Olmayan kata, ahıra bile seçmen yazıldığını duymuştum ama su kuyusuna seçmen yazıldığını da İYİ Parti İstanbul İl Başkanı’ndan duydum.
Günlerdir AKP-MHP dışındaki partilerden bu hayali seçmen kayıtlarını duyuyoruz. Yüksek Seçim Kurulu Başkanı Sadi Güven, dün bir açıklama yaptı ve “sahte seçmen yok” dedi! Ama “yığma seçmen” varmış.
Onun için de önlem aldıklarını söyledi.
Güven’in dediğine göre aslında yaşamadığı bir yere seçmen kaydını aldıranların sayısı 56 bin 495. Peki 24 Haziran 2018 seçimlerinde bu sayı kaçmış; 736. Kabaca iki seçim arasındaki artışın 55 binden fazla olduğu ortada.
Yani 56 bin 495 seçmen 31 Mart yerel seçimlerinde “hile” yapmaya kalkmış.
YSK’nin yetki verdiği hâkimlerce bu seçmenlerin kaydı dondurulmuş. Eğer kayıtlarını askı süresi içinde gerçek yerleşim yerlerine aldırmazlarsa seçimde oy kullanamayacaklarını söylüyor Güven.
Doğrusu da budur elbette.
Ama sayın Güven bir şeyi atlıyor.
Peki bu kadar seçmeni oturmadıkları yere kaydedenler kimler?
“Mahalli idarelerin kendi yapısından kaynaklanan bir takım sıkıntı bulunduğunu, bunun her seçim döneminde yaşandığını” söylüyor Güven. Sıkıntı dediği şey 56 binden fazla “seçmencik”. Kaldı ki muhalefet partileri bunun çok daha fazla olduğunu dile getiriyor. O halde ortada çok daha büyük bir sorun yok mu?
Açıkça “usulsüzlük”, “seçime hile karıştırma” gibi...
İşin içinde muhtarlar, nüfus müdürlükleri, ilçe seçim kurulları olmadığı sürece kimse kendini istediği herhangi bir yerde seçmen yazdıramayacağına göre bize açıklanan bu 56 bin 495 kişinin kaydını kimler yapmıştır? Bu kişiler hakkında herhangi bir yasal işlem başlatılmış mıdır ya da başlatılacak mıdır?
İki gün önce İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da bir takım rakamlar verdi.
Soylu’ya göre de 26 Doğu ve Güneydoğu ilinde 37 bin 710 adres değişikliği haksız, gerçeğe uygun olmayan şekilde yapılmış.
Peki sonuç?
Biz sonuç beklerken ister misiniz bu yığma seçmenler konusu da muhalefetin üstüne yıkılsın.
Ben kendi adıma şaşırmam.
Neden mi?
Ne diyordu İçişleri Bakanı Soylu, bu rakamı verdikten sonra:
“Bu konuda en çok zıplayan terör örgütünün siyasi şubesi. Çünkü seçim günü inip oy kullanmak isteyecek.”
Böylesi anlamsız bir cümleyi çözmeye kalkmak manasız elbet, ama Soylu’nun demek istediği “o yığma seçmenleri de HDP yaptı” olsa gerek.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da iki hafta önce asıl kendilerinin mağdur olduğunu söylememiş miydi?
“Ortaya çıkan tablo, ortada kasıtlı bir sorun bulunmadığı ama sistemden kaynaklanan sıkıntıların asıl mağdurunun da AK Parti olduğunu gösteriyor. AK Parti’nin 10 milyon 337 bin üyesinden 504 bini seçmen kütüklerinde kaydını bulamadı. Partimizin üyesi olan, dolayısıyla sandık başına gittiğinde zaten oyunu alacağımız yaklaşık yüzde 1’lik bir seçmen kaybımız var baştan.”
Bu işte çok ustalar. Her koşulda bir mağduriyet çıkarılır ve asıl mağdurlar da suçlu ilan ediliverir.
HDP’nin özellikle kayyım atanan il ve ilçelerdeki yığma seçmen ifşasından rahatsız olur, onları suçlarlar.
CHP’nin sadece Üsküdar’da tespit ettiği bin 200 sahte seçmenin kaydını silmezler ama Çanakkale Çan belediye başkan adayı Bülent Öz’ü kendi apartmanında polis sorgusundan geçirirler: “Hakkınızda şikâyet var, burada mı oturuyorsunuz?”
Belediye başkan adayı sahte seçmen olmadığını su ve elektrik faturasını göstererek ispatlar.
İYİ Parti’nin sadece İstanbul’daki seçmen listelerine yaptığı toplam 12 bin 362 itirazdan 8 bin 681’ini red ederler.
Bütün bunlara rağmen Yüksek Seçim Kurulu Başkanı Sadi Güven, “Bütün kamuoyu bizimle ilgileniyor, bize yükleniyor” diye şikâyet eder.
Belki o da haklı, İYİ Parti İstanbul İl Başkanı Satuk Buğra Kavuncu’nun açıkladığı gibi Üsküdar’da bir su kuyusunda 20 seçmen bulunduğuna göre seçim işleriyle de artık Devlet Su İşleri ilgilenmeli.
Artı Gerçek / 23.01.19