovuşturma olmayacak. Beraat ettiyse, kolluk soruşturmasından geçip İçişleri’nden onay alınacak!

Hem Anayasa’ya aykırı, hem yeni mağduriyetlere yol açacak bir düzenleme daha.

Muhalefet partileri, reform adı altında yapılan bu kirli tezgâhın bir parçası olmayacağını halka açıklamalı. 

Artı Gerçek / 26.09.19