Dünyayı etkisi altına alan, bir milyonun üzerinde kişinin ölümüne neden olan yeni tip korona virüsü salgıyla mücadelede 7 ay geride kaldı.
İlk vakanın görüldüğü 11 Mart’tan bu yana uzmanların da uyarısıyla acil durumlar dışında hastaneye gitmeyen çok sayıda kişi, birinci basamak sağlık hizmetinin verildiği aile sağlığı merkezlerinde yoğunluk oluşturdu.
Koruyucu sağlık hizmetlerinin yanı sıra hem vakaları hem de vaka yakınlarını tek tek arayan, anlık gelişmeleri sisteme giren ve vakaları yönlendiren aile hekimleri, ilk vakanın tespit edilmesinden bu güne artan iş yükünü, karşılaştıkları sorunları ve taleplerini anlattı.
Şeffaflık süreci işletilemedi: Kaos ve düzenliklik yaşanıyor
Pandemi sürecinin başından bu yana en büyük problemin salgının yönetilememesi olduğunu belirten Türk Tabipleri Birliği (TTB) Covid–19 İzleme Grubu üyesi ve Aile Hekimliği Kolu Başkanı Filiz Ünal, “Salgının başından bu yana TTB olarak şeffaflık sürecinin işletilmesi gerektiğini söylüyoruz ama işletilemedi. Sağlık Bakanlığı’nın verileri açık bir şekilde bilim insanlarının, hekimlerin bilgisine sunmalıydı. Elimizde veriler olmadan bir kaos ve düzensizlik yaşanıyor. Nitekim benim bölgemde kaç pozitif vaka olduğunu, ne oranda tedbir almam gerektiğini bilmiyorum. Bilimsel temellerden uzak, bilinmezlikler içindeki yaklaşım bizi yoruyor” ifadelerine yer verdi.
Salgının başı, ortası, sonu yok: Pozitif vakalar 10 gün sonra sokakta
Aile Sağlığı Merkezlerine, ateş, boğaz ağrısı, koku alamama şikâyetleriyle gelip de pozitif çıkan vaka sayısının hala çok yüksek olduğuna dikkat çeken ve ekipman yetersizliğini vurgu yapan Filiz Ünal, yaşadıkları süreci şöyle anlattı:
“Pandemi süresince aile planlaması hizmetleri, gebe izlem takibi, bebek ve çocuk izlem takiplerini yaptık. Tüm çocukların ve kronik hastalığı olan kişilerin aşılamaları, gezici sağlık hizmetleri ve yerinde sağlık hizmetlerine koşturulduk. Bu kadar iş yükü yetmezmiş gibi okul dönemi aşılama hizmetleri de aile hekimlerinin küfelerine yüklendi. Ayrıca Sağlık Bakanlığı bu süreçte evdeki karantina sürecini güncelledi. PCR pozitif vakalarda PCR alındığı günden itibaren, olası vakalarda ise belirti başlangıcından itibaren 10. günün sonunda izolasyon sonlandırılıyor. 10 gün içerisinde virüs tamamen yok oluyor mu? Bu kişilerin insanların arasında dolaşması tehlikeli değil mi?”
'Gönderilen ekipmanlar hiçbir standarda uymuyor'
“Tüm bu soruların ne bilimsel karşılığı, ne sistematik bir salgın yönetimi, ne de Sağlık Bakanlığı’nın aldığı tedbirler olmadığı için hekimler ve hemşireler bıkmış durumdalar. Salgının başı, ortası, sonu yok. Türkiye’de şu an salgın yönetimi yapılamıyor. Gönderilen malzemeler hiçbir standarda uymuyor. Maskelerin yarım günü bile tamamlamadan lastikleri kopuyor. Hemşire arkadaşımız göreve geldiğinde maskenin lastiklerini zımbayla sağlamlaştırdı.”
Hekim ve hemşiler tükendi: henüz sağlık personeli bile aşılanmadı
Ünal, korana virüsü salgının da etkisiyle zatürre ve grip aşısına olan talebin artığını, aile sağlığı merkezlerinde aşının temini konusunda sorunlar yaşandığını ifade ederek, “Filyasyondan başlayarak okul, yetişkin ve çocuk aşılamasında acayip bir karmaşa var. Örneğin erişkin aşısı elimizde yokken bütün televizyonlardan ‘gidin zatürre ve grip aşısı olun’ diye yayınlar yapılıyor. Ama devlet bunun karşılığında aşıyı vermiyor. Bu aşılamaların özellikle resmi kurumlarda yapılması gerektiği söyleniyor ama henüz sağlık personeli bile aşılanmadı. Şu anda birinci basamak sağlık kuruluşlarında çalışan hiçbir doktor ya da hemşire grip aşısını yaptırmış değil. Aşı yoğunluğu ile birlikte de hekimler ve hemşireler tükendi” dedi.
'Kronik hasta takibinin gecikmesi ciddi halk sağlığı sorunlarına yol açıyor'
Korona virüsü salgını yoğunluğu nedeniyle de kanser ve diyabet taramalarına ilişkin hemen hemen hiçbir işlemin yapılamaz hale geldiğini ifade eden Ünal, kronik hasta takibinin bu kadar gecikmesinin ciddi halk sağlığı sorunlarına yol açmaya başladığını kaydetti. Ünal, “Şu anda kanser taramaları ve diyabetlerle ilgili hemen hemen hiçbir işlem yapamaz hale geldik. Kronik hasta takibinin bu kadar gecikmesi ciddi halk sağlığı sorunları oluşturdu. Çünkü hastaneler randevu ile çalışıyorlar. Hastaneye ulaşamayan her hasta birinci basamağa geliyor. Böylece birinci basamağın hem poliklinik yükü artı, hem de koruyucu sağlık hizmetleri açısından üzerindeki yük artırılmış durumda. Sadece ekonomi düşünüldüğü için halk sağlığı göz ardı edilmiş durumda. Biz hastayı ve toplumu koruma noktasında çaresiz kalıyoruz. Mesela ben yılgınlık dönemindeyim. Aile hekimliklerinde çalışan sağlıkçılar yılgın ve bıkkın” diye konuştu.
AHEF Başkanı: Esnek çalışma uygulamasına tabi değiliz, tükendik
Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu (AHEF) Yönetim Kurulu Başkanı Özlem Sezen ise, Aile Hekimlerinin pandemi sürecinde görev tanımlarında olmayan iş yükü ile karşılaştıklarını, esnek çalışma uygulamasına tabi olmadıkları için de bıkkınlık ve tükenmişlik yaşadıklarını kaydetti. Salgın döneminde birçok aile sağlığı merkezi çalışanının Covıd-19 hastalığına yakalandığını, bazılarının ise hayatlarını kaybettiklerini ifade eden Sezen, şöyle konuştu:
“Yaşadığımız Pandemi döneminde esnek çalışma uygulaması tüm kurumlarda uygulanırken sağlık merkezlerinde ve özellikle aile sağlığı merkezlerinde bu uygulama yapılmamıştır. Bu durumda çalışanlar üzerinde artan polikliniklerle birlikte virüs yükü de artı, birçok arkadaşımız hastalandı, bazıları da hayatını kaybetti. Esnek çalışma modelinin uygulanmasını bırakın günlük çalışma süresi birçok yerde 8 saatin üstünde, kimi yerlerde ise 16 saati buluyor. Bu süreçte Covıd-19 veya başka bir sebeple ölen farkı gözetmeksizin ölü muayeneleri de aile hekimlerince yapıldı.”
'Aile hekimliği çalışanlarına cezalar verildi, ücretleri kesildi'
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca tarafından aile hekimlerine ek ödeme taahhüdünde bulunulduğunu ancak bu taahhüdün arkasında durulmadığını belirten AHEF Yönetim Kurulu Başkanı Özlem Sezen, “Aile hekimlerine bu güne kadar hiçbir ek ödeme yapılmamış aksine moral ve motivasyonları bozacak şekilde işlemler tesis edilmiş, cezalar verilmiş, görevlerinden el çektirilmiş, sürekli denetimler ve itibar suikastları yapılmıştır. Kimi yerlerde ise keyfi uygulamalarla aile sağlığı çalışanlarına cezalar verildi, ücretleri kesildi. Pandemi döneminde polikliniklerin en büyük yükünü çeken aile hekimleri bu zorlu süreçte hem üvey evlat muamelesi gördü, hem de göz ardı edildi.
Müzeyyen Yüce - Gazete Duvar / 17.10.20