Geçen haftanın en çok konuşulan haberlerinden biri, ekonomik ve ekolojik maliyetleriyle son yıllara damgasını vuran iki mega projede yer alan özel şirketlerin hisselerini satmak istemesiydi. Hem üçüncü köprünün hem de üçüncü havalimanının hissedarları sahip oldukları payları elden çıkarmak peşinde. Aslında bu haberler yeni değil, geçen yıldan bu yana zaman zaman gündeme geliyor, sadece her geçen gün gelişmeler boyut değiştiriyor.
Bu projeler büyüklükleriyle, maliyetleriyle, verilen garantilerle ve döviz krizinden ekstra olumsuz etkilenen borçluluğuyla riskleri yönetilemez ve git gide tahmin edilemez durumda. AKP'nin yıllarca üzerine siyaset kurguladığı bu projeler madem bu kadar övünülecek projelerdi neden ortaklar hisseleri satıp kaçmak istiyor? İşin kaymağı projeler yapılırken yendi de iş işletmeye gelince mi yeterince yenecek bir şey kalmadı, anlamak zor.
Çünkü, bu projelerde geçmeyen aracın, uçmayan yolcunun parasını devlet, Hazine garantileriyle ödediği gibi aynı zamanda bu tarz yap-işlet-devret projelerinin borçlarına da Hazine garantisi var. 2001 krizinin ardından kısıtlanan Hazine garantisi sistemi birkaç yıl önce devreye giren yeni uygulamada dev projelerin tamamlanması için ilgili şirket ve kamu kurumlarına borç garantisi desteği verilmesi şeklinde değişti.
Son durumda ortaklar ne istiyor, bakalım. Önce üçüncü köprünün ortağı İtalyan Astaldi'nin durumunu hatırlayalım. Mayıs 2012'de üçüncü köprü inşaatını yap-işlet-devret modeliyle yapmak üzere Karayolları Genel Müdürlüğü ile İçtaş Astaldi Ortak Girişim Grubu, köprüyü 10 yıl 2 ay 20 gün işletmek üzere anlaştı. Köprü Ağustos 2016'da devreye girdi.
Mart 2018'de Astaldi'nin ortak girişim şirketindeki hisselerinin tamamını satmayı planladığı ifade edildi. Ardından "İtalya'nın en riskli kredisi" olarak adlandırılan Astaldi'nin ödeyemediği büyük miktarda krediyi Goldman Sachs'ın satın aldığı ve borçların geri ödenmesi için şirketi sıkıştırdığı yazıldı. Astaldi'nin ödemesi gereken borcun 2.5 milyar dolar civarında olduğu belirtilirken, daha sonraki aylarda işler Astaldi'nin istediği gibi gitmedi, Türkiye yaz aylarında ciddi bir kur krizi yaşadı, köprüdeki hisselerin satışı gecikince, Astaldi yaşanan darboğazdan şirketi korumak adına İtalya'da konkordato talep etti.
Astaldi, dünyanın farklı kıtalarında farklı ülkelerde mega proje taahhütleri altına girmiş büyük bir grup. Öngörülen ve öngörülemeyen riskleri doğru hesaplanmamış projelerin hepsini aynı anda yürütmek mümkün olmayınca şirket finansal bir darboğaza girdi. Hızlı likiditeye dönebileceğini düşündüğü işlerde -üçüncü köprü gibi- hisse satışına niyetlendi. Ancak, Türkiye'deki devalüasyon işleri değiştirdi.
Bu yılın başlarında Astaldi'nin China Merchants Group öncülüğünde Çinli yatırımcılarla görüştüğü, yüzde 33'lük hissenin satışı görüşmelerinin köprü geçiş ücretlerindeki anlaşmazlıklar nedeniyle tıkandığı belirtildi. Mevcut sözleşmeye göre, geçiş ücretleri 1 Ocak tarihindeki dolar kuru esas alınarak hesaplanıyor, TL'ye çevriliyor ve bir yıl geçerli oluyor. Görüşmelerde, bu bir kereye mahsus kur ayarlamasının her çeyrekte yapılmasının ve böylelikle TL'deki değer kaybına karşı bir önlem alınmasının istendiği belirtilmişti.
Şimdi bakıyoruz, geçen hafta Bloomberg'de yer alan haberde burada bir esneme olduğu ve bu sayede görüşmelerin tekrar başladığı belirtilmiş. Haberde, Türkiye Hükümeti'nin köprü geçiş ücretlerinin kur farkı ayarlaması için yılda iki kez belirlenmesi talebini kabul ettiği yazılmış.
Nerede şeffaflık nerede kamuya hesap verme sorumluluğu...
Mega projelerin ortak karakteristiği öngörülebilir olanlardan daha fazla öngörülemeyen risklere sahip olmalarıdır. Alın size kapı gibi bir öngörülemeyen risk. Üstelik yine o köprüden geçen geçmeyen tüm yurttaşların sırtına bindirilen yük.
Astaldi, diğer yandan İtalya'da da şirket hisselerini satma peşinde. Geçen yılki konkordatonun ardından Astaldi'nin bir borç yeniden yapılandırma planı sunması gerekiyor. İtalya'nın en büyük inşaat şirketlerinden Salini Impregilo S.p.A. Astaldi'ye talip.
Müzakereler epey ilerlemiş olsa gerek, Astaldi İcra Kurulu'ndan yapılan açıklamada, 19 Haziran'da Roma Mahkemesi'ne görülecek davada sunulacak borç ödeme planının Salini Impregilo ile yapılan görüşmelerde güncelleneceği belirtildi. Bu sebeple, tarih 15 Temmuz'a kadar genişletildi.
Salini Impregilo'nun teklifi Astaldi'nin mühendislik, tedarik ve inşaat ana faaliyet alanlarının yeniden yapılandırılmasını ve sürekliliğinin sağlanmasını öngören finansal bir planı hedefliyor.
Konuyla ilgili haberlerde yer alan bilgiye göre, Astaldi'nin ortağı olduğu ancak ana varlıkları içinde sayılmayan üçüncü köprü, Gebze-Orhangazi-İzmir Otoyolu, Türkerler Holding'le birlikte Ankara'da yaptığı Etlik Şehir Hastanesi ve Latin Amerika ülkelerinde sürdürdüğü bazı yatırımlarla gayrimenkul yatırımlarının durumuna bakılacak. Bu varlıklar tasfiye sürecinde bir havuza devredilecek ve buradan sağlanacak gelir, teminatsız alacaklıların yararına kullanılacak.
Astaldi'nin Türkiye'de elinden çıkarmak istediği tek varlık üçüncü köprü değil. 2017'de Menemen-Aliağa-Çandarlı Otoyol Projesi ihalesinde en iyi teklifi IC İçtaş Astaldi Kalyon Ortak Girişim Grubu vermişti, projenin yatırım tutarı 1.4 milyar TL, işletme süresi 9 yıl 10 ay 11 gün. Astaldi'nin bu projedeki payı yüzde 33. Astaldi, bu projedeki hissesinden de çıkmak istiyor.
Toparlarsak, üçüncü köprünün kredi anlaşmasıyla ilgili haberlerde, "Dokuz yıl vadeli ve 2.3 milyar dolar tutarındaki proje finansmanı, Cumhuriyet tarihinde 'greenfield' (sıfırdan hayata geçirilen) bir projeye tek seferde sağlanan en yüksek tutarlı proje finansman kredisi oldu" denilmişti.
Verildi de ne oldu? Kredi verenlerden Garanti Bankası'nın ve Halkbank'ın üçüncü köprüdeki kredi alacaklarını Bank of America Merrill Lynch (BAML) ve JPMorgan'a sattığı belirtilirken, diğer kredi verenler arasında Yapı Kredi, İş Bankası, Vakıflar Bankası ve Ziraat Bankası var.
Gelinen noktada, Astaldi elinde nakde dönüştürebileceği tüm varlıkları satacak, iyi bir talibi borç batağındaki şirketine ortak edecek, borçlar Salini Impregilo sayesinde yeniden yapılandırılacak. Astaldi elini temizleyip işin içinden çıkarken, İstanbul biriminin iflas ettiğini, Çinlilerle görüşmeler yolunda giderse köprüdeki hisselerinden Çinli ortağına zam kopararak çıktığını, borcunun yükünü yine yurttaşın çekeceğini ileride bakalım kaç kişi hatırlayacak?
Artı Gerçek / 26.05.19